BANA BİR YER AÇ…

Seksenli yıllarda evlerimizin yanlarında boş arsalar vardı. Çocuklar o boş arsalarda toplanır başka mahalleden gelen çocuklarla mahalle maçı yaparlardı, akşama kadar bitmeyen maçlardı bunlar… Bu bitmeyen heyecan her gün tekrarlanırdı, her gün ayrı bir oyun oynanırdı bu boş  arsalar da sabahtan akşama kadar enerjiler atılır eve giden çocuk yorgunluktan sızıp kalırdı. Canım sıkıldı sözünü anne pek duymazdı..

Çocuğun güvenle gideceği oyun oynayacağı  ailenin endişe duymadan gönderdiği o boş arsalar gün geldi teker teker imara açıldı. Çocuklar yükselen binalarla birlikte tanınmayan yüzlerle yüzleştikçe mahalleli kavramını kaybetti.. Yeri gelmişken yazmak istiyorum mahalle kültürü aynı zaman da asayişi de sağlardı. Mahalleye taşınan insanların hoş geldin bahanesiyle şeceresi çıkartılır kim olduğu öğrenildikten sonra rahatlayan mahalleli yine kendi rutinine dönerdi anlayacağınız habersiz kuş uçmazdı. Bu güven ortamı çocuklara özgürlük alanları oluştururdu, eğlenirken hakkını korumayı, maç yaparken takım ruhunu, dostluğu, paylaşımı, yardım etmeyi hep bu doğal ortamda deneyimleyerek öğrenirlerdi.

Yükselen binalarla birlikte yeni bir dönemin kapılar da aralanmış oldu maalesef. Fark edilmeden hayatımızı değiştiren bu dönem,çocukların özgürlük alanlarını daralttığı gibi bir de evin içine hapsetti., Anne babalarına bağımlı olmaları, olanak dahilin de sosyal aktivite oluşturulması keyfiyete göre program yapılması yahut sürekli çevresin de uçuşan ebeveynlerle çocuğun kendini tanıyıp keşfetmesi olay ve konuları algılaması mümkün olabilir mi sizce?

Çocuklarımızın konforu tekrar sağlanmalı güven duyacakları ortamlar oluşturulmalı.. Uzaklık nedeniyle haftada bir gün o da sınırlı sayıda bulunan parklara giderek çocukların mutlu edilmeye çalışılması büyük haksızlık. 

Büyük şehirler de yaşayan çocukların ortak sorunu mahallelerin de oyun sahalarının bulunmaması bu duruma bir öneri getirmek istiyorum;  her belediyenin kendine ait bir bütçesi olduğunu düşünürsek. Belirlenen mahalle veya sokaklar da satın alınacak bir binanın yıkılıp  oyun sahası yapılması hem çocuklarımızı hem de aileleri rahatlatacaktır. Süslü parklardan söz etmiyorum çocukların bisiklet kullanabileceği koşabileceği oynayabileceği basit yerler yapılması yeterli olacaktır. Kendi hayal güçleri yol gösterici olsun bırakalım da kendileri keşfetsin arkadaşlıkları dostlukları ben değil biz kavramını tekrar öğrensinler...

Çocuk ressamın tuvali gibi her fırça darbesi resmi güzelleştirdiği gibi çocuğumuzu yetiştirirken ileride ki hayatını belirleyeceğini unutmamalıyız. Lider çocuk sınırlarını keşfeden çocuktur bu öğretiyle büyüyen çocuk güçlü olur. 
Çocuklarımızı kendimize değil hayata hazırlıyoruz o halde yaşamda ayakta duracak şekilde donanımları verelim ki hasta ruhlu insanları fark edip zarar görmeden önlem alabilsin çocuklarımız.

Çocuklarımızı gözümüz de büyütmeyelim onları mutlu etmek çok kolay güven duyacakları ortamlar hazırlamalıyız tıpkı eski günlerde olduğu gibi…

Önceki ve Sonraki Yazılar