Çağımızın en büyük sorunu ‘yorgunluk’

Çağımızın en büyük sorunu ‘yorgunluk’

Nörolog Dr. Melek Ertan, tanımlanması en zor semptomlardan olan yorgunluk ve bitkinlik ile alakalı önemli açıklamalar yaptı.

Yorgunluğun fizik veya mental aktiviteyi izleyerek ortaya çıkan aşırı halsizlik durumu olduğunu söyleyen Dr. Melek Ertan, genel hastane kayıtlarına giren hastaların yarısından çoğunun çabuk yorulma şikayetlerinin olduğunun altını çiziyor. Yorgunluk ve bitkinliğin hemen hemen aynı anlama geldiğini söyleyen Dr. Ertan, “Temel olarak fizik veya mental aktiviteye başlamadaki isteksizlik veya ileri güçlüğü ifade eder. Genel hastane kayıtlarına giren hastaların yarısından çoğu çabuk yorulduklarını bir şikayet olarak söyler veya sorgulandıklarında bunu kabul ederler. Yorgunluğun gözle görülür etkileri yanında var olan gözle görülmeyen etkileri şöyle gruplanabilir; kaslardaki değişiklik ile kuvvet oluşturma kapasitesinde azalma-kuvvetsizlik ve halsizlik şeklinde kendini gösterir, belirgin davranış değişikliği, iş üretiminin azalması, yapılan işin sürdürülmesinin güçleşmesi şeklinde kendini gösterir, sübjektif olarak hissedilen bezginlik ve huzursuzluk vardır” ifadelerini kullandı. 

“Bir aktiviteye başlamak ve sürdürmekte büyük güçlük yaşarlar” 
Kasların sürekli çalışması ile kas kasılma gücünü azaltan laktik asit ve diğer metabolitlerin biriktiğini söyleyen Dr. Ertan, “Normal kişilerde kasların aşırı çalıştırılması ile kas hasarı gelişir ve kanda bazı kas enzimleri yüksek çıkar. İş üretiminin ve çalışma kapasitesinin azalması ile yorgunluğun doğrudan ilişkisi vardır. Bu bulgular iş üretiminde motivasyonun ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Yorgunluk ve bitkinlik tanımlayan hastalar sürekli halsiz, bitkin, bunalmış, olduklarından söz eder, enerji, istek, ilgi kaybından yakınırlar. Yaptıkları işe ilgisiz olup çok ağır çalıştıklarını, çevresel faktörler ile çok çabuk strese girdiklerini anlatırlar. Daha çok oturmak, yatmak veya gereksiz işlerle vakit öldürmek eğilimindedirler. Bir aktiviteye başlamak ve sürdürmekte büyük güçlük yaşarlar. Ancak durumun uzun uykusuzluk ya da fizik, mental çalışma dönemlerini izleyerek ortaya çıkmasının normal fizyolojik bir reaksiyon olduğu unutulmamalıdır. Öncülük eden böyle bir öykü yoksa hastalık göstergesi olarak kabul edilmelidir. Hastanın aşırı çalışmaya bağlı fizik ve mental yorgunluktan mı söz ettiğini ayırt etmeye çalışılmalıdır. Çok çalışan kişiler genellikle bu durumun farkına varmaksızın kendilerini işlerine kaptırmış, sağlığını fazla önemsemeyen kişilerdir. Yorgunluk yanı sıra genellikle huzursuzluk, uykusuzluk, bazen panik atak düzeyine varabilecek anksiyete ve karın, sırt ve baş bölgeleri içeren yakınmalar tanımlarlar. Bu kişilere halk arasında tavsiye edilen tatil yapmalarıdır. Son zamanlarda bu kişilere yönelik meditasyon, yoga ve benzer tedavilerin sunulduğu bir endüstri kolu hızla gelişmektedir. Hobileri olan, spor yapan kişiler, bu tip problemlerle daha az karşılaşırlar. Sık yapılan bir yanlış anksiyete veya depresyon semptomu olarak ortaya çıkan yorgunluğu aşırı çalışmaya bağlamaktır” dedi. 

“Yorgunluk fizik aktiviteyi engellediği gibi mental aktiviteyi de engeller” 


Yorgunluğun eğer psikiyatrik hastalığa bağlı ise sinirlilik, huzursuzluk, anksiyete, depresyon, uykusuzluk, baş ağrısı, baş dönmesi, cinsel istek azlığı ve iştah kaybı yaşattığını söyleyen Dr. Ertan konuşmalarına şu şekilde devam etti: 
“Bu hastaların nörolojik muayeneleri normaldir ve yorgunlukları sabah daha belirgindir. Yatmak ister fakat uyuyamaz. Ilımlı egzersiz yakınmayı arttırır. Sorgulandığında üzüntülü bir olayı, cerrahi girişimi, trafik kazası gibi bir fizik hasarı veya kalp krizi gibi bir tıbbi hastalığı izleyerek başladığı görülür. Yorgunluk fizik aktiviteyi engellediği gibi mental aktiviteyi de engeller. Hastalar endişeli, mental olarak inaktif olduklarını, problem çözmek, kitap okumak veya komplike bir konuşmayı sürdürmek gibi aktivitelere konsantre olamadıklarını söylerler. Uyku da bozulmuştur.

 

Sabahları erken uyanmaktan yakınırlar ve sabahları kendilerini daha kötü hissederler. Gün içinde yakınmalar giderek azalır ve akşam saatlerinde daha iyi hissedebilirler. Bazı nörolojik ve sistemik hastalıklar, kullanılan bazı ilaçlar, uyku apnesi, akut ve kronik infeksiyonlar, metabolik ve endokrin hastalıklar, kalp rahatsızlıkları yorgunluk şikayetine yol açabilir. Tanıda öykü çok önemlidir ve dikkatle alınmalıdır. İyice sorgulandıktan sonra hikayeye göre araştırmaya yön verilir. Bazı kan tetkikleri ve ileri tetkikler istenebilir. Tedavisinde nedene yönelik bir yol izlenir. Egzersiz önemli yer tutar.” 
 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.