Gözlerdeki bu belirtilere dikkat

Gözlerdeki bu belirtilere dikkat

Günümüzde cep telefonları ve bilgisayarlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldular adeta.

Ancak gün boyunca ekran başında çalışmak, saatlerce cep telefonunda sosyal medyayı takip etmek, internetten alışveriş yapmak gibi etkenler nedeniyle gözleri aşırı kullanmak göz sağlığını önemli ölçüde tehdit edebiliyor. Örneğin göz kuruluğu ile göz yorgunluğunu tetiklemesi gibi. Bunların yanı sıra ortalama yaşam süresinin uzaması nedeniyle ileri yaş grubunda görülen sarı nokta hastalığı, katarakt, göz tansiyonu ile diyabete bağlı göz hastalıkları da artık daha çok görülüyor. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müslime Akbaba göz hastalıklarına erken dönemde tanı konulduğunda sorunun genellikle kolay yöntemlerle tedavi edilebildiği, bunun aksine geç kalındığında ise kalıcı görme kaybı gibi ciddi sorunlar gelişebildiği uyarısında bulunuyor. Bu nedenle gözlerde bir yakınma geliştiğinde internetten hastalık taramak veya sorunu komşu önerileriyle çözmeye çalışmak yerine zaman kaybetmeden doktora başvurmak çok önemli. Peki ama kimi zaman ‘kendiliğinden geçer’ diyerek önemsemediğimiz, kimi zamansa komşumuzun tavsiyesiyle çözüm bulmaya çalıştığımız yakınmalarımız hangi hastalıkların habercisi olabiliyor? Acıbadem Kadıköy Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müslime Akbaba gözlerdeki belirtilerin hangi hastalıkların sinyali olabileceğini anlattı önemli bilgiler verdi.

Görme bozukluğu

Görme bozukluğu genellikle çocuklarda kırma kusurları, göz kayması ile göz tembelliğine işaret ediyor. Gençlerde çoğunlukla kırma kusurlarının habercisi olurken, orta ve ileri yaşta katarakt, göz tansiyonu ve sarı nokta hastalıklarıyla ilişkili oluyor. Prof. Dr. Müslime Akbaba ayrıca 40 yaş sonrasında uyum gücünün azalması sonucu yakın görme bozukluğu geliştiğini belirterek, “Bu tamamen fizyolojik bir durumdur, hastalık olarak değerlendirmemek gerekiyor” diyor.

Gözlerde kanlanma

Göz yüzeyinin tepkisel bir reaksiyonu olarak belirtilen gözlerde kanlanma sıklıkla yüzeysel kılcal damarların genişleyip belirginleşmesi nedeniyle oluşuyor. Göz kuruluğunun en yaygın belirtisi olmanın dışında konjonktivit (gözlerin beyaz kısmı ile göz kapaklarının iç kısmını kaplayan ince ve şeffaf bir zar olan konjonktiva tabakasının iltihaplanması) ile blefarit (kapak kenarı iltihabı) veya keratit (kornea iltihabı) gibi enfeksiyonlar ve alerjik hastalıklarda da gelişebiliyor.

Göz ağrısı

Ağrı göz çevresinde veya göz arkasında hissedilebiliyor. Göz kuruluğu, göz tansiyonu, gözlerde uçuk gibi bazı göz enfeksiyonları, arpacık ile göz migreni ağrının başlıca sebebi. Sinüzit de göz ağrısı yapan en önemli sebeplerden birini oluşturabiliyor.

Gözde yaşarma

Gözyaşı üretiminin ya da boşaltımının bozulması gözlerde yaşarmaya neden olabiliyor. Toplumdaki yaygın inanışın aksine göz kuruluğu refleks yolla gözde yaşarma belirtisi verebiliyor. Bunların yanı sıra alerjik hastalıklar, toksik ortamlar ve enfeksiyonlar, alt göz kapağının gevşekliği, gözyaşı kanalcık ağızlarının dışa dönmesi veya tıkanması, gözyaşı kanalının tıkanması gibi durumlarda da drenaj yapılamadığı için gözlerde yaşarma oluşuyor. İleri yaşta göz kapağının gevşekliği de özellikle okuma faaliyetleri sırasında yaşarmaya neden olabiliyor.

Çapaklanma

Gözlerde çapaklanma sorunu oluştuğunda aklımıza ilk olarak enfeksiyon geliyor. Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müslime Akbaba toplumdaki yaygın inanışın aksine çapaklanmanın her zaman enfeksiyon belirtisi olmadığını vurgulayarak, “Örneğin alerjik konjonktivit tablosunda sulanma ve kaşıntıyla birlikte çapaklanma da olabiliyor. Göz kapağı kenarı iltihabı, konjonktivit ile kreatit (gözün önünde yer alan kornea tabakasının iltihaplanmasıyla gelişen bir hastalık) tablosunda da çapaklanma gelişebiliyor. Gözyaşı kanalı tıkanıklığında da kızarıklık ve ağrı olmadan sadece sulanma veya çapaklanma oluşabiliyor” diyor.

Işık çakması

Prof. Dr. Müslime Akbaba gözlerde ışık çakmasının retina hastalıkları ve migrenin habercisi olabileceğini belirterek şunları söylüyor:

''Retina yırtıkları ışık çakmaları şeklinde belirtiler verebiliyor. Özellikle yüksek miyop olan hastalarda ışık çıkmaları daha sık görülüyor. Erken teşhis edildiğinde lazer yöntemiyle yırtık çevresi kapatılarak dekolman, bir başka deyişle retina tabakalarının birbirinden ayrılması önleniyor. Retina yırtıkları acil tanı ve tedavi gerektiren bir durum. Çünkü erken dönemde tanı konulduğunda lazerle tedavi edilebilen bu tablo tedavide geç kalındığında retina dekolmanı (ayrılması) adı verilen ve körlükle sonuçlanabilen hastalığa neden olabiliyor. Görme alanında ışığın yanıp sönmesi, zikzaklı çizgiler, dalgalı görme ise migrenin tipik belirtisini oluşturuyor. Hastalarda bu belirtiler büyük kaygı yaratsa bile atak sonunda yakınmalar tamamen düzeliyor''

Gözlerde uçuşan siyah cisimler

''Hastalar gözlerde uçuşan siyah cisimleri nokta, çizgi, örümcek ve sinek gibi farklı şekilde tanımlıyorlar'' diyen Prof. Dr. Müslime Akbaba sözlerine şöyle devam ediyor: ''Bunlar gözün içindeki boşluğu dolduran, saydam jel yapısında olan ve vitreus adı verilen, şeffaf ortama düşen hücre kümelerinin retina üzerindeki gölgeleridir. Daha çok aydınlık ortamda ve açık zeminde görülüyorlar. Hatta katarakt ameliyatından sonra hastaların yeni şeffaf mercekleri nedeniyle farkındalıkları rahatsızlık verecek kadar artabiliyor'' Bu yakınmalarla gelen hastalarda detaylı bir göz dibi muayenesinin yapılması gerekiyor. Çünkü göz içinde herhangi bir iltihap, kanama veya tümör de benzer belirtiler verebiliyor.

Işığa karşı hassasiyet

Işığa karşı hassasiyet; göz kuruluğu, hipermetropi, astigmatizma, alerji ve daha nadiren bazı doğuştan retina hastalıklarının sinyali olabiliyor. Küçük bir çocuğun ışıktan rahatsız olmasında altta yatan neden genellikle hipermetropi veya astigmat olurken, gençlerde ise alerjiyi, orta ve ileri yaşta ise göz kuruluğu sonucu oluşan kornea abrazyonunu düşündürüyor.

Bu muayeneler çok önemli

Prof. Dr. Müslime Akbaba hiçbir yakınma olmasa bile rutin göz kontrollerinin asla ihmal edilmemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Rutin göz kontrolleri sayesinde ileride onarımı mümkün olmayan retina ve görme siniri gibi göz hasarları henüz ortaya çıkmadan önlenebiliyor” diyor. Prof. Dr. Müslime Akbaba hangi yaştan itibaren hangi sıklıkta rutin göz muayenesi olunması gerektiğini de şöyle açıklıyor:

İlk göz muayenesinin 6 aylıkken yapılması, doğumsal bazı hastalıkların erken tanısı açısından önemli.
Hiçbir göz hastalığı olmayan sağlıklı kişiler 50 yaşına kadar 2 yılda bir, 50 yaşından sonra da yılda bir kez göz muayenesinden geçmeye özen göstermeliler.

Herhangi bir göz problemi olan kişilerde ise o hastalığın gerektirdiği periyotlarda muayenelerin tekrarlanması da büyük önem taşıyor. 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.