Koç: Günümüzde hanedan yok, onun yerine siyaset var!

Koç: Günümüzde hanedan yok, onun yerine siyaset var!

25. Dönem İzmir Milletvekili Murat Koç, darbeler tarihini değerlendirerek, önemli açıklamalarda bulundu.

Yaptığı konuşmada siyasilere çağrıda bulunan Koç, ‘15 Temmuz hain darbe girişiminin yıldönümünü geride bıraktığımız bu günlerde, Türkiye’deki ve Türkler üzerindeki darbeler ve darbe girişimlerinin analizini yapabilmek, bu girişimleri iyi okuyabilmek çok önemli. Günümüzü anlamak için, incelemeye Osmanlı’daki darbeleri ele alarak başlamak lazım. Osmanlı’da bir gelenek olarak meydana gelen ve Cumhuriyete akseden gelişmeleri görebilmek gerekiyor. Osmanlı’da yapılan darbelerde, bu darbeleri meydana getiren unsurlar veya darbelerde rol alan unsurları çok iyi değerlendirmek gerekmektedir. Osmanlı’daki darbelerin çoğunda başrol aktörleri isyan eden ordu, o orduyu isyana hazırlayan dini gruplardır. Bu dini grupların ordu ile olan münasebetlerini, şehzadeler üzerinden yapılan ayaklanmaları incelemeden günümüzün darbe ve girişimlerini anlamak mümkün değil. 
Şuraya dikkat çekmek istiyorum, Osmanlı’da taht kavgası diye isimlendirdiğimiz kanlı oyunlar, şehzadelerimizin taht kavgası mı? Yoksa paşaların, dini liderlerin, sadrazamların, cemaat yapılarının devleti ele geçirme yahut devletten nemalanma kavgası mı?
Bunların hepsi masaya konulmadan, darbeleri tam anlamıyla analiz etmiş ve sonuç çıkarmış olamayız. 
Cumhuriyet tarihine baktığımızda her 10 yılda bir darbe, darbe girişimi ya da muhtıra meydana geliyor. Yani her 10 yılda bir hareketlenme oluyor, bu hareketlenmenin faturası da devleti 10 yıl geriye götürmek oluyor. Hem ekonomimizi kaybediyoruz, hem millet olarak stresli gergin durumlara düşüyoruz hem de millet üzerinde korku mekanizması oluşuyor.
‘Tarih, tekerrürden ibarettir’ denilir ama ders alınırsa tarih tekerrür etmez. Her 10 yılda bir meydana gelen kalkışmaların niçin olduğunu siyasiler oturup incelemezler ise, millet olarak sanki bizim kaderimizmiş gibi bir algı yaratılır. Her darbeden sonra dış destek deriz. Bu dış destek konusunda herkes hemfikir... ‘Birisi ya da birileri izin vermeden Türkiye’de darbe olmaz’ deniliyor. Bunlar biliniyor, herkes kabul ediyor. Bu dış gücün içeride kullandığı maşaları var. Bu maşalar kim?

Günümüzde hanedan yok, onun yerine siyaset var. Siyaset, söz konusu kalkışmalar oluşurken, bu kalkışmaların neresinde? Dört senede bir millet sandığa giderek, kendisini yönetecek kadroları ve muhalefeti belirliyorsa, halkımız da bu partilere, ‘Gidin TBMM’de en iyi şekilde bizi temsil edin, birliğimizi beraberliğimizi sağlayın, ekonomik olarak refah düzeyimizi yükseltin, ekonomimizi güçlendirin, geleceğimizi güvence altına alın’ diyor. Oy ve vekalet veriyor. Burada siyasilerin oturarak, milletten aldıkları vekaletin manasını, bugünkü siyasette uygulamış oldukları yapı ve politikayı göz önüne getirip bunun neresinde olduklarını görmelidirler. 

Siyasi partiler milletten aldıkları vekaleti, milletin menfaatine kullanmaktan imtina ediyorlar. Devletin görevi halka hizmet etmekse, siyasi partiler de halka hizmet etmek için araçsa, amaç ise milletin beraberliği, huzuru ve güvenliği olmalıdır.

1960 ve 1980 darbelerindeki senaryo ile 15 Temmuz da yaşanan senaryo birbirinden farklı. 1960 ve 1980 darbelerinde, din tüccarları sahnede değil. 15 Temmuz’da din tüccarları tekrar sahneye çıkıyor ve Osmanlı’daki taht kavgalarının bir benzerini Türkiye’ye yaşatıyor. Neden din tüccarlarının devreye girdiğini, devleti yönetenlerin çok iyi irdelemesi lazım. Bu din tüccarları bu güce ulaşıncaya kadar, hangi mekanizmaları elde ettiler? Bu yapılar ne kadar güçlendi ya da güçlendirildi?
15 Temmuz sadece bir kalkışma değildi, 15 Temmuz bu milleti bölmek, bu ülkenin Suriyelileştirilmesi, Anadolu’dan Türklerin çıkarılması demekti.   

Ben bu yaşananları günümüze taşıyarak, şunu söylemek istiyorum. Hani derler ya, ‘Dün, dünde kaldı cancazım, artık yeni şeyler söylemek lazım’. 15 Temmuz’u bir milat olarak almalıyız. Milletimize bakarsanız, üzerinde oynanan oyunlar kadar ayrışmış, bölünmüş, kutuplaşmış olmadığını görürsünüz. Biz bunu 15 Temmuz gecesi gördük. 15 Temmuz öncesi siyasetimizde o kadar kutuplaşma var iken, 15 Temmuz gecesi meclis bir bütün, sokaklar 80 milyondu.  Milletimiz; ‘biz artık bu ülkede askeri darbeler olmasını istemiyoruz, bizim tayin ettiğimiz yöneticilerimizin değiştirilmesini istemiyoruz, söz benim, yönetimi de ben değiştiririm, geleceğimi de ben tayin ederim, buradan kimse kendine vazife çıkarmasın’ dedi. 15 Temmuz gecesi yaşananlardan okunması gereken budur. 

Halkın duruşunu, direncini, görev anlayışını eğer siyasete dönüştürecek olursak, siyasi kurumlarımız halkımızın bu anlayışına gelmek mecburiyetinde diyebiliriz. Ülkemize hizmet etme, bu ülkenin ve milletin ortak menfaatlerini korumak adına ortak bir çizgide buluşmak zorunda. Günlük siyaset olabilir. Günlük siyaset dediğimizde proje yarışması olmalıdır. ‘Ben bu millete bu projelerle daha iyi gelecek hazırlayacağım, daha iyi eğitim aldıracağım, daha iyi ekonomik ortamlar hazırlayacağım ve G8 ülkeleri seviyesine taşıyacağım’ olmalıdır. 

Günümüzde gördüğümüz ise, kutuplaşmış ve kutuplaştırılmış siyasettir. Siyasilere buradan sesleniyorum. Bakınız bu millet Tansu Çiler’i, Mesut Yılmaz’ı, kutuplaşmanın iki önemli siyasi liderini yok etti. Bugün, artık millet 15 Temmuz ile birlikte çok şeyi gördü ve inandı. Kaderini tayin edeceğini, silahlı güçlere karşı dahi dimdik durabileceğini, kendisi istemedikten sonra hiçbir şeyin olamayacağını, tüm dünyaya ve siyasilere mesaj olarak verdi. 

15 Temmuz’dan ders çıkarmak istiyorsak, yeni şeyler söylemek lazım. Milletin gücünün ne denli büyük olduğunu görmek lazım. Bu milleti artık sandıklara davet ederken elimizde onlar için ürettiğimiz projeler olması lazım. Kutuplaştırmaya kalkanlar, bunlar kim olursa olsun, bu millet yeni bir oluşuma da gidebilir, yeni bir kıvılcım da çıkartır, uzlaşmayan, anlaşmayan siyasetçileri tarihin tozlu sayfalarına hapseder. 

Türk Milleti çok akli selim, çok adaletli, geleceği okuyandır. Türk Milletinin verasetini görmek isteyenler 16 Nisan referandumuna baksınlar. Bir tarafa bir puanlık artışla yetki verirken, diğer tarafa da iyi takip et dedi. İki tarafa da yetki verdi aslında. Siyasetçilerimizin bunu iyi okuması lazım! Hala toplumu kutuplaştırıp, toplumu germek ve huzursuzluktan yararlanarak siyaset yapmak isteyenler olur ise, unutmasınlar ki, 15 Temmuz’dan sonra bu millet karar verici ve uygulayıcıdır. 

Artık Türk milleti kalkışmalara müsaade etmeyeceği gibi, zemin hazırlayanlara da müsaade etmez. Bu millet siyasette huzursuzluk istemiyor. Siyasette birlik, centilmenlik ve proje yarışı istiyor. 
Bir daha böyle kara günler yaşamak istemiyorsak, 15 Temmuz’da yer alan yapıların önleri kapatılmalı. Herkes bilgisi, becerisi, yeteneği kadar bu millete hizmet sunmalı.’ Dedi. 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.