Lozan’ın Yunanistan tarafı ve Balkan paradoksu

Lozan’ın Yunanistan tarafı ve Balkan paradoksu

Rifat Sait yazdı...

Bu hafta iki farklı konuyu tek bir köşe yazısında birleştirerek sözüm ona tasarruf yapmak istedik. Lozan anlaşmasının Yunanistan boyutunu ve Balkan paradoksu (çelişkisini) sizlerle paylaşacağım. Ancak bu iki farklı konunun ortak bir tarafı var. O da, geçen hafta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihi Batı Trakya ziyareti ve  Gümülcine vilayetine yaptığı geziye  eşlik etmemiz. Tarihi diyorum zira 65 yıl sonra ilk kez bir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yunanistan’ın bu bölgesini ziyaret etti. Sayın Cumhurbaşkanımız Müslüman ve soydaşlarımızın yaşadığı Çin’in Sincan ve Sırbistan’ın Sancak bölgelerini de ziyaret ederek uzun yıllar sonra ilklere imza atmışlardı. Açıkça söylemem gerekirse Batı Trakya’ya yaptığı geziye eşlik etmiş olmam bizde de çok büyük bir mutluluk oluşturdu. Tabii çokça gurur da duyduk. Tarihe şahitlik ettik.

İzmir’den vize alma hikâyesi

Batı Trakya ziyaretine birkaç arkadaşımızla birlikte gitmeye karar vermiştik. Bizim yemyeşil pasaportlarımız vardı ama birkaç arkadaşımız pasaportlarının renkleri konusunda şansları yoktu. Bunlar için Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosluğuna müracaatımız oldu. Sağ olsunlar önce Sayın valimiz, Dışişlerimiz ve Başbakanlıktan referans ve aramalara rağmen bir gün öncesinde kadar vize çıkmayınca mecburen bizzat ben devreye girdim. Yunanistan İzmir Başkonsolosluğunu aradım. O gün televizyonda canlı yayında Sayın Cumhurbaşkanımızın Yunanistan’ın Sayın Cumhurbaşkanına tarihi diplomasi sunumu vardı. İşte tam o meyanda Yunanistan konsolosluğundan bir yetkili ile telefonda görüşüyorduk. Bu yetkili bayan arkadaşa ,  şu anda televizyonda Türk ve Yunan cumhurbaşkanlarını seyrettiğimi ve Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediklerini aynen tekrarlayarak, “biz iki ülke dost ve komşuyuz, yarım günlüğüne ülkenizi ziyaret edeceğiz, sizden cennetin anahtarını değil sadece vize istiyoruz, lütfen artık bu engellemelere son verin” dedim. Bir ara oldukça gerilmiştim ve neredeyse gitmekten vaz geçecektik. Ancak çok şükür ki akşam 16.30 sıralarında ki son anda Yunanistan konsolosluğundan arkadaşımızı arayıp vizeyi verdiklerini söylediler. Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosuna teşekkür ediyorum. En yakın zamanda kendisini ziyaret edip tanışacağım. Bazen böylesi kavgalardan dostluklar çıkabiliyor.

65 yıl sonra ilk kez

Sayın Cumhurbaşkanımız ilklerin insanı. Yine bir ilke imza attı.  Batı Trakya gezisinin detaylarını belki bir gün başka bir yazıda daha detaylı anlatma fırsatımız olur. Gümülcine’deki Türklerin sevinci ve mutluluğunu görmek bizim için tarihi bir anı oldu. Tam 65 yıl sonra ilk kez Türkiye’den bir Cumhurbaşkanı bu bölgeyi ziyaret ediyordu. Aslında Tayyip Bey buraya Başbakan iken gelmişti. Ama Cumhurbaşkanı olarak 65 yıl sonra ilkti. Daha önce 1952 yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Celal Bayar buraya gelmiş. Bu vesileyle oradaki bir okula da onun ismi verilmiş. Bilmeyenler için söyleyelim Batı Trakya’da 120 Bin kadar Türk soydaşımız yaşıyor. Bölgedeki iki Türk şehri Gümülcine ve İskeçe’yi gidip görmenizi öneririm. Aslında bize çok yakınlar. İpsala’dan sonra 2 saat bile sürmüyor. Buram buram Türk kültürü ve Türk renklerini görebilirsiniz. Mezeleri ve yeşil ağırlıklı yemekleri çok güzel. Bu arada sanırım sadece İskeçe’de bulabileceğiniz meşhur Yunan tatlısı Karyoka ve kavala kurabiyesini tavsiye ediyorum.

 

 

Batı Trakya Türkleri üzerindeki baskı

Batı Trakya’daki Türkler yılarca muhatap oldukları Yunan baskısından etkilenmişler. Üzerlerinde tabiri caizse bir yorgunluk, biraz korku, biraz sanki bir ürkeklik var. Sayın Cumhurbaşkanımızın bölgeyi ziyaretinden bir gün önce bölge halkına yazılı tehditler içeren yazılar gönderilmiş. Bu yazıların birinde “Erdoğan gidecek ama biz buradayız” yazısı dikkat çekiyordu. Biz oradayken bir grup Yunanlı tepki gösterisi yaptılar. Bazı Türk yerlerine haç işaretleri yapılmıştı. Bu bölgede Türkçe kelimeler yazmak yasak. Türkler buradaki en önemli STK’ları olan Gümülcine Türk Gençler birliğine Türkçe bir tabela bile asamıyorlar. Türkçe selam verdiğimiz insanlar, biraz çekinerek selamlarımızı aldıklarını gördük. Sanki insanlar biraz sindirilmiş.  Ama hepsinde o tatlı bir tebessüm vardı. Cumhurbaşkanımızın bölgeyi ziyaretleri ve bir gün öncesi Yunan Cumhurbaşkanına söylediği sözler buradaki soydaşları oldukça memnun etmiş. Eski Türkçeleriyle bize “Hoş geldiniz” demeleri bizim çok hoşumuza gitti. Gördük ki, buradaki soydaşlarımız Türkiye’den gelenlere hoş geldiniz demek istiyorlar. Bu kelimeyi onlara alıştırmamız ve çok sık ziyaretler yapmamız gerekiyor. Bu arada belirteyim bu benim Batı Trakya’ya beşinci gidişim oldu diye hatırlıyorum. Bu vesileyle birçok eski dostumu da görme imkânım oldu.

Gümülcine’deki basın toplantısı

Programın sonunda akşam saatlerinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, otelin ayrı bir salonunda geziye eşlik eden gazetecilere bir basın sohbeti yaptı, sorularını cevapladı. Gezi boyunca eski bir milletvekiliyken orada bir anda gazeteci şapkamızı taktık. Sayın Cumhurbaşkanımız burada çok önemli mesajlar verdiler. Basın toplantısının en önemli konusu Lozan anlaşması oldu. Tabi Lozan’ın Yunanistan tarafı. Zira bir de farklı bölge ve ülkeler de var. Mesela hiç ilgisi olmayan Japonya tarafı gibi. Tayyip Bey, şahsına münhasır bir lider. Açıkça çok farklı biri. Pratik, cesur, doğru ve açık, hatta  apaçık sözlü, sözünü asla esirgemiyor, bütün bunlar doğrusunu söylemek gerekirse Türk milletinin yıllarca söylemek isteyip te söyleyemediği sözler, bizi mest ediyor, tabiki Batı Trakya’daki Türk soydaşlarımızı da. Yunanistan hem Lozan’ı değiştirmek istemiyor ama bir taraftan da uygulamıyor da. Mesela Lozan anlaşmasına göre Türkler, kendi müftülerini seçebiliyorlar ama Yunanistan bunu kabul etmiyor ve kendisi müftü atıyor. Yunanistan’ın atadığı müftüler, Pomak kökenli Yunan devletinin yetiştirdiği kişiler. Öğretmenler ise kısa adı SÖPA olan Selanik Özel Pedagoji Akademisi'nin mezunları. Batı Trakya Türkleri bunları kabul etmiyor. Zira burada müftüler çok önemli yetkilere sahipler. Nikâh kıyabiliyor, miras hukukuna müdahale edebiliyorlar. Bu arada Yunanistan laik bir devlet değil. Burada din çok etkili.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Biz onlara her türlü desteği verirken karşılık bulamıyoruz”

Tayyip Bey, Lozan’ın değiştirebileceği ya da bir revizyona tabi tutulabileceğine inanıyor. Ardından da şunları söylüyor: “Biz İstanbul’daki Rumlara her türlü hakkı verdik. Hatta Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin konsül üyeleri Türk vatandaşı olmak zorundalar, 17 kişilik konsül bitince, bozulmasın ve devam etsinler diye patrikhanenin önerdiği din adamlarını Türk vatandaşlığına alıp destek verdik, Trabzon’daki Sümela manastırını ibadete açtık, Heybeli adadaki yetimhane için izin ve destekleri verdik ama mesela Avrupa Birliği burası için verdiği maddi destek sözünü tutmadı, anlaşmaya göre İstanbul’daki Rum Ortodoks kilisesi Eyüp kaymakamlığından izin almadan yurt dışına çıkamaz ama bu kuralları hiç uygulamıyoruz diğer yandan Avrupa’nın birçok başşehrinde cami varken Atina’da yok,  Atina’da bir cami inşaatı var, yıllardır sürüyor, sözler veriliyor ama hiçbir gelişme yok, Batı Trakya Türklerinin kendi müftülerini seçmelerine izin de verilmiyor ” Sayın Cumhurbaşkanımız daha önce faklı nedenlerle pek kullanılmayan ve bölgede var olan Pomakları da sık sık zikrediyor. Evet, Lozan mutlaka değişmeli, artık zamanı geldi ve bu değişiklik içine mutlaka Rodos ve İstanköy’deki Türkler de ilave edilmelidir. Zira Rodos adasında yaşayan 4000 kadar ve İstanköy’deki  (Kos adası) 1800 kadar Türk Lozan anlaşmasının dışında tutulmuş ve hayli sıkıntı çekmişler. Lozan’daki en büyük değişiklik ise bölgede Müslüman azınlık olarak gösterilen 120 Bin soydaşımızın Türkoğlu Türk olduklarını Yunanistan’ın kabullenmesi olacaktır. Burası çok önemli: “TÜRKİYE’NİN BU BÖLGEDEN KESİNLİKLE TOPRAK TALEBİ YOKTUR VE BUNU İKİDE BİRDE AKILLARINA KOYARAK PARANOYA OLMAMAMALRINI SAĞLIK VERİYORUZ.” Artık Yunanistan, Türkiye’nin kendisiyle yakın bir komşusu, ticaret ortağı, turizm partneri, NATO müttefiki, dostu ve güvenlik işbirliği için iki yakın devlet olarak görmelidir. Gelin şu eski Lozanları, düşmanlıkları, paranoyaları çöpe atalım. Dost ve komşu olalım. Bu her iki ülkeye de fayda sağlar.

Balkan paradoksu

Sayın Cumhurbaşkanımızın Batı Trakya ziyaretinde ilginç bir tespitte bulunduk.  Yunanistan Batı Trakya'da Evladı Fatihanın Reise gösterdiği muhteşem ilgi ve sevgi görülmeye değerdi. An be an yanındaydık. Şahit olduk, gurur duyduk. Bu muhteşem tablonun aynısını Makedonya Gostivar, Kosova-Prizren ve Bulgaristan Kırcaali'de de bizzat görmüştüm. Maşallah. Ancak aynı Balkanların Türkiye'deki yakınlarının oturduğu ve çoğunlukta oldukları İzmir, Manisa, Aydın, Çanakkale, Lüleburgaz, Edirne, Çorlu, Tekirdağ gibi illerde durum farklı olabiliyor. Bu durumun siyasi ve sosyolojik açıdan mutlaka analiz edilmesi ve çözümü konusunda istişareler yapılmasında faydalar vardır. Selam ve muhabbetle...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.