40'ın konuğu Mahir Ünal oldu

40'ın konuğu Mahir Ünal oldu

Yapımcılığını BBO Yapım'ın üstlendiği 40, Jülide Ateş'in sunumuyla, Haber Global ekranlarında her Perşembe ekrana gelmeye ve gündem yaratmaya devam ediyor. 

Jülide Ateş 27 Ağustos Perşembe akşamı 40’ta; Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, Tanıtım ve Medya Başkanı, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ı konuk etti. 

Yapımcılığını BBO Yapım'ın üstlendiği, Jülide Ateş’in sunduğu 40 Programı'nda Mahir Ünal’a 40 soru yöneltildi. Ateş’in soruları ve Ünal’ın yanıtları program yayınlanmaya başladığı andan itibaren sosyal medyanın gündemine oturdu! 

 İşte Mahir Ünal’lı 40'tan satır başları: 

  • Biz Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin kazanımlarını ve değerlerini yüceltiyoruz.
  • Her ay yaptırdığımız anketlerin erken seçimle bir ilgisi yok!
  • 3 yıl iktidar süresi olan bir partinin erken seçim istemesi makul değil.
  • Ak Parti içinde hiçbir zaman güç çatışması olmaz.
  • Ak Parti analog değil, dijital bir partidir.
  • Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğini tek adamlık olarak nitelendirmek haksızlıktır!
  • CHP özellikle son dönemde Ak Parti karşıtlığını, muhalefetin de ötesine taşıyarak ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ haline getirdi! 
  • 15 Temmuz kutlamaları 4. Yılında olduğu için kutlamalarını erteleyemezsiniz.
  • Ak Parti’nin milli bayramlarla ilgili sorunu yok.
  • İstanbul Sözleşmesi ile ilgili Ak Parti değerlendirmeleri yapıyor ve bir karar verecek. Ben ise ortadayım!
  • Doğalgazda Türkiye uluslararası hizmet alıyor, bu ortalık anlamına gelmiyor. 

AYNI ŞEYİ YERLİ VE MİLLİ ARABADA DA YAPTILAR. HİZMET ALIMI ORTAKLIK ANLAMINA GELMİYOR.

Jülide Ateş: Karadeniz’de bulunan doğalgaza yabancı firmalar ortak mı? 

Mahir Ünal: Necdet Pamir’in iddialarıyla ilgili Enerji Bakanlığı açıklama yaptı ve meselenin anlattığı gibi olmadığı bildiğim kadarıyla ajanslara geçti… Benim tanıtım ve medya başkanı olarak teknik açıdan anlaşmanın detaylarına hakim olmam söz konusu değil. Aynı şeyi yerli ve milli arabada da yaptılar, sizin bir ülke olarak uluslararası hizmet almanız gayet normal, Türkiye’nin kendi arabasını yaparken yurtdışından hizmet alma sürecinde aynı tezleri ortaya koydular. Şu anda Türkiye kendi sondaj gemisiyle kendi petrol ve doğalgazını ararken bütün uluslararası şirketlerin, devletlerin yaptığı gibi tabii ki parasını ödeyip hizmet alıyor, bu hizmet alımı ortaklık anlamına gelmiyor. 

MİLLİ BAYRAMLARIN KUTLANMASINA KARŞI OLAMAYIZ. AK PARTİ, CUMHURİYETİN DEĞERLERİNİN SAVUNUCUSU VE GARANTÖRÜDÜR. 15 TEMMUZ’U MİLLİ BAYRAMLARIMIZIN KARŞISINA KOYMAK, MALAZGİRT’İ 30 AĞUSTOS’UN KARŞISINA KOYMAK DOĞRU DEĞİL. 

Jülide Ateş: Milli Bayramların kutlanmasına karşı mısınız? 

Mahir Ünal: Hayır. Milli Bayramların kutlanmasına karşı olamayız, çünkü Ak Parti Cumhuriyetin değerlerinin savunucusu ve garantörüdür. Bu milletin seçtiği, yüzde 52 oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanımız var ve Cumhurbaşkanımız 18 yıldır hem Başbakanlığıyla, hem Cumhurbaşkanlığıyla, hem Ak Parti siyasetiyle biz Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin kazanımlarını ve değerlerini yüceltiyoruz. Bir art niyet aramanın, burada herhangi bir şekilde milli bayramlarımıza dönük bir durum söz konusu değil. 15 Temmuz hassasiyeti çok sıcak ve taze olmasından kaynaklanan bir hassasiyet. 15 temmuz bir varoluş ve yokoluş mücadelesiydi. 15 Temmuz’u milli bayramlarımızın karşısına koymak, Malazgirt’i 30 Ağustos’un karşısına koymak, ya da başka kutlamaları 23 Nisan ki 23 Nisan bizim çocuklarımızın bayramı; bunun karşısına koymak doğru değil ama; bizim milli bayramlarımızla ilgili herhangi bir sorunumuz söz konusu değil. 15 Temmuz kutlamaları da henüz daha 4. Yılında olduğu için doğal olarak 15 Temmuz kutlamalarını erteleyemezsiniz, ama bizim milli bayramlarımız zaten köklü, derin ve tarihi bir geleneğe yaslanıyor, diğer taraftan 15 Temmuz’u 4. Senesinde kutlamamanızın başka sonuçları olur. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİR METİN. BİR METİN BİR TOPLUMUN AHLAKLI YA DA AHLAKSIZ OLMASINI SAĞLAMAZ. İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İÇİN HÜKÜMET BİR KARAR VERECEK. BEN İSE ORTADAYIM. 

Jülide Ateş: Mahir Ünal İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden yana mı?

Mahir Ünal: İstanbul Sözleşmesi dediğimizde bir metni konuşuyoruz. Bir metin bir toplumun ahlaklı ya da ahlaksız olmasını sağlamaz. Sözleşmeyi iptal ettiğimiz gün toplumun ahlak seviyesi artacak ya da sözleşmeyi kabul ettiğimiz gün topluma başka bir değişiklik ortaya çıkacak bu bakış açısını kabul etmiyorum. İstanbul Sözleşmesi temelde aileyi ve aile içerisinde de kadını ve kadına karşı şiddeti ve özelde kadına karşı şiddeti ama, genelde şiddet olgusuna dönük çok ciddi yaptırımlar ve sadece yaptırımlar değil, şiddetin toplumsal hayattan arındırılması yönünde bir çok önlemlerden bahsediyor. İstanbul Sözleşmesi bir yönüyle de bir paket. Bir paradigmanın, bir bakış açısının, bir kavrayışın, toplumu, insanı ve aileyi kavrama biçiminin de ele alındığı genel bir paket. Bu yönüyle bakıldığında, sözleşmede kullanılan bazı kelimeler bazı kesimlerde rahatsızlık doğurdu. Aile içi şiddetin artması sadece Türkiye’de değil, dünyada psikopatolojik ciddi anlamda artıyor. Psikopatolojinin artış sebepleri araştırılıyor, mesela Amerika’da bu konuda yayınlanmış onlarca, yüzlerce makale var. Şiddeti doğuran sebepler, navrotik bozukluklar ve bunun sonunda ortaya çıkan sorunları konuşmak başka bir şey, bu şiddeti bir siyasi görüş üzerinden, bir inanç üzerinden, bir ideoloji üzerinden konuşmak başka bir şey. Burada temel sorun şiddeti, psikopatolojiyi, nevrotik bozuklukları sanki bir siyasi görüşün, bir ideolojin, bir inancın doğurduğu sebepler gibi konuşmak son derece yanlış. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili Ak Parti değerlendirmeleri yapıyor, tarafları dinliyor ve bununla ilgili bir karar verecek. Ak Parti ve Hükümetimiz bu konuyla ilgili karar verecek. Ben ortadayım.  

3 YIL DAHA İKTİDAR SÜREMİZ VAR. 3 YIL İKTİDAR SÜRESİ OLAN BİR PARTİNİN ERKEN SEÇİM İSTEMESİ MAKUL DEĞİL. YAPTIĞIMIZ ANKETLERİN ERKEN SEÇİMLE İLGİSİ YOK. 

Jülide Ateş: Ak Parti erken seçim istiyor mu?

Mahir Ünal: Biz Ak Parti olarak her ay 3 ile 5 arasında kamuoyu araştırması yaptırırız. Bizim Arge başkanlığımız, her ay düzenli olarak kamuoyu araştırması yaptırır. 4 ayrı anket şirketi ile çalışırız, seçmen sadakatinden partiler arası geçişgenliğe kadar her ay bunları düzenli olarak belirler ve iletişimimizi, siyasal dilimimizi bu saha araştırmalarının üzerine çoğunlukla kurgularız. Bizim her ay yaptığımız anketlerin erken seçimle bir ilgisi yok. Bizim daha 3 yıl gibi bir iktidar süremiz var. 3 yıl gibi bir iktidar süresi olan bir partinin erken seçim istemesi hiç de makul değil.

DEMOKRASİNİN GÜZELLİĞİNİ GÖSTEREN BİR ŞEY… 

Jülide Ateş: Sakıncalı bulduğunuz bir yasaya neden onay verdiniz?

Mahir Ünal: Hukuk yolları dediğimiz, yasa yapmadan yargıya kadar hukukun bir çok yolları ve süreçleri vardır. Biz en başından daha önce bir kere bunu durdurduk. Flitrelerin geciktirilmesinin ertelenmesini durdurduk. Yasalaşma sürecine girdiğinde, biz milletvekileri olarak bunun yasalaşmaması yönünde mücadelemizi verdik. Bu demokrasinin güzelliğini gösteren bir şey. Bunun yasalaşmasını engelleyemedik ama, süreç devam ediyor, hukuk yolları açık. En son veto kalmıştı ve biz Cumhurbaşkanımızla görüştük, bunun veto edilmesi için Cumhurbaşkanımızdan destek istedik. Burada şunu soruyorlar ‘peki efendim Cumhurbaşkanı aynı partiden, siz aynı partinin milletvekillerisiniz, burada bir yasa çıkarken, tam da bizim kendi içimizdeki farklılıklar… Ben o gün mecliste değildim, milletvekili arkadaşlarımız grup kararı uydular. Milletvekili arkadaşlarımızın grup kararına uymaları başka bir şeydir, çıkan yasanın veto edilmesi için görüşme yapmaları başka bir şeydir. Çabalarını sürdürdüler, bundan da sonuç aldıklarında bu defa döndüler Cumhurbaşkanımıza teşekkür ettiler. 

AK PARTİ İÇİNDE HİÇBİR ZAMAN BİR GÜÇ ÇATIŞMASI OLMAZ.

Jülide Ateş: Ak Parti içinde bir güç çatışması mı var?

Mahir Ünal: Ak Parti içinde hiçbir zaman bir güç çatışması olmaz. Parti, kendi iç disiplini olan, grup disiplini olan, parti disiplini olan ve bütün dünyada da en büyük avantajlardan bir tanesi olarak görülen, kendi siyasi hareketinin güçlü bir lideri var. Ak Parti hem parti disiplini olarak son derece güçlü, hem de liderlik olarak son derece güçlü. Bir şeyi karıştırmamak lazım. Siyasi analizle, siyasi pozisyon aynı şey değildir. Neyi kastediyorum?  Ben farklı düşünebilirim, farklı analizler yapabilirim, bu benim siyasi pozisyonumu göstermez, bu benim düşüncelerimi gösterir. Bir karar alındığı zaman biz o karara uyarız. O karara uyuyor olmam, grup kararına uyuyor olmamız, ortak hareket etmemizin bir gereğidir. 

Bugün CHP’de grup kararına uymayan,  partinin aldığı karara uymayan bir milletvekilin ihraç edildiğini gördünüz, bu normal bir şeydir. Burada asıl mesele, alınan bir karara uyarsınız, ama alınan karara uymanız hukuk zemininde, demokratik zeminde değiştirilmesi için başka yolları denemeyeceğiniz anlamına gelmez. Ak Parti’nin kendi iç bütünlüğü son derece güçlüdür. Buradan böyle bir sonuç çıkarmak, biraz analog bir düşünce yani; evet ya da hayırcı bir düşüncenin mahsulü bu yazı. Ak Parti analog değil, dijital bir partidir. Yani Ak Parti’de bir şey değil, bir çok şey vardır. Bunlar son derece uyumlu bir şekilde kendi içlerinde ortak kararlarını alırlar. Orada bir hukuk yolu vardı, Cumhurbaşkanımız da bunu kullandı. 

BİZ BELEDİYELERİ PANDEMİ KURULLARINA DAHİL ETMİŞİZ, SEN BELEDİYE OLARAK VALİLİKLE ORTAK ÇALIŞIYORSUN, AMA KONUYU VALİLİĞE AÇMIYORSUN.

Jülide Ateş: Ak Parti İmamoğlu ve Yavaş’tan çekiniyor mu?

Mahir Ünal: Asla. Bunun gerekçesini hemen açıklayayım. Öncelikle salgın bütün dünyada inanılmaz bir belirsizlikle varken, tam o açıklamanın tarihine bakarsanız hepimiz evlere kapanmışız, yurtdışındaki  marketlerden yağmalanma görüntüleri geliyor ve öyle bir durumdayız ki bu kriz sürecinin yönetilmesi gerekiyor, yönetilmesi için de illerde pandemi kurulları oluşturulmuş… Mesela Fransa, belediyeleri pandemi kurullarına dahil etmemiş, belediyeleri işin dışında bırakmış. Bizse belediyeleri pandemi kurullarının üyesi haline getirmişiz. Şimdi durum böyleyken psikolojiyi hatırlayın, insanlar belirsizliğin oluşturduğu korkuyla panik halindeler. Biz diyoruz ki alternatif olarak başka bilim kurulu oluşturmayın, şehrin kaynaklarını da valilikle birlikte zaten pandemi kurulunda belediye başkanı beraberce bakın. İstanbul örneğinde yardım toplama izni valiliğe bağlı, sen pandemi kurulunda valilikle beraber çalışıyorsun, bu konuyu valiye açmıyorsun. Ya da ekmek dağıtımında pandemi kurulunun kontrolünde ekmeği dağıtmak gerekiyor, sen pandemi kuruluyla hareket etmiyorsun. Diyorum ki neden pandemi kurullarının üyesi olduğunuz halde, pandemi kurullarıyla birlikte hareket etmiyorsunuz? Neden ayrı baş çekiyorsunuz. Benim orada sorduğum soru bu. Biz bugüne kadar kimseden çekinmedik ki, bizim ortaya koyduğumuz seçim başarısını birileri eğer tekrar ederse o zaman belki onlarla ilgili bir şey düşünürüz. 

RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN GÜÇLÜ LİDERLİĞİNİ TEK ADAMLIK OLARAK NİTELENDİRMEK HAKSIZLIKTIR!

RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN REFİKİ OLDUKLARINI NEDEN UNUTTULAR? 

Jülide Ateş: Erdoğan’sız Ak Parti yaşayabilir mi? 

Mahir Ünal: Ak Parti her şeyden önce bir millet hareketidir. Ak Parti bugüne kadar bir siyasi hareketin lideri olması başka bir şeydir, bir siyasi hareketin kendisi başka bir şeydir. Ama, siyasi hareketle lider kenetlenir. Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğini tek adamlık olarak nitelendirmek haksızlıktır! Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğini aile bağlarıyla açıklamak haksızlıktır. Recep Tayyip Erdoğan’ın 18 yılda Türkiye’de milletiyle beraber kurduğu gönül ilişkisiyle yürüttüğü mücadeleye bühtandır bu. Biz, Ak Parti siyasetini ve Recep Tayyip Erdoğan’ı konuşurken bir aşk hikayesini konuşuyoruz… Miletine aşık bir adamın hikayesini konuşuyoruz. 1994’den 2020’ye kadar 26 yıllık kesintisiz milletle kurulmuş bir gönül bağını konuşuyoruz. Her 2 yılda bir girdiği seçimleri kazanmış bir lideri konuşuyoruz. 7 Haziran 2015’te Türkiye’nin aldığı pozisyonla 1 Kasım 2015’te Türkiye’nin aldığı pozisyondaki Recep Tayyip Erdoğan faktörünü doğru okumak gerekiyor. Yani bu sorunun cevabı biraz da orada yatıyor. Ben burada tabii Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan özelinde konuşmak istemiyorum. Çünkü kendi pozisyonlarının dışında bir pozisyon ortaya çıktığında başka yol tercih edenler, önce refik sonra tarik diyenler acaba Recep Tayyip Erdoğan’ın refiki olduklarını neden unuttular?  Önce refik sonra tarikse biz hepimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşlarıydık. Ve hepimiz refiktik… Buradan fazla konuşmak doğru değil çünkü bu konuda söz de karar da millet tarafından veriliyor.

FETÖCÜ DEDİĞİMİZ İNSANLAR HAYATIN İÇERİSİNDE BİZİMLE BERABER YAŞAYAN İNSANLARDI

Jülide Ateş: Fetö’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?

Mahir Ünal: İsmet Özel der ki ‘her şen ben yaşarken oldu bunu bilsin insanlar.’  Aslında her şey biz yaşarken oldu… Yani Fetö de 15 Temmuz darbesi de 17-25 Aralık süreci de 7 Şubat MİT krizi de bunların hepsi biz yaşarken oldu. Fetöcü dediğimiz insanlar, 2008’de 2009’da 1995’te 1990’da öğretmen olarak ya da doktor olarak ya da hakim, savcı, asker, emniyet mensubu olarak bunlar hayatın içerisinde bizimle beraber yaşayan insanlardı… Bu dini grup görünümlü, sivil toplum örgütü görünümlü yapı, bir gün devleti ele geçirmek istediğinde bunların aslında bir dini grup olmadığını, bunların bir sivil toplum kuruluşu olmadığını gördük. Bu yapı siyasetle kurduğu ilişkide, Fetö ele başısının ifadesiyle siyaseti aşağıların aşağısı olarak görüyor. Hatta iktidarı aşağıların aşağısı olarak görüyor. Siyaseti ve siyasetçiyi kendi ifadeleri ile, anlaşılan konuşulan bir yapı olarak görüyor ve değerlendiriyor. Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, emniyete sızdılar, yargıya sızdılar; siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, siyasetle kurdukları ilişkide de geçmişte baktığınızda da Turgut Özal’la da, Süleyman Demirel’le de Mesut Yılmaz’la da, Tansu Çiller’le de Bülent Ecevit’le de kurdukları ilişkide de son derece açık oldular, Ak Parti’yle kurdukları ilişkide de bunlar son derece açık oldular. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki süreçte, Ak Parti’nin vesayetler ve darbelerle mücadelesinde Ak Parti bütün demokrasi yanlısı, darbe karşıtı sivil toplum örgütlerini yanına aldığında bunlar da geldiler Ak Parti’nin yanında kümelendiler. 2013’den sonra Ak Parti bütün kongre, bütün yerel seçim, genel seçim aday belirlemelerinde  ince eledi, sık dokudu. Burada diğer siyasi partilerin özellikle CHP’nin 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra kullandığı söylem, dil ve ortak hareket biçiminin kendi içlerinde bir değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum… 

CHP DÜŞMANIMIN DÜŞMANI BENİM DOSTUMDUR YAKLAŞIMINDA. SADECE FETÖ’YLE DEĞİL, PYD İLE YPG İLE HATTA DHKP-C İLE, GEREKTİĞİNDE LİBYA’DA HAFTER’İ DESTEKLEYEREK, SURİYE’YE ESED’İ DESTEKLEYEREK, DOĞU AKDENİZ’DE YUNAN TEZLERİNE ADETA DESTEK VEREREK, İŞİ İLERİYE GÖTÜREN BİR DİL VE SÖYLEM İÇİNDE! 

Jülide Ateş: CHP Fetö’yle işbirliği içinde mi?

Mahir Ünal: Düşmanımın düşmanı benim dostumdur yaklaşımı, CHP’de sadece Fetö’yle değil, PYD ile YPG ile hatta DHKP-C ile gerektiğinde Libya’da Hafter’i destekleyerek, Suriye’de Esed’i destekleyerek, Doğu Akdeniz’de Yunan tezlerine adeta destek vererek, doğalgaz bulunduğunda ‘bırakın canım ne olmuş ki doğalgaz bulunmuşsa’ diyecek kadar işi ileriye götüren bir dil ve söylem içerisinde! 

CHP’yi sadece Fetö açısından değerlendirmemek lazım. CHP’ni bu süreçteki siyasal dili, davranışı ve siyaset tercihine baktığınızda eğer 15 Temmuz’a kontrollü darbe ve tiyatro diyebiliyorsa ve 15 Temmuz gecesi Fetöcüleri suçüstü yakalayıp o darbecileri yakalayan mahkemelerle ilgili Kemal Kılıçdaroğlu’nun neler söylediğini ve hangi itibarsızlaştırma dilini kullandığını hatırlayalım, unuttuk onları… Hakimlerle ilgili, savcılarla ilgili, Fetöcüleri yargılayan mahkemelerle ilgili kullandığı dil son derece rahatsız edici bir dil. Ben orada bunu dile getirdim. Ve CHP’nin özellikle son dönemde Ak Parti karşıtlığını, muhalefetin de ötesine taşıyarak, dediğim gibi düşmanımın düşmanı dostumdur haline getirmiş olması ve Türkiye’nin meselelerini Ak Parti’nin meseleleriymiş gibi değerlendirmesi CHP açısından da ciddi bir kırılma noktası olarak görüyorum. CHP’nin tabanında bu süreç bir kırılmaya sebebiyet verecek. 

DEVLET FETÖ’YE TERÖR ÖRGÜTÜ DEDİKTEN SONRA KİMİN NE YAPTIĞINA BAKMAK GEREKİYOR

Jülide Ateş: Fetö ile geçmişte işbirliği yaptınız mı?

Mahir Ünal: Asla! Hemen söyleyeyim Bugün Tv’ye yaptığım açıklama 2012, dersanelerin kapatılması olarak grup başkan vekili olarak ben çalışmaya başlamışım eğitim komisyonunu toplamışım ve Bugün Tv’nin muhabiri de peşimde geziyor, çünkü bizim yaptığımız çalışma ile ilgili bilgi almak istiyor ve dersaneler üzerinden de bir çatışma zeminine doğru gidiyoruz, olayları kendi şartları içinde konuşmadığınız zaman çok büyük haksızlık yapmış oluruz… O yıllarda bunlar bir sivil toplum örgütü görünümünde, bunların dersaneleri var, bunların okulları var ve biz dersaneleri kapatmaya karar vermişiz. Cumhurbaşkanımız o günkü Başbakanımız; beni aradı. Daha öncesinden 2005’den Hüseyin Çelik’in Bakanlığı döneminden zaten dersaneleri kapatmak için çalışmaları başlatmışız, 2012 yılında dersaneleri kapatma kararı almışız ve çalışmaya başlamışız. Benim ağzıman söz almak istiyorlar. Benim tek demecimdir o, ben sorun çıkmasın diye diyorum ki onlara ‘yurtdışında bu işleri yapıyorsunuz, dersaneleri niye bu kadar önemsiyorsunuz, zaten yurtdışında muhabbet fedailiği yapıyorsunuz, kanaat önderliği yapıyorsunuz; bu dersaneleri bu kadar önemsemeyin’ diyorum ama maalesef kırpılmış, o hale gelmiş. 

Kanal 24’te de aynı şeyleri söyledim. Orduya dindarları almayacağız diyerek, orduya imam hatiplileri almayacağız diyerek başörtülü insanların çocuklarını orduya almayacağız diyerek, maalesef bu insanların orduya sızmasının kapısı açıldı. Biz bunları dindar zannediyorduk. Biz orduya dindarların alınmadığını düşünüp, bunların YAŞ kararlarıyla atılmasına üzülürdük. Onlar o zaman Fetö’cü olarak bildiğimiz insanlar değildi ki. Bunların Fetö’cü olarak ne zaman maskesi düştü; 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra. Devlet tarafından bunların bir terör örgütü olduğu tescillendikten sonra, Milli Güvenlik Kurulu raporuna girdikten sonra, devlet bunlara terör örgütü dedikten sonra, kimin ne yaptığına bakmak gerekir. Biz geriye dönerek Bülent Ecevit’ten Mesut Yılmaz’a Süleyman Demirel’e kadar o zaman herkesi bu çerçeveye almamız gerekiyor. 

EMRE CEMİL AYVALI KENDİSİ AYRILDI.

Jülide Ateş: Emre Cemil Ayvalı’nın istifasını siz mi istediniz?

Mahir Ünal: Kendisi ayrıldı çünkü, bu tartışmanın ifadesi aynen şudur, kaliteli ve yürekli bir gençtir ‘Bu sözü ben söyledim, bu söz üzerinden Ak Parti ile hesaplaşmaya kimse kalkışmasın, hesabı olan hesabını gelsin benimle görsün, partime zarar vermemek adına ayrılıyorum’ dedi. Aynı yayında sözlerini tashih ettiği, düzelttiği halde, maalesef mesele Emre Cemil Ayvalı değildi, Emre Cemil Ayvalı’nın sözleri üzerinden Ak Parti’ye saldırmaktı. Söz konusu olan genç bir siyasetçinin bir sürç-ü lisanı da olabilir. Genç bir siyasetçiyi o lisanı üzerinden linç edenler, CHP’li meclis üyesinin sözleri üzerinden, İzmir’de genç bir meclis üyesine sahip çıkıp ‘bunu size yedirmeyeceğiz hiçbir gencimizi size yedirmeyeceğiz’ diyen anlayış… Beklerdim ki ‘ya genç bir siyasetçi sözlerini tashih etmiştir ve şu ifadeyi kullanıyor diyor ki, benimle hesap görün, partimle hesap görmeyin diye onurlu bir davranış sergiliyor görevinden ayrılıyor. Bence bu genç bir siyasetçinin sergileyeceği onurlu bir davranıştır. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.