Arslan'dan sert orman yangını açıklaması!

Arslan'dan sert orman yangını açıklaması!

TBMM Çevre Komisyonu Üyesi, CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan orman yangınları ile ilgili açıklamada bulundu.

Yaz aylarında artan orman yangınları doğal hayatı ve insan yaşamını tehdit etmeye devam ediyor.

Kentleşme, sanayileşme, nüfus artışı, tarımsal kirlilik, orman yangınları gibi sayısız etkenin neden olduğu iklim değişikliği doğada biyolojik çeşitliliği olumsuz etkiliyor, afetleri tetikliyor. Uzmanlar, dünyayı etkileyen koronavirüs salgının, küresel iklim politikalarının yeniden masaya yatırılması gerektiği gerçeğini acı bir şekilde gösterdiği görüşünü savunurken, eko sistemin temel taşlarından biri olan ormanların korunması konusunda acil ve ciddi önlemler alınması gerektiğini dile getiriyor.

Konuya ilişkin bir açıklama da TBMM Çevre Komisyonu Üyesi, CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan’dan geldi. “İzmir’de ardı ardına yaşanan orman yangınları adeta ciğerlerimizi dağladı” diyen Arslan, önlemlerin yetersiz olduğunu ve yaşanan yangınların izlenen yanlış politikaların bir sonucu olduğunu savundu.

Ormanlar insanlığın ortak değeri ve birçok canlı için yaşam alanı olduğunu ifade eden Arslan açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

Orman Bakanlığı verilerine göre 19 Ağustos itibariyle 2020 yılında 201 orman yangını çıkmış, bunlardan 23’ü İzmir’de meydana gelmiştir. İzmir Çeşme Balıklıova’da yaşanan son yangın nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu gösterdi. Orman Bakanlığı ekipleri, İzmir Büyükşehir ve Çeşme Belediyesi ekipleri tarafından yangın söndürme çalışmaları yapıldı daha büyük bir felaket yaşanmadan önlendi. Birçok yerleşim yerini direkt olarak tehdit eden yangında önlem olarak çok sayıda vatandaşımız evlerinden tahliye edildi. Bu seferlik daha büyük bir felakete dönmesini önledi. Ama bu yangınlar bize insanların yaşam alanlarını da tehdit eder hale gelmesi açısından tehlikenin daha da arttığını gösteriyor.

 YANAN ALAN 4 KAT ARTTI

Hükümeti orman yangınları konusunda sürekli uyarıyoruz. Önlemlerin yetersiz olduğunu dile getiriyoruz. Alınması gereken önlemlere dikkat çekiyoruz. Bu uyarıların dikkate alınması etkin ve kalıcı çözümler bulunması gerektiği ortada. Tarım ve Orman Bakanlığının paylaştığı verilerden de bunu anlayabiliriz.

Bakın, 2014 yılında orman yangınlarında yok olan alan 3 bin 117 hektar, 2015’te 3 bin 219 hektar, 2016’da 9 bin 156 hektar, 2017’de ise 11 bin 993 hektardır. Sadece 2018’de bir azalış söz konusu olmuş, 5 bin 644 hektara gerilemiştir. Tarım ve Orman Bakanlığının orman yangınlarına ilişkin soru önergemize 12 Temmuz 2020 yanıt verdi. Bu yanıtta 2019 yılında 2 bin 688 orman yangınında toplam 11 bin 332 hektar alanın yandığı yer alıyor. Bir değerlendirme yaptığımızda 2019 yılında yanan alan 2014 ve 2015 yıllarının nerdeyse 4 katı. Peki ne oldu da 4 kata varan bir artış yaşandı? Bu sorunun yanıtı içinde aynı zamanda çözümü de saklıyor.

Tek bir ağaç bile bir tek başına bir yaşamı, yüzlerce yıllık orman birikimi demektir. Kül olan bizim hayatımızdır, canlılar ve geleceğimizdir. Gerçekleri görmezden gelerek, verileri çarpıtarak, başınızı kuma gömerek yangını söndüremezsiniz. Yanlışlar saptanmalı, yeni politikalar geliştirilmeli ve yeni önlemler alınmalıdır. Hatalardan derhal dönülmelidir.

ORMAN KÖYLERİ BOŞALDI

Orman köylüsünün karnı doymuyor, AKP döneminde “ayakta satış” yöntemiyle birlikte orman köylüsünün lehine olan ne varsa tek tek elinden alındı.

1980’li yıllarda nüfusu 45 milyon olan Türkiye’de 12 milyon orman köylüsü vardı, yani orman köylüsü nüfusun yüzde 25’ine tekabül ediyordu. Ülke nüfusumuz 83 milyona yükseldi ama yanlış politikalar nedeniyle orman köylerinde nüfus 7 milyona düştü. Üretim, fidanlama, bakım ve ilaçlama gibi temel işleri orman köylüsü yürütüyordu. Yangına ilk müdahaleyi de orman köylüsü yapıyordu. Orman Bakanlığı, kurumun en önemli birimi olan orman muhafaza memurlarını uygun şartları taşımak kaydıyla orman köyünde yaşayan gençlerden alıyordu. Ancak 1980 sonrasında bütün hizmetler ticarileştirildi. Orman köylüsünün elinden önce üretim işi alındı, bakanlığa orman işçisi ve memur alımlarında liyakat değil siyaset belirleyici oldu. 

İlk adı orman nizamnamesi olan ve 1950 yılında çıkan 6831 Sayılı Orman Kanunu’nu 2002 yılına kadar 14 kez değişti. Birçok maddenin kanunun günün koşullarına uyarlanması adına değiştiğini biliyoruz. AKP döneminde ise özellikle son sekiz yılda 40’a yakın değişiklik yapıldı. Bütün değişiklikleri ise orman alanlarının amaç dışında kullanılmasına dönük yaptılar.

Orman iş kolunda örgütlü sendikaların en büyük eleştirisi yangına ayrılan bütçenin hiçbir zaman yangın söndürme hizmeti için kullanılmadığı yönünde. Yapılan ihaleler, yanlışlar, usulsüzlükler sık sık basına yansımaktadır. Sonuç olarak teknoloji ve müdahale imkanları gelişiyor ama yanan alan miktarı katlanıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın orman köylüleri başta olmak üzere bütün tarafları amasız fakatsız bir masa etrafında toplayıp, siyaseti ve rant endişesini bir kenara bırakıp bu konuya bir çözüm bulması gerekiyor. Bir kez daha hatırlatıyoruz, ormanlar vatandaşımızın ortak değeridir, ülkenin ve dünyanın geleceğidir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.