
Babalık; Sessiz Bir Meslek, Ömürlük Bir Kahramanlık
Esra Ser yazdı: Babalık; Sessiz Bir Meslek, Ömürlük Bir Kahramanlık
Baba olmak zor meslek… Hayatın içinde öyle güzel adamlar var ki; kimi kendi çocuğu vardır, kimi hiç baba olmamıştır belki, ama hepsi omuzlarında babalığın ağır yükünü taşıyan, o görünmeyen ceketi hiç çıkarmayan adamlardır. Kötülüğün bulaşıcı bir hastalık olduğu dünyada, bazen bir hekim, bazen bir usta, kimi zaman bir öğretmen ya da asker, bazen bir komutan, bir polis, bir patron, bir komşu, adalet koridorlarında mücadele eden bir savcı ya da hâkim… Hepsi bir yerlerde bir çocuğun omzuna elini koyarak babalık yapar. Ve sonra bir gün bir çocuk “öz babamın yapmadığını yaptı” diye cümle kurar. Acıdır bu cümle, ama o eli omzuna koyan biri olmuştur.
“Kız Babası” olmak diye bir tabir vardır…
Bir de babalarına hayran kız çocukları…
Kız çocukları için babaları sırtını yasladığı en büyük güçtür. Kaç yaşına gelirse gelsin, kız çocukları için babaları hep süper kahramanlarıdır. Anneleriyle her duyguyu paylaşsalar da, babalarını üzmekten en çok onlar korkar. Çünkü baba, onlar için sığınılacak gizli limandır. Baba evinin sıcaklığı, babanın gölgesi, hayattaki en kıymetli hazineleridir.
Elbette anneler var; hem anne, hem baba olan… Babalar var; hem baba, hem anne olan… Ama her zaman orada ince bir çizgi, sessiz bir derinlik vardır.
Babasını hiç görememiş, hatırlayamamış çocuklar vardır; 60 yaşına da gelseler, yüreklerinde saklı kalır o eksik yanları. “Keşke görseydim, keşke tanısaydım” derler. Kimisi sessizce babasının mezar taşına sırtını dayar. Kimi, “babam olsaydı da, konuşmadan yanında otursaydım, kaybettiğimde yolumu bana o gösterseydi” der.
Şehit cenazelerinde süzülen gözyaşlarımız çoğu zaman çocuklar içindir ve dimdik durmaya çalışan babalar için…
Büyürken anlar çocuklar:
Babalar en değerlimizdir; annelerin gölgesinde kalan gizli kahramanlardır.
Evin direği olurken kendisi çoğu zaman direksiz kalır. Dayanacak bir omuz bulamaz çoğu zaman. Hep güçlü olmak zorundadır; çünkü o kahramandır.
Ağlayamaz; çünkü o kahramandır.
Kendi babası öldüğünde bir babanın sessiz feryadıdır Cemal Süreya’nın dizesi:
“Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum.”
Babalık bitmeyen bir meslektir. “Dede” olduğunda bile yükü artarak devam eder. Rahmetli dedem bir gün, “Bir çocuk yeter” demişti. Neden dediğimde, “Benim altı derdim vardı; evlendiler, sayı arttı, torunlar oldu, hangisini düşünsem diye sayar oldum” demişti. “Torunumsun; çocuğun oldu. Onların da derdi bende. Her namazda ‘başlarına bir dert gelmesin, harama bulaşmasınlar’ diye dua ediyorum” demişti.
Yıllar geçtikçe insan anlıyor babasını… Onun kış demeden, yaz demeden, tatil bilmeden, mal-mülk gözetmeden, sadece ailesi için, çocukları için verdiği mücadeleyi. Bir gün “yeter” dememiş, “off” dememiştir. Kim hasta olmuş, kimin cenazesi var, kim darda kalmış; hepsinde o vardır. Çalışmayı ibadet bilmiş, devlet malını kendi malından kıymetli görmüş, vatan sevdasından başka öfkesi olmamış bir babanın evladı olmak, ömürlük bir gururdur.
Ve ben de diyorum ki:
İyi ki benim de oğlumun da şansı “babam” oldu.
Babalık, yaşla değil, yürekle taşınan bir meslektir.
Bu vesileyle yeryüzünde ve gökyüzünde olan tüm babaların Babalar Günü’nü kutluyorum.
BABAMA
El etek öpmeden geldin bu günlere,
Küçülmeden tutkularına,
Yenilmeden ihtiraslarına,
Mahçup olmadan kendine,
Çocuklarına ve dostlarına.
Alnında ter,
Gözünde ışık,
Gönlünde gurur,
Olursa işte böylesi olur…
(Ahmet Selçuk İlkan)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.