Bir evladın sessiz çığlığı!
Arif Çayan yazdı; Bir evladın sessiz çığlığı!
Bazen bir fotoğraf, binlerce kelimenin taşıyamayacağı bir acıyı tek başına anlatır.
Gazeteci dostumuz Tuncay Kır’ın sosyal medyada paylaştığı o kare…
Soğuk bir toprağın kenarında, kırmızı ve beyaz çiçeklerin sessizliğinde, annesi Fatma Kır'ın mezarı başında oturan bir evlat…
Bu fotoğraf, aslında bir insanın değil, bir kalbin diz çöktüğü andır.
Tuncay, paylaşımına şu cümleyi düşmüş:
“Günaydın… Bugün uyanır uyanmaz sevdiklerinize sarılın. Ben öyle yaptım.”
Bir babanın, bir kardeşin, bir dostun, bir gazetecinin değil…
Bir evladın sesidir bu.
Yaşayanların omuzlarına usulca bırakılmış bir hatırlatma, bir uyarı, bir dua…
ANNE… YERYÜZÜNDEKİ İLK YUVAMIZ
İnsan büyür.
Meslek sahibi olur, şehir değiştirir, kaderinin yönünü değiştirir…
Ama bir tek yer değişmez: Bir evladın yüreğindeki anne yeri.
Tuncay’ın fotoğrafı bunu anlatıyor:
Dünyadaki tüm kalabalıklar bir yana, bir mezar taşının önü bir yana.
Ve o taşın önünde büyüyen değil, yeniden çocuk olan bir yürek duruyor.
Gazetecilik güçlü durmayı öğretir insana; sokakta, masada, ekranda…
Ama anne söz konusu olduğunda herkesin dizlerinin bağı çözülür.
Tuncay Kır da tam böyle bir teslimiyetle oturuyor orada:
Ne güçlü bir gazeteci, ne yıllardır sahada ter döken bir emekçi…
Sadece annesiyle konuşan bir evlat.
ACININ ÖĞRETTİĞİ GERÇEK
“Uyanır uyanmaz sevdiklerinize sarılın…”
Bu cümle aslında bir yasın içinden gelen en büyük nasihattir.
Çünkü insan bir gün anlıyor ki:
Hayat sandığımız kadar uzun değil, vedalar sandığımız kadar uzak değil.
Bugün arayıp da söyleyemediklerimiz, yarın içimizi kemiren bir sızıya dönüşüyor.
Tuncay’ın acısı hepimize bir şey söyledi:
Sevdiklerimiz varken sevin, varken dokunun, varken söyleyin.
TOPRAK HERKES İÇİN AYNI AMA ACI HER EVLAT İÇİN FARKLIDIR
O çiçeklerin dizilişi…
Bir evladın annesine dokunamadığı son yer…
Bir suskunluk, bir kabulleniş, bir iç hesaplaşma.
Her fotoğrafın bir hikâyesi vardır.
Bu fotoğrafın hikâyesi ise tek bir kelime: Özlem.
Ve Tuncay Kır o özlemin en taze, en keskin, en yakıcı halini yaşıyor.
Dostumuz Tuncay’a…
Bugünlerde ona söyleyebileceğimiz en gerçek cümle belki de şudur:
Acın büyük, yükün ağır… Ama hiçbir evlat annesini gerçekten kaybetmez.
Çünkü anneler toprağa değil, evlatlarının kalbine gömülür.
Biz dostları olarak biliyoruz:
Tuncay Kır annesinin adını, sesini, kokusunu, duasını ömrünün her satırında taşıyacak.
Ve o bugün verdiği mesajla hepimizi bir kez daha kendimize getirdi:
“SEVDİKLERİNİZ YANINIZDAYKEN KIYMETİNİ BİLİN.”
Bu köşe yazısı, sadece bir dostun acısına saygı değil, hepimize bir hatırlatmadır.
Gerçek mutluluk, gerçek huzur, gerçek zenginlik; bir sabah uyanıp hâlâ yanında olduğunu bildiğin sevdiklerinin varlığıdır.
Ruhu şad olsun…
Tuncay Kır’ın annesinin mekânı cennet, ışığı bol olsun.
Ve Tuncay…
Bu şehirde yalnız değilsin. Biz buradayız.


Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.