BOŞ’tan BOŞ’a kiralık! Ali Eyce yazdı...

BOŞ’tan BOŞ’a kiralık! Ali Eyce yazdı...

"Ekonomik olarak nasıl bir durumdayız ki, kiralık çok, satılık yok, kiralayan yok, kiracı arayan çok."

Hangi caddeden geçsem beş dükkânda birinin camında kiralık tabelası yazıyor.  Satılık azaldı. Çünkü alan yok.

Ekonomik olarak nasıl bir durumdayız ki, kiralık çok, satılık yok, kiralayan yok, kiracı arayan çok.

Bir girişimci olarak araştırma yapmaya karar verdim. Gazeteciyim, haber yapmak, köşe yazası yazmak,  televizyon programı yapmak dışında elinden ticari anlamda bir eş gelmez ama kendimi,  kiralık işyeri sahiplerinden kimine berber, kimine terzi,  kimine mandıracı olarak tanıtım.

Talip oldum kiralık işyerlerine.

Kaç para kirası diye sormadan,  metrekaresini anlattılar,  iç dekorasyonunu anlattılar, dükkânın daha önceki halini ve müşteri potansiyelini anlattılar.

En son kirayı söylediler.

Yani önce, kiralayacağım yerin tam benlik,  tam işlik, tam iş kazandıracak yer olduğu konusunda ikna çalışması yaptılar.

Kira dedim, kaç para dedim?

3 bin diyen oldu, 4 bin diyen oldu, 5 bin diyen oldu ve hatta 10 bin diyeni dahi çıktı.

Alayı terzi, alayı berber,  alayı mandıracıyım,  kuyumcu dahi olsam 10 bin lira çok gelirdi ama o kiraları duyunca, günde kaç terzi işi yapmam gerektiğini, günde kaç sakal tıraşı yapıp, saç kesmem gerektiğini, kaç kilo peynir ve kaç tane yumurta satmam gerektiğini düşünmeden edemedim.

Sabah 8’de en geç dükkânı açacağımı, sabah simit peynir yiyerek, çayı kendim demleyerek, öğlen peynir domatese talim ederek,  akşam da 10’dan önce kapatamayacağımı da düşündüm.

Nefes alacak vakit bol, çalışacak vakit bol, bırakın dinlenmeyi, akşama kadar istediğim kadar iş yapamadıysam uyuyacak vaktim bile yok gibi geldi.

Kiralık yerlerin kapısında fenalıklar bastı. Psikolojim alt üst oldu. Yaşamaya dair bütün öz güvenim yok oldu.

Kirada pazarlık yapayım dedim,  yarısını indir dedim, üçte birini indir dedim, az indir dedim, ama nafile. 

Ya tutarsın, ya kazanırsın, ya batarsın, ya çıkarsın ama bir kuruş dahi kirada indirim yok dediler.

Ne bilmediğim terzilik, ne beceremeyeceğim berberlik, ne de hiç anlamadığım mandıracılık zor gelmemişti.

Kiracı olmak kadar.

Kira, stopaj, elektrik, su, Bağkur, sigorta, muhasebe gibi aylık ödemeleri bir arada düşününce, eve gidip ben köşe yazısı yazayım, kimse yazdım diye bir şey istemiyor Allah’tan diyerek rahatlattım kendimi.

Ben bu araştırmayı yapalı, yaklaşık 5 ay oldu. O baktığım dükkânların camında hala kiralık yazıyor.  Bakan çok, soran çok, tutan yok. 

Mal sahibi ise hepten tok.

Ekonomiden değil de,  basit matematik bilgimle, 5 aydır tutulmayan ve boş duran dükkânların,  yarı yarıya,  üçte bir oranında veya az bir indirimle kiraya verildiğinde, 5 ay boş durmanın, kira getirmemesinin zararını da hepten tok mal sahipleri adına hesapladım.

Ekonomiden, ticaretten anlamadığı gibi, matematik bilgileri de sıfır bu mal sahiplerinin.

Almışlar dükkânın tapusunu ellerine, boş da olsa benim,  dolu da olsa benim diyerek kendilerini avutuyorlar.

Ekonomiyi daraltıyorlar, esnafı bunaltıyorlar, sonra da sosyal medya hesaplarında ekonomik ağıtlar yakıyorlar.

Boş’tan, Boş’a kiracı bekliyorlar!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.