Bülent Yüce'den temiz enerji açıklaması!

Bülent Yüce'den temiz enerji açıklaması!

26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Belarus sınırındaki Çernobil Nükleer Santrali’nde yaşanan patlama, dünyanın en büyük nükleer felaketi olarak kayıtlara geçmişti. 

Patlamanın ardından 1945'te Hiroşima'ya atılan atom bombasının 50 katına eşit miktarda radyasyon çevreye yayılmıştı. Radyoaktif madde yüklü bulutlar Türkiye dahil birçok ülkeyi etkilerken, santralin yakın coğrafyasında yaratılan nükleer etki, aradan 35 yıl geçmesine rağmen hâlâ sürüyor.

Geleceğini rüzgâr enerjisi sektöründe şekillendirmek isteyen gençlere online eğitim ve belgelendirme fırsatı sunan Windbaba’nın Stratejik Çözüm Ortağı ve Akredite Kobi Danışmanı Bülent Yüce, Çernobil felaketinin, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyada yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına yönelimde bir eşik noktası olduğuna dikkat çekti. 

bulent-yuce-003.jpg
 
EN DİKKAT ÇEKİCİ ÖRNEK FRANSA
 
Avrupa kıtasının Çernobil’den pek çok ders çıkardığını vurgulayan Bülent Yüce, bu konuda en dikkat çekici örneğin Fransa ve Almanya olduğu bilgisini verdi.  Enerji üretiminin yüzde 70'ini nükleer enerjiden karşılayan ve bu yönüyle eleştirilerin odağında olan Fransa’nın yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik büyük bir yatırım atağına kalktığına işaret eden Yüce, “Halen 5 bin MW seviyesinde olan denizüstü (offshore) RES kurulu gücünü kapasite revizyonu ile birlikte 8 bin MW’a çıkaran Fransa, 2028 yılına kadar 6.200 MW denizüstü RES'i daha devreye alacak. Fransa 2035 yılına kadar 14 nükleer santralini tamamıyla devreden çıkarmayı hedefliyor. Almanya ise yeni nükleer santral yapmama ve devrede olan 17 nükleer santrali aşama aşama devreden çıkarma kararını tüm dünya ile paylaştı.” dedi. 

Türkiye’nin son on beş yılda kaydettiği dünya ölçeğinde başarı ile rüzgâr enerjisi kurulu gücünü 182 kat artırarak 9 bin 305 Megavata (MW) çıkardığını hatırlatan Bülent Yüce, 2020 yılı sonunda ulaşılan 96 bin Megavat’lık kurulu güçten çok daha fazla yenilenebilir enerji potansiyeli olduğunu belirtti. 

TÜKETİMİN ÇOK ÜZERİNDE POTANSİYELİMİZ VAR 
 
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası’nda (REPA) kara ve denizüstü santraller için 48 bin Megavat olarak açıklandığını anımsatan Bülent Yüce şu değerlendirmeyi yaptı: 

“Rüzgâr enerjisinde 48 bin Megavat olarak açıklanan rakamın en az iki katı potansiyelimizin olduğunu, sektörün tüm aktörleri ve hatta kamu otoritelerimiz de biliyor. Güneş enerjisinde ise ne kadar potansiyelimizin olduğunu bile bilmiyoruz. Biyokütle, jeotermal, dalga enerjisi gibi yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları da düşünüldüğünde; Türkiye’nin tüketiminin çok üzerinde bir potansiyeli olduğu görülüyor. Bu veriler ortada iken, ülkemizin, tüm gelişmiş ülkeler tarafından terk edilen nükleer enerjiye yatırım yapmasını anlamlandırmakta güçlük çekiyoruz.”

“HİDROJENİ HENÜZ ENERJİ  KAYNAĞI OLARAK GÖRMÜYORUZ”
 
Dünyanın nükleer enerji teknolojisinde en ileri ülkeleri arasında olan Japonya, 2011 yılı Mart ayında yaşadığı 9 büyüklüğündeki Fukuşima depreminden sonra nükleer santrallerini azaltma stratejisini hız kazandırdı. Depremde Fukuşima Nükleer Santrali’nde yaşanan yangında büyük tehlike atlatan Japonya, hidrojeni 2030 yılına kadar 30’dan fazla nükleer reaktörün üretimine eşit bir güç kaynağı yapmayı hedefliyor. 

Bülent Yüce, Japonya hükümetinin hidrojeni emisyonsuz yanan elektrik jeneratörleri için yakıt olarak kullanılabilir hâle getirme çabalarını desteklemek için 2020 yılında 19 milyar dolar kaynak sağladığını belirtti. Türkiye’nin ise hidrojen enerjisinde sıfır noktasında olduğunu kaydeden Yüce, “Ülkemizin enerjide kaynak çeşitliliğini sağlamasının hayati öneme sahip olduğunu hep söylemekteyiz. Kamu otoritelerimizin de sıfır noktasında olduğumuz hidrojeni mutlaka bir enerji kaynağı olarak gündemlerine almaları gerektiğini düşünüyoruz.” dedi. 
 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.