CHP'li Öztrak: Millet ay başını göremez hale gelmiş, Ay’ı nasıl görecek?

CHP'li Öztrak: Millet ay başını göremez hale gelmiş, Ay’ı nasıl görecek?

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Öztrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Öncelikle yarın başlayacak 3 aylarda yapılacak ibadetlerin kabul olmasını diliyorum.

Dün, Alaçatı ve çevresini etkileyen, ciddi maddi hasara yol açan hortum ve Urla’da yaşanan dolu felaketi, İzmir’imize yeni acılar yaşattı.

Deprem ve sel felaketlerinin yaralarını sarmaya çalışırken, bir de bu yeni acıları yaşayan, İzmir’e ve İzmirli hemşerilerimize, geçmiş olsun diyerek, sözlerime başlamak istiyorum.

Ülkemizde salgın, yeniden yükselişe geçti. Ekonomik sıkıntılar her geçen gün artıyor. Yönetimde yaşananlar, devlet krizinin hızla derinleştiğini gösteriyor. Ülke patinaj yapıyor. İnsanlar çaresiz, dertler sahipsiz. Milletimizin yaşadığı buhranın korkunç yüzü, her gün biraz daha belirginleşiyor.
 
Bu hafta, 2020’nin son üç ayına ait işsizlik verileri açıklandı. İş güç sahibi 1 milyon 103 bin yurttaşımız, son bir yılda işini kaybetmiş.

Ama TÜİK’e bakarsak, geçtiğimiz Kasım ayında işsizlik oranı da, işsiz sayısı da düşmüş. İş bulmaktan umudunu kesip, iş aramayanları işsiz saymayınca, “İşsizlik” diye bir sorun da kalmamış. Kasım’da işsiz yurttaşlarımızın sayısı 4 milyon.
İş aramayıp çalışmaya hazır olan yurttaşlarımızın sayısı ise, 4 milyon 832 bin.

İş bulma ümidini kaybeden yurttaşlarımızın sayısı, işsiz sayısından fazla.

İş bulma ümidini kaybedenlerin sayısı, son bir yılda, 2 milyon 606 bin kişi artmış.

Böyle bir artış, daha önce yok! Millet iş bulmaktan umudu kesmiş.

Eğreti istihdam ve umudunu kaybedenlerle, gerçek işsizlerimizin sayısı toplam 11 milyon 195 bine sıçramış. Bu görülmemiş bir tsunami... Görülmemiş bir buhran Böyle bir işsizlik tablosuyla daha önce hiç karşılaşmadık.

Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre de, Türkiye çalışılan saat kaybında dünyada en başlarda. Fabrikalar, işletmeler kapanmış, kapanmayanlarda daha az çalışmış. Ama salgında her nasılsa az çalışıp, çok üretmiyor göstermenin yolunu, TÜİK bulmuş. 

Bunun takdirini ekonomistlerimize ve milletimize bırakıyorum. İşsizlik arşı alaya çıktı. Neredeyse her ailede bir işsiz var.

Gençlerimiz işsizlikten kırılıyor. Ülkemizin en önemli stratejik üstünlüğü gençlerimiz, ne bir işte çalışıyor, ne okula gidiyor. 5 milyon 529 bin gencimiz, “Ev genci” olmuş, anasının babasının eline bakıyor. 18 yıldır ülkeyi yönetenlerin beceriksizliği sonucunda, Türkiye gençlerini, ülkemiz, stratejik üstünlüğünü kaybediyor. Fırsat pencereleri kapanıyor. Türkiye 37 üyeli Kalkınma İçin Ekonomik İşbirliği Teşkilatı içinde, ev genci oranı en yüksek ülke.

Ama Erdoğan’ın Şahsım Rejiminde, Saray sosyetesi ve beslemeleri “Lale Devri” yaşıyor. Milleti unutanlar, Milletin gerçek gündemini çalmaya kalkıyor.

Milletimiz tüm bu yapılanları değerlendiriyor, kimlerin “siyasi cambaz” olduğunu, Kimlerin “siyasi dolandırıcılık” yaptığını görüyor. Notunu veriyor.

Geçtiğimiz hafta, Voltaire’e atfedilen bir sözden hareketle, “Siyasi hırsız” ile “sıradan hırsızın” farkına değinmiştim. Son bir haftada yaşadıklarımıza bakınca, milletimizin geleceğini, hayallerini, bilgisini, eğitimini, işini, gülümsemesini çalan, siyasi hırsızlığın, siyasi cambazlığın, siyasi dolandırıcılığın, her geçen gün bir başka zirveye ulaştığını görüyoruz. Hak edene, hakkını vermek lazım. Bu konularda Erdoğan’ın ucube Şahsım Rejiminin eline, bu dünyada kimse su dökemez.

2011 seçimlerine giderken, “Yerli Uçağımız Göklerde” dediler. Göremedik. 2015 seçimlerine giderken, “Yerli Yolcu Uçağımızı Yapıyoruz” dediler. Bütün şehirleri pankartlarla, afişlerle doldurdular. Bulamadık. Yıl oldu 2021... Yerli yolcu uçağı hala ortada yok. 2011’de yüzde 100 yerli otomobil üretecek bir babayiğit aradılar.

Ama o Babayiğit çıkmadı.

Prototip araçlar

Babayiğit çıkmayınca, 2015’de Cadillac’a üretilen prototipler için, İsveçli SAAB firmasına 40 milyon Avro ödediler. Çakma prototipleri “yerli araç” diye, millete yutturmaya kalktılar. Yerli araba, “2019 Cenevre otomobil Fuarında” görücüye çıkacak, “2021’de de seri üretime geçeceğiz” dediler. 2019 gelip, geçti. Cenevre Fuarında görücüye çıkan araba oldu mu? Olmadı. 2021’deyiz. Yüzde yüz yerli arabanın seri üretimi başladı mı? Başlamadı.

Bu iş suya düşünce, bu defa, 2018’de Hong Kong’da görücüye çıkmış bir arabayı aldılar. Önüne kocaman harflerle TOGG yazdılar.

Şimdi de tasarımı İtalya’dan, motoru Almanya’dan, şasisi İngiltere’den, bataryası Çin’den toplanacak, bu sözde “yerli ve milli” arabayı, bekliyoruz. Siyasi sermayeniz “yalan” olursa, gökyüzünde “hayali yerli yolcu uçağı”, yollarımızda “hayali yerli araba” olur da, sınırlarımız da bekleyecek “hayali yerli tank” olmaz mı? Elbette olur…

Bu ülkenin en stratejik askeri tesislerinden birini, “Yerli tank” yapacağız diyerek, Tek kuruş almadan, allem ettiler, kallem ettiler. Katar ordusuna peşkeş çektiler.

Savunma Sanayi Başkanı’nın Tweeti

Savunma Sanayi Başkanı, Attığı bu tweet ile ne dedi? “Altay Seri Üretim Projesi imzalandı. 18 ay sonra ilk tank, Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilecek.” “Teslim edilebilir” demiyor. “Teslim edilecek” diyor.

Tweetin atıldığı tarih 9 Kasım 2018. 18 aylık süre, 9 Mayıs 2020’de doldu. Bugün tarih ne? 12 Şubat 2021. Tank nerede? Tank yok. Para nerede? Para yok. Yatırım yapılacak dendi, o da yok. Yani tam bir “Organize İşler” durumu…

Altay Tankları sözleşme süresinde teslim edilmediyse, Bunun bir müeyyidesi, bir tazminatı olmaz mı? Tabi olmalı… Ama işin içinde Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı iş adamı, Ve Katar emiri olunca, Ne ceza, ne de tazminat olur… Tank-Palet onlara feda olur.

Erdoğan’ın şahsım rejiminde, millete hayali bir iktisat teorisi anlattılar. “Faizi düşür, enflasyon düşer” dediler. Bunu bir de gidip Londra’daki bankerlere anlattılar. Kayınpeder, Damat birlikte Merkez Bankası kasasındaki 128 milyar doları,
Bu uğurda har vurdular harman savurdular. 

Enflasyon da, faiz de şahlandı. Yüksek faiz, değersiz para arasında millet ezildi. Londra bankerleri de şimdi tefeci faizlerini cebe indiriyor.

Para nerede? Para yok. Damat nerede? Damat yok. Milletin 128 milyar dolarının hesabını veren de yok. Tüyü bitmedik yetimin hakkından ödenen, rekor tefeci faizlerinin hesabını veren yok.

Şimdi Damadın OECD Temsilciğine atanan bir yakını, damadın abisinin yönettiği havuz gazetesinden, “Rezervler buhar olmadı, yer değiştirdi” diyor,

Biz tam da bunu diyoruz. Bu dövizler, TCMB kasasından çıkıp, kimin kasasına, kaç liradan girdi? Bu yer değiştirme operasyonunu kayıtsız-kuyutsuz, ihale açmadan nasıl yaptılar? Bunu yapanlara en azından zimmet çıkar.

Buradan Savcılara ihbarda bulunuyorum. Bu yazı bir itiraftır. İlgililer hakkında derhal işlem başlatın. Yetim hakkının hesabını sorun.

Milletimizin geleceğini, hayallerini, bilgisini, eğitimini, işini, gülümsemesini çalan, bu yapılanlar, siyasi hırsızlık, siyasi cambazlık, siyasi dolandırıcılık değil de nedir?

Damat gitti. Ama öyle görülüyor ki, fikirleri hala iktidarda.

Damat: “Cumhurbaşkanımız, Ay’a kadar dört şeritli yol yapacağız dese, vallahi inanırız diyen seçmenlerimiz var” dedi mi? Dedi.

Damat der de, kayınpederi yapmaz mı? Yapar.

Kayınpeder şimdi Ay’a asfalt döşemeye karar verdi. Yapılacak yol kaç şeritli olur bilemem. Hayırlara vesile olsun.

Ama milletimiz şimdiden telaşlandı. 

“Uzaya kaç araç için geçiş garantisi verilecek?”
“Garantiler Dolar mı, Avro mu, Bitcoin mi olacak”,
“Beşli çete ne kadar götürecek?” diye soruyor.

Korkarım millet bu soruların cevabını beklerken, Erdoğan’ın şahsım rejimi 21/b’den ihale yapıp, istihkakları ödemeye başlamış bile olabilir.

Erdoğan’ın verdiği bilgilere göre, Ay’la ilk temas 2023’de olacakmış. Biraz da sert olacakmış.

Bir de slogan bulmuşlar. “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!”

Millet ay başını göremez hale gelmiş. Ay’ı nasıl görecek?

Açıkça ifade ediyorum, Bunlar milletten öyle kopmuşlar ki, “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” diyerek, milyonlarla alay ediyorlar. Boğaziçi üniversitesine, kayyum atamasını protesto eden öğrencilere, ters kelepçe takıp yere baktırmaya çalışan iktidar, vatandaşa; Yaptıklarımı görme “Ay’ı gör!” diyor.

Ama Millet; Beceriksizlerin çıkardığı ekonomik krizde, bırakın Ay’ı, Aybaşını görmeye uğraşıyor.

Türkiye’miz, Uzay Ajansı kurmalı mıdır? Kesinlikle kurmalıdır. Türkiye’nin, bir Uzay Stratejisi olmalı mıdır? Kesinlikle olmalıdır. Türkiye’nin, Uzay’a gitme hedefi olmalı mıdır? Elbette olmalıdır. Bunların hepsine tamam.

Ama bugün, millet gelecek aya nasıl çıkarım diye düşünürken, sahipsiz kalmışken Ülkeyi yönetenler millete Ay’a çıkma masalı anlatırsa, bunun adı apaçık “Siyasi cambazlıktır”, “Siyasi hırsızlıktır”, “Siyasi dolandırıcılıktır”.

Hükümete tavsiyemiz, uzaya çıkmadan önce sokağa çıkın. İnsan içine çıkın. Milletin halini bir görün. Biz Genel Başkanımızdan, üyemize kadar, her CHP’li sokaklardayız.

Bu hafta Cumhuriyet Halk Partisi Ekonomi Masası olarak, milletin dertlerini dinledik. Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonunu ziyaret ettik. Türkiye’nin dört bir yanından gelen, esnaflarımızın oda başkanlarıyla, bir araya geldik. Salgın nedeniyle hükümetin işyerlerini kapattığı, krizden en fazla etkilenen esnafların dertlerini dinledik.

Ülkemizde sadece ekonomik değil, büyük bir sosyal çöküş de yaşanıyor. Ortak sahibi oldukları dükkân kirası nedeniyle, birbirini mahkemeye veren abi-kardeş mi istersiniz.

“Bir çorbacı dükkânı iki evi geçindirmiyor” diyerek, oğlunu işten çıkaran baba mı istersiniz.

Ülkemizde büyük insani dramlar yaşanıyor. Ama bu dertleri Saray’dan dinleyen, gören yok.

Üstüne üstlük, sokaktaki esnafın halini görmeyenler, “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” Diyerek bir de esnaflarımızla alay ediyor. Yine Erdoğan Şahsım Rejiminin, görmek istemediği bir başka acı tablo. Yoksulluk, çaresizlik, işsizlik… Ve bunun yarattığı sosyal tahribat.

Dün, İstanbul Zeytinburnu’nda, ekonomik sıkıntılar nedeniyle, 25’inde bir anne, baba, 1,5 yaşlarındaki yavrularını komşularına bırakıp, evlerinde yaşamlarına son verdi. Böyle bir acı karşısında insanın nutku tutuluyor. Yutkunamıyor bile.

Yine bizim ailemizden, CHP Kocaeli Kartepe Belediye Meclis üyemiz, 28 yaşındaki Tugay Adak kardeşimiz, işsizlik nedeniyle girdiği bunalımdan çıkamayarak, yaşamına son verdi. Gerçekten ne diyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi bilemiyoruz.

Her ölüm erken ölümdür. Ama 25’inde gencecik fidanlarımızı, hayatta tutamıyorsak, gökyüzüne bakıp, Ay’ı görmeyi değil. Şapkayı önümüze koyup, gençlerimizin halini görmemiz gerekir.

Bugün siyasetin en önemli meselesi, en önemli gündemi bu olmalıdır. Ülkeyi yönetenler bu gündemden kaçamaz. Siyasi hırsızlıkla milletten çaldıkları bir başka şey; Milletimizin sağlığı. Sağlık Bakanı, günde 1 milyon 100 bin yurttaşımıza aşı yapılacağını söyledi.

Yapa yapa günde 105 bin yurttaşımıza aşı yapabildiler. 3 günde yaparız dedikleri aşıyı, 29 günde bile yapamadılar.

Amerika Birleşik Devletleri nüfusunun yüzde 13’ünü, İngiltere yüzde 20’sini, Birleşik Arap Emirlikleri yüzde 47’sini, İsrail yüzde 70’ini aşıladı. Biz? Biz Saray sosyetesinin yüzde 100’ünü, nüfusumuzun ise sadece yüzde 3’ünü aşılayabildik.

Salgında vaka sayılarını milletten sakladılar. Şimdi aşı sayılarını da saklamaya başladılar. Aşılar geliyormuş, ama Bakan gelen aşı sayılarını artık söylemeyecekmiş.

Neden? Nedir bu telaş? Neyi milletten saklıyorsunuz?

Şimdi milletin sağlığıyla oynayanlar, Hataları görülmesin diye, “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” diyerek, Siyasi cambazlık yapıyorlar. Bir başka siyasi cambazlık… Bir başka siyasi dolandırıcılık, S-400 meselesi. S-400 almak için 2,5 milyar dolar verdik. Bu füzeleri alırken F-35 uçakları için verdiğimiz, 1,5 milyar dolar kaporayı yaktık.

Üstüne üstlük F-35’lerin tedarik zincirinden, uçakların bakım onarımından sağlanacak, 12 milyar dolarlık ihracat ve hizmet gelirinden olduk.

Biz bunları uyardık. “Hesabı kitabı iyi yapın.” “Bu füzeler, dünyanın en pahalı soba borusuna dönüşebilir” dedik. Dinlemediler.

Ay’a füze göndereceğiz diyenler, şimdi S-400 füzelerini hangara çekecek. Tatbikattan tatbikata gösteri amaçlı çıkaracak. Buna da Girit modeli diyecek. Ama olan da, şu yok günümüzde, milletin çarçur edilen milyarlarca dolarına olacak.

Bu yapılanın adı çok açık söylüyorum. Siyasi hırsızlıktır. Siyasi dolandırıcılıktır.

“Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” diyenler, şimdi bir de “siyasi cambazlık” yapıyorlar.

Bu arada Sarayın küçük ortağı Bahçeli’ye sormak lazım: Bu S-400’lerin hangara çekilmelerine razı mısınız? Milletin çarçur edilen milyarlarca doları içinize siniyor mu? Bu mudur yerli duruşunuz, bu mudur milli duruşunuz?

2023’e 2 yıl kaldı. 10 yıldır dilden düşmeyen 2023 hedefleri fos çıktı. Millete vaat ettikleri 2 trilyon gelir hedefini, 875 milyar dolara indirdiler. 25 bin dolarlık kişi başı gelir hedefini, 10 bin dolara indirdiler. Yüzde 5 işsizlik hedefini de, yüzde 11’e çıkardılar. 

Millete taahhüt ettikleri gelirin, işin, yarısını bile veremeyecekleri ortaya çıktı. "En büyük on ekonomi arasına girme” hedefi çöktü.İlk yirmi ekonomi arasında kalmamız bile tehlikeye girdi. Fakat Saray “Yalan olan” hedeflerden bahsetmekten bir türlü vazgeçmiyor.

Beyler, bunu gizlemek için, şimdi Ay’a sert iniş yapmaya hazırlanıyor. Erdoğan’ın Şahsım Rejimi, Ay’a yolculuk masalıyla uzay teknolojisiyle donatılmış yeni bir siyasi cambazlığın yeni bir siyasi hırsızlığın peşinde.

Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels; “Yeterince büyük bir yalanı söylerseniz

Ve bu yalanı tekrar ederseniz, insanlar sonunda inanmaya başlayacaktır. Yalan, devletin muhalifleri bastırmak amacıyla, tüm güçlerini kullanması açısından hayati önem taşır. Doğruluk yalanın ölümcül düşmanıdır ve buna bağlı olarak, devletin en büyük düşmanı doğruluktur” demiş.

Yalan, kendini devlet sanan popülist siyasetçilerin, en büyük sermayesidir. Gerçekler de yalanı doğru gibi anlatan popülist siyasetçilerin en büyük rakibidir.

Bugün bu ülkeyi idare edenler, “2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağız” “Aya gideceğiz” “Bizden önce Türkiye’de bırakın bardağın içindeki suyu,

Bardak yoktu” diyecek kadar pervasızlar. Ama bu pervasızlığı, milletimiz görüyor. Yalanları not ediyor. Vakti geldiğinde de bu siyasi yalancıları, hak ettiği yere gönderecek.

Aziz Milletimiz, umutsuzluğa, yılgınlığa kapılmayacağız. Sandık önümüze geldiğinde,

Hepimiz vatandaşlık görevimizi bihakkın yapacağız. Biliyoruz. Bu Ucube Rejimin notunu verdiniz. Aşınızı, işinizi, geleceğinizi, hayallerinizi çalanlara, sandıkta en şeddeli cevabı vereceksiniz. Sert iniş neymiş, çakılma neymiş bunlara göstereceksiniz.

Bunun provasını 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde yaptınız. Türkiye’nin pek çok şehrimize baharı getirdiniz. Şimdi sıra, Türkiye’ye baharı getirmekte. Şimdi sıra, kucaklaşmakta, yaralarımızı sarmakta, ekmeğimizi kardeşçe bölüşmekte ve güzel yarınlara hep beraber yol almakta.

SORU CEVAP

AKP'Lİ CAHİT ÖZKANIN "YENİ ANAYASANIN İSMİ YENİDEN KURTULUŞ ANAYASASI OLACAK" SÖYLEMİ

Bunu söyleyen grupbaşkanvekili. O zaman AK Parti'ye biz soruyoruz. Neyi yıkıyorsunuz neyi kuruyorsunuz. Bu ülkenin kurucu ruhu belli. Bu ülkenin kuruluşunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk vardır, Sakarya, Dumlupınar vardır. Büyük Taarruz vardır. Yani yeniden kurtuluş diyerek bunların üstüne çizik mi atacaksınız. Bu cumhuriyeti reklam arası olarak görenlerin cumhuriyeti reddiyesini kabul etmek mümkün değildir. Daha önce yaptıkları Anayasa değişikliklerinin nelere, kimlere hizmet ettiğini bugün çok net görüyoruz.

Benim tavsiyem her şeyden önce mevcut yasalara uymayı öğrenmeleridir. Bu ucube rejim anayasaya sığmadı, anayasayı ucube rejime uyduralım deyip buna bir de ambalaj yapmaya kalkışmaktan vazgeçin. Gündemi değiştirmeyin. Millet aç, işsiz. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.