CKD, "Kadınımızı Atatürk Cumhuriyeti Yaşatır!"

CKD, "Kadınımızı Atatürk Cumhuriyeti Yaşatır!"

Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Merkezi ve İzmir Şubeleri tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, İzmir Konak Şube Başkanı Zuhal Of açıklamada bulundu.

Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Merkezi ve İzmir Şubeleri tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, İzmir Konak Şube Başkanı Zuhal Of şunları söyledi: Kadına yönelik ve aile içi şiddete karşı mücadele ve İstanbul Sözleşmesi konusunda Derneğin görüşleri kamuoyuyla paylaşıldı.

“İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik ve aile içi şiddete karşı mücadelede önemli ilerlemeler sağlayan 6284 sayılı kanunun çıkarılmasında esas alınan metinlerden birisi  olarak olumlu işlev görmüştür.” denilen açıklamada, “Kadınlarımız için ışığın kaynağı, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşama geçirdiği fakat karşı  devrimle  zayıflatılmış  olan Cumhuriyet programıdır. Kadınlarımız ancak Atatürk Cumhuriyeti’nin tam bağımsız, halkçı, laik, devrimci programının yeniden iktidarlara yön vermesiyle hayata geçecek olan kadın-erkek eşitliğini özümsemiş toplumumuzda eğitimli, üretken, başı dik, onurlu bireyler olarak yerlerini alabileceklerdir. Biz diyoruz ki Kadınımız Atatürk Cumhuriyeti’yle özgürleşmiştir. Kadınımızı Atatürk Cumhuriyeti Yaşatır!” vurgusu yapıldı.

CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

Kadınlarımızın yüzyıllar öncesinde Anadolu’da başlayan, 1908 Hürriyet Devrimiyle atılım yapan, Kurtuluş Savaşımızda elde cephane savaşmaya kadar varan ve Cumhuriyetin kurulmasıyla zirveye taşınan yükselme mücadelesinin itici gücü, bu toprakların kadına  büyük  değer  veren kadim gelenekleridir. Cumhuriyet Devrimleri de bilincimize işlemiş olan kadının yüceliği anlayışının elverişli zemininde hayata geçirilmiş ve daim olmuştur.

Cumhuriyetimiz, kuruluşundan bu yana kadının yasalar önünde erkekle eşitlenmesi ve toplum yaşamında kadın erkek ayrımcılığının ortadan kaldırılması için  birçok  Batılı  devletten önce gerekli yasal ve sosyal düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Uluslararası toplumda kadına yönelik ayrımcılık ve şiddete karşı mücadele çalışmalarına ve varılan anlaşmalara en önde katıldığımız da bir gerçektir.

Bütün karşı çabalara rağmen, kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan ve kadının fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan Kadına Yönelik Şiddet, kültürel, ekonomik, coğrafi sınır tanımaksızın tüm  dünyada ve ülkemizde görülmeye devam etmektedir. Bu bağlamda 2011 yılında hazırlanan ve imzaya açılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne (İstanbul Sözleşmesi) Türkiye de taraf olmuştur. 2012 yılında da, kadına yönelik şiddetle mücadelede yetersizliği görülen 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanununun yerine 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” çıkarılmıştır. 6284 sayılı kanunun hazırlanmasında Anayasamız ile Türkiye’nin taraf  olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle İstanbul Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınmıştır.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik ve aile içi şiddete karşı mücadelede önemli ilerlemeler sağlayan 6284 sayılı kanunumuzun çıkarılmasında esas alınan metinlerden birisi olarak olumlu işlev görmüştür. Bununla birlikte, “kadına, sadece kadın olduğu için uygulanan şiddete” karşı mücadeleyi konu almış gözüken İstanbul Sözleşmesi’nin, şiddeti önleme ekseninde, bu kadim sosyolojik gerçeğin dışında kalan “cinsel yönelim, cinsel kimlik” gibi kavramları ve “azınlık olma” statüsünü de kapsamına aldığı gözden uzak tutulmamalıdır.

Sözleşmede yer verilen bu kavramların taraf devletler üzerinde baskı unsuru oluşturacağı, Sözleşmenin taraf devletlerde ne şekilde uygulama yenilikleri getirdiğini izlemekle görevli uzmanlar grubunun Türkiye için hazırladığı 2018 değerlendirme raporunda açıkça görülebilmektedir. Uzmanlar grubu raporu, Sözleşmedeki cinsel yönelim-cinsel kimlik  ve azınlık (etnisite) kabulünü gerekçe göstererek Türkiye’deki uygulamaları eleştirebilmekte ve “düzeltmeler” önermektedir.

Türkiye ise 6284 sayılı kanunu, Sözleşmedeki toplumsal dokumuza ve ulus devlet bütünlüğümüze uymayan ifadelerin hiçbirine yer vermeyerek milli vasfımıza uygun şekilde hazırlamıştır. Keza, Aile Bakanlığınca, Türkiye’nin taraf olduğu diğer uluslararası sözleşmeler ve İstanbul Sözleşmesi’ne atıfta bulunarak hazırlanan “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planları”nda da bu kavramlar geçmemektedir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.