Çok okuyan, doğru okuyan kazanır!

Çok okuyan, doğru okuyan kazanır!

Ali Eyce yazdı...

Herkes tatil havasında. Birileri hariç.

Lise son sınıfta olan öğrenciler, kaderlerini ve kariyerlerini belirleyecek olan üniversite sınavı için bu hafta sonu, 15 Haziran, 16 Haziran tarihlerinde önlerine gelen sınav sorularını cevaplayarak bilgilerini, bildiklerinin, gördüklerini ve öğrendiklerini gösterecekler.

Ege Üniversite İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nü 1991 yılında kazanmış ve sonrasında ne radyo, sinemayla ilgili bir çalışma alanı bulamamış, şansların yardımıyla gazetecilik yapmaya başlamış bu ülkenin geçmişinde yaşamış bir genç olarak, üniversite sınavlarına hep karşı çıktım.

Üç yanlışın, bir doğruyu gönderdiği sınav sisteminde, insanların zekâları, becerileri, neleri yapabilir veya yapamayacaklarının tespit edilmesin bana hep saçma gelmiştir.

Mesela ben, 3 yıllık liseyi tam 5 sene okudum. Eğitim diliyle hep çift dikiş yaparak. Son yılda, üniversiteye girmeye çalıştım.  Giremedim açıkta kalmayayım diye Açık Öğretim Fakültesi’ni yazdım, ona da kayıt yaptırmadım. Sonraki yıl, kazanıp da bölüme kayıt yaptırmadığım için 25 puanım silindi. Yüksek puan aldım ama 25 puan silinmesi istediğim yerlerin puanına yetmedi.

Gecelerin sessizliğinde daha verimli ders çalıştığımı fark ettim. Bir otoparkta gece bekçiliği işine girdim. Gece otoparkta sabaha kadar arabaların nöbetini tutarken, sistematik olarak her hafta aldığım bir derginin sorularını çözerek sınava hazırladım.

Sınav bittiğinde, ne puan aldığımı medyum gibi tahmin ederek, üniversite ve fakülte tercihleri yaptım. Üç tercih yaptım, Ankara’da Hukuk Fakültesi, İzmir’de İletişim Fakültesi, Konya’da Hukuk Fakültesi.

Hukuku okumak istiyordum ama gazetecilikte bir o kadar cazip geliyordu.

Üç yanlış bir doğruyu götürünce, Ankara’ya hukuka küsur rakamlarla yetişemedim, Konya hukuka da yine küsur rakamlarla inemedim. Bir soru eksik yanlış yapsam, bir soru fazla doğru yapsam, bugün Avukat Ali Eyce olabilirdim. Gazeteci Yazar Ali Eyce oldum.

Sonuçta kazandığım yeri sevdim, sevdiğim işi yıllarca yaptım.  Hani derler ya,  insanın kaderi sevdiğiyle illa buluşturur.

Gazeteciliği de tam 30 yıl adliye koridorlarında, hukukun içinde yaptım.

Üniversiteye girecek öğrenci iken de fikrim aynıydı, şimdi de fikrim aynı.

Bence bir öğrenci hangi bölümü okumak istiyorsa oraya kaydını yaptırabilmeli. Geleceği sınavlarla kısıtlanmamalı, kıstırılmamalı. Bir yıl bilgisayar gibi uyku modunda olan bir öğrenci, bir sonraki sene Albert Einstein dahilinde olabilir.

Açın üniversitelerin kapılarını, 5 yıl mı hukuk, sağlam eğitim verin, üstün çalışma gerektiren sınavlar yapın, hukuk fakültesini bitirebilmeyi üstün kılın.

Açın üniversitelerin kapılarını, 6 yıl mı tıp, sağlam eğitim verin, üstün çalışma gerektiren sınavlar yapın, tıp fakültesini bitirebilmeyi üstün kılın.

Açın üniversitelerin kapılarını, 4 yıl mı mühendislik, sağlam eğitim verin, üstün çalışma gerektiren sınavlar yapın, mühendislik fakültesini bitirebilmeyi marifet yapın.

Açın üniversitelerin kapılarını, 4 yıl mı güzel sanatlar, sağlam eğitim,  üstün çalışma gerektiren sınavlar yapın, güzel sanatları bitirebilmeyi başarılı kılın.

Genç insanlara güvenin. Yapabileceklerine bırakın kendileri karar versin. Yapamazlarsa zaten sizin sınavınızdan daha ağır bir sınav sonucuyla karşı karşıya kalıp, hayatlarına başka bir yön vermeye çalışacaklardır.

Ama bunun kararını zaman içinde kendileri verecek, sonuçlarına da kendileri katlanacaktır. 4 saatlik üniversite sınavında, sizin verdiğiniz kararlarla mağdur olmayacaktır.

‘Kendi düşen ağlamaz’ diyen atasözümüzün sizde hiç anlamı yok mu?

Biz göremesek de, dilerim Türkiye ve Türkiye’nin gençliği bu üniversite okuma özgürlüğünü görür.

Geçtiğimiz günlerde bilim kadını Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yelkin Diker Coşkun’un  “Okuma Becerisine Sahip Olanlar Sınavda Başarılı Olacak” açıklamasını okudum.

Son sözüm de buradan yola çıkarak hafta sonu sınava girecek öğrenci kardeşlerime olsun.

Aman dikkat. ”değildir, hangisidir, eksiği nedir, fazlası nedir, olamaz, olabilir, demiştir, dememiştir, ters,  doğru, yanlış ” gibi cümlelerin sonuna konmuş kelimeleri gözünüzden kaçırmayın, bir de cevapları işaretlerken kaydırmayın.

Zira okuma özgürlüğümüz halen kısıtlı!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.