Dinledim, konuşamadım, ama yazdım!

Dinledim, konuşamadım, ama yazdım!

"Tabiri caizse önüne gelen site kurmuş, önüne gelen basınım demiş, önüne gelen gazeteciyim demiş."

Türkiye’de basın demeye dilim varmıyor ama yok artık dedirtecek rakam.  Tam tamamı Türkiye’de çoğunluğu haber ağırlıklı ve amaçlı 18 Milyon İnternet Sitesinin olduğunu öğrendim.

Tabiri caizse önüne gelen site kurmuş, önüne gelen basınım demiş, önüne gelen gazeteciyim demiş.

Dünya’nın hiçbir ülkesinde bizim kadar kolay haber, basın işine giriş olmuyordur sanırım.

Bir yazılım şirketi, bir hosting, bir alan adı başına imtiyaz sahibi ismi işlem tamam. Bir de hukuken sorumlu yazı işleri müdürü olması gerektiği için, ayıp olmasın diye oraya bir isim yazanlar da oluyor.

Geçenlerde öğrendim, isim yazmadan anlatacağım. Birisi kendisi hakkında olumsuz haber yapan bir internet sitesini görüyor. Sitenin yorum derdini değil, sahibinin derdini merak ediyor. Haber yoruma dayalı. Yani olumsuz yazmak istersen olumsuz, olumlu yazmak istersen olumlu. Haber değil, yorum yani.

Sonra o sitenin sahibiyle bir hastanenin giriş kapısında karşılaşıyor bizim adam, pişkin şekilde yanına gelen site sahibi, ‘Abi beni hatırladın mı? Bilmem ne haber com’un sahibiyim’ diyor. 

Bizim adam, siteyi hatırlıyor. Hakkında olumsuz yorumlar yapan site. Sitenin sahibi olduğunu söyleyene şöyle bir bakıyor, güvenlik görevlisi. Bildiğiniz, hastanenin giriş kapısında bekleyen özel güvenlik şirketinin elemanı.

Güvenlikçi gazeteci…

Güvenlikçi medya patronu…

Güvenlikçi basın!

Bizim adam, ‘Lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam (basın) mı diyen atasözüne uyarak, sitedeki olumsuz yorumların tamamını o anda kafasından siliyor. 

Bir başka örnekte Belediye Başkanlığı makamından.

İsmini yine yazmaktan kaçınacağım bir Belediye Başkanı dostuma, görevini hayırlı olmasını dilemek için geçte olsa ziyaret etme şansı ve imkânı buldum.

‘Bu ziyaretinizi sosyal medyada görmedik diyenlere peşin söyleyeyim ben; her gittiği yerde fotoğraf çeken, her görüştüğü kişiyle paylaşım yaparak, dış çevreye hiç sahip olamayacağı kişiliği, ilişkileri ve iletişimi yansıtmaya çalışanlardan değilim.

30 yıllık gazeteci dostunu karşısında görünce, hayırlı olsun dedikten sonra konu gazeteciliğe ve basına geldi doğal olarak.

Sevgili dostum Belediye Başkanı, başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana, kendisini en çok ziyaret edenlerin medya kuruluşları sahipleri olduğunu belirten kişiler olduğunu söyledi. Çoğunu da tanımadığını anlattı.

Nasıl yani dedim? 

Dostum Başkan şöyle anlattı : “Belediyenin basın işlerini koordine etmesi için görev verdiğimiz arkadaştan, her gün en az 10 medya kuruluşu sahibi olduğunu söyleyen kişiye randevu talep etti. Randevu vermezsek yazacaklarını düşününce mecburen 10-15 dakika da olsa basınım diyerek randevu isteyenlere zaman yaratmaya çalıştık. Her gelen senin gibi sadece hayırlı olsun diye gelmiyor, sözü ‘Bize hayrın ne olacak?’ demeye getiriyor. Bir ay sonunda bir ziyaret istatistiği çıkarttım, 200’ün üzerinde medya sahibiyim diyerek gelenlerin oldu. Bunların iki elin parmağımı geçmeyecek kadar kişinin gerçekten gazeteci olduğunu ve gazetecilik mesleğini yaptığını tespit ettik. Diğerlerinin hepsini, çalıştığı bir işi, çalıştırdığı bir başka işyeri var. Bu işe niye girdikleri yoruma açık. Buna medya bolluğu mu dersiniz, başka bir şey mi dersiniz bilemem” dedi.

Dinledim. Konuşamadım. Ama yazdım!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.