Dr. Aziz Murat Hatipağaoğlu, ABD’nin kararlarını değerlendirdi

Dr. Aziz Murat Hatipağaoğlu, ABD’nin kararlarını değerlendirdi

Ekonomi Politikaları Uzmanı Dr. Aziz Murat Hatipağaoğlu, “ABD’nin CAATSA yaptırım kararları” ile ilgili ekonomi kapsamında açıklamalarda bulundu. 

ABD Senatosu’nda kabul edilen savunma bütçesi ile maalesef kısaca CAATSA (Countering American Adversaries Through Sanctions Act) yaptırımlarının Türkiye’ye yönelik olarak uygulanacağı açıklandı. Kararla birlikte savunma sanayi teknolojilerinin alınması, kredi kullanılması gibi yaptırımlarla birlikte Savunma Sanayi Bakanlığı yönetimine yönelik seyahat ve vize kısıtlamaları da uygulanacağı açıklandı. 

YAPTIRIMLAR 10 MİLYAR DOLAR KAYBETTİRECEK

Rus yapımı S-400 füze savunma sisteminin Türkiye’ye gelmesinin ardından ABD’den yapılan açıklamalarda, Türkiye’nin F-35 projesine katılımının durdurulduğu ve 2020 yılının başlarında ise projeden tamamen çıkartılacağı ifade edildiğini vurgulayan Ekonomi Politikaları Uzmanı Dr. Aziz Murat Hatipağaoğlu, “Daha önce F-35 projesinden çıkmamız durumunda bu proje için üretim yapan şirketlerimizin durumundan ve olası ekonomik etkilerinden bahsetmiştim. Ülkemizin önemli savunma sanayi şirketlerinin F-35 projesi kapsamında birçok parçayı ürettiğini biliyoruz. Bu şirketlerin projeden çıkarılması ve muhtemel yaptırımlar düşünüldüğünde 10 milyar dolar gibi bir zararla karşı karşıya kalacağımız anlaşılıyor. 2 Ağustos 2017 tarihinde yürürlüğe giren CAATSA bugüne kadar İran’a, Kuzey Kore’ye karşı ve Avrupa ile Asya’da Rusya Federasyonu’nun etkisi azaltmak için uygulamaya konulmuş durumdadır. ABD tarafından bir NATO üyesi olan müttefik bir ülkeye yani Türkiye’ye CAATSA yaptırımları uygulanabilir mi? Bu istenmeyen durum gerçekleşti ve NATO üyesi olan Türkiye, Kuzey Kore, İran ve Rusya gibi ülkelerle birlikte CAATSA kapsamına alındı. Bu durum NATO’nun müttefiklik anlayışına uygun olmadığı gibi Türkiye’nin adının diğer ülkelerle birlikte anılması da anlamlı görünmüyor.” dedi.

TRUMP YAPTIRIMLARIN UYGULANMASINDAN YANA DEĞİLDİ

Amerikan Senatosu’nda özellikle Cumhuriyetçilerden oluşan bir grubun, S-400 süreci sonrasında Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarının uygulanmasını istediğini belirten Hatipağaoğlu, “Başkan Trump, NATO üyesi Türkiye’ye yönelik olarak CAATSA yaptırımlarının uygulanmasından yana değil görüntüsü çiziyordu. Ancak gelinen nokta Trump’ın da yapabileceği bir şey olmadığını gösterdi. Burada CAATSA yaptırımlarının neyi içerdiğini ortaya koymamız gerekiyor. CAATSA yaptırımları genel yapı itibarıyla ekonomik ve mali müeyyideler içeriyor. CAATSA kapsamında belirlenen kişi ya da kurumlara yönelik olarak ciddi yaptırımlar uygulanıyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz;  ABD İhracat-İthalat Kredi Bankası tarafından yapılan ihracat işlemleri için kredi verilmemesi ve garanti ya da sigorta yapılmaması, Yaptırım uygulanan kişi ya da kuruma özel bir izne bağlı olarak mal veya teknoloji ihracatının durdurulması, ABD finans kuruluşlarının yaptırım uygulanan kişi ya da kuruma kredi verememesi, ABD’nin girişimleri sonucunda uluslararası finans kuruluşları tarafından yaptırım uygulanan kişi ya da kuruma kredi verilmesinin engellenmesi, Yaptırım uygulanan kişi ya da kurumların; ABD nezdinde hiçbir ihaleye girmesine izin verilmemesi, ABD’de hiçbir yabancı döviz işlemi yapmasına izin verilmemesi, ABD’de hiçbir banka işlemi yapmasına izin verilmemesi, ABD’de hiçbir menkul ya da gayrimenkul mal sahibi olmasına izin verilmemesi.”

ETİK OLMAYAN BİR TUTUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ

Halihazırda CAATSA kapsamında Türkiye’ye uygulanmasına karar verilen yaptırımların savunma sanayimizi önemli ölçüde olumsuz etkileyeceği anlaşıldığını belirten Hatipağaoğlu, bu durumun AB nezdinde gündeme gelebilecek yaptırımlarla birlikte derinleşebileceğini de dikkate almamız gerektiğinin altını çizdi. Hatipağaoğlu şöyle devam etti:

“CAATSA yaptırımlarının içeriğine bakıldığında Türkiye gibi önemli bir NATO ülkesine yönelik olarak bu yaptırımların uygulanması, en hafif terimle ‘etik olmayan bir tutumu’ ifade ediyor. Çünkü ABD ile Türkiye arasında bir düşmanlık olduğundan bahsetmek mümkün olmadığı gibi, daha önce defalarca ifade edildiği gibi stratejik bir ortaklık da mevcut.  Bu durumu göz önüne alarak, NATO üyesi, önemli bir müttefik ve stratejik ortak olan ülkemizin içinde bulunduğu durumu, neden S-400 füze savunma sistemini aldığını ve kendi savunma sistemimizin nasıl olacağına karar vermek konusunda irade gösterdiğimizi her platformda yeniden anlatmamız gerekecektir. Ancak unutulmaması gereken şudur ki; 1952 yılından beridir içinde bulunduğumuz NATO’dan ayrılmak asla bir seçenek olmamalıdır. “


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum