Gönülsüz Yenen Aş, Ya Karın Ağrıtır Ya Baş

Her şey, devrin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “önümüzde tarihi bir fırsat var” demesiyle başladı. Hükümet de projenin adını koydu: “Kürt açılımı”. Başbakan, Erdoğan’dı. Siyasi geleceğimi riske attım ama bu sorunu çözeceğim diyordu, meydanlarda. Alkış falan tabii. Hemen bir koordinatör bakan atandı, sivil toplum, siyasi parti ve dernek ziyaretleri ile açılım için iyi niyet temennileri, görüş alışverişleri ve fikir devşirmeleri gerçekleştirildi. Ekrana yansıyan yüzlerde mütebessim ifadeler vardı. Her şey çok güzel olacaktı. Analar ağlamayacaktı. Analar ağlamayacaktı ama milletin anası ağladı. Hem de çok ağladı. Terör hiç bitmedi ve sürekli, ivme kazandı. Adına AÇILIM denen süreç, içi boş, sürekli isim değiştiren bir ihanet sarmalı gibi işledi, ne yazık ki. Başka türlü olabilirdi belki. Ama olmadı. AÇILIM sürekli isim değiştirdi. “Bu bir kürt açılımı değil, bu demokratik açılımdır”. Dendi önce. SONRA, “milli birlik ve beraberlik açılımı”. Oldu . Açılıma başından itibaren destek olan aydın ve gazeteciler tayfası, açılımla ilgili tek bir kelime bile ortaya çıkmadan konuyu sahiplenmişlerdi. Açılım nedir diye soranlara,” açılım işte budur” diye cevap veriyorlardı. Nasıl budur? “İşte açılımı tartışmak bile açılımdır.” “Türkiye demokratikleşiyor. Her şey çok güzel oluyor. Bundan rahatsız mısınız? Siz analar ağlasın mı istiyorsunuz?” sonra da ekliyorlardı “zorlu süreç bu, provokasyonlar olacak ama sonuna kadar gidilmeli”. Hükümet bazen tereddütlü gözükse de her fırsatta “açılıma devam, bedeli, ne olursa olsun, açılım sürecek” diye kararlılığını dile getirmeyi ihmal etmedi. Bu siyaseten dönülmez akşamın ufku konumlanmasıydı. Bu noktadan geri adım atamazlardı. Ta ki.. “seni başkan yaptırmayacağız” diye meydan okunana kadar. O nokta kırılma noktası oldu adeta. Büyük umutlar beslenen açılım bir açmazda düğümlendi. Analar ağlamasın diye çıkılan yolda, HABUR REZALETİ, GİZLİ GÖRÜŞMELER, DOLMABAHÇE MUTABAKATI vs. Bir sürü yol kazası yaşandı. Buna rağmen sürdü, sürdürüldü açılım ama, başkanlık mevzubahis olunca, süreç acıklı ve travmatik bir sona doğru evrildi ve bitti. Fiilen biten, açılım süreci, hukuken de dokunulmazlıkların kaldırılıp, HDP’nin meclis dışına atılması sürecinin başlatılması ile bitiyor. Ardından, Parti kapatma da gelirse, 90’lara hoşgeldiniz. Geldiğimiz noktada, AÇILIM SÜRECİNE yeni bir ad bulmak gerekiyor. Mesela, ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ olabilir adı. Geldiğimiz yer, sözün bittiği yer tekrardan. GÖNÜLSÜZ YENEN AŞ, YA KARIN AĞRITIR YA BAŞ... diye boşa dememişler. Ee sonuçta ne teröre çare bulundu ne de açılım bir yere vardı. Post-doksanlar süreci başladı yeniden. Bu durumda, şehit cenazelerinde, muhalefet liderlerine yumurta atmaktan başka yapacak bir şey kalmıyor. Bir açılımın daha burada sonuna geldik, esen kalın (mümkünse tabii) sevgili okur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.