HAYLİ GECİKMİŞ GÜNDEM; ‘KÛTÜ’L AMARE’

Değerli Okurlar;

İçinde bulunduğumuz son birkaç yıldır, daha önce Târih ilmi ile ilgili olanlar dışında hakkında pek bir şey bilinmeyen Kûtü’l- Âmâre Zaferi, sevindirici bir gelişme olarak oldukça öne çıkmaya ve kulaktan kulağa yayılma başladı. Genel anlamda Târih bilinci açısından, özelde ise millî değerlerimizin her birinin, bir diğerinden ayrı ya da aşağıda tutulmadan hak ettiği mevkîi bulması yönünden, son derece olumlu bir gelişme olarak yorumlanmalıdır diye düşünüyorum.

C:\Users\Sefa\Desktop\ana-afis-tt,soJIG-H1Q0ahm7WWIuPJRg.jpg

Yazımıza konu olan Kûtü’l- Âmâre Zaferi hakkındaki târihî süreci ele almadan önce, geçtiğimiz yıl; 8 Mart 2017 târihli bir TRT yayını esnâsında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bahsini açmış olduğu söz konusu vâkânın, yine TRT tarafından oldukça kaliteli ve iddiâlı bir yapım olarak dizi şeklinde ekranlara taşınmaya çalışıldığını; hummâlı bir çalışma ile koca yılı dolduran hazırlıkların ardından, işbu yazının yayına girmesinden bir gün önce de ekranlara ulaşmış olacağını kaydedelim. İçeriğin oluşturulma târihinin, dizi yayınından daha evvel gerçekleşmesi nedeni ile henüz izleyememiş olmamdan mütevellit, yapım hakkında şu anda bir yorumda bulunmam mümkün değil. Ancak dizinin hazırlık aşamasına dâir yakından tanıklığıma dayanarak, elbette bâzı izlenimlerimi de paylaşacağım.

 

‘Lawrence’ın Hempası ‘Ajan Cox’ Rolündeki ‘İlker Aksum’ İle Keyifli Sohbetimiz

 

Reyting rekortmeni ‘Diriliş Ertuğrul’ dizisinin yapımcıları tarafından hayâta geçirilen ‘Mehmetçik Kûtü’l- Âmâre’ dizisi için kesenin ağzının açıldığı, muhteşem bir prodüksiyon olması adına hiçbir masraftan kaçınılmadığı, birkaç aydır yapım ile ilgili gelen haberlerin çoğunluğunu oluşturuyordu. Geçtiğimiz günlerde, sâdece Irak coğrafyasında geçmesi gereken tren sahneleri için tüm ekibin, Türkiye’nin hâlen çalışan en yaşlı trenine ev sâhipliği yapmakta olan İzmir’e geldiklerini görünce, söz konusunu iddiânın doğruluğunu da anlamış oldum. Üstelik kömürle beslenmek sûretiyle buhar enerjisi ile çalışan lokomotif, tam on gün boyunca; Alsancak ile Menderes güzergâhında sürekli gidip gelecekti. Yâni tam anlamı ile gerçekçi sahnelerin çekilmesi amaçlanıyordu.

C:\Users\Sefa\Desktop\20171221_195702.jpg

Hazır tüm ekip şehrimizdeyken, 2016 yılında yayımlanan ‘Alternatif Târih’ isimli kitabımın güncel bir konu içeriğinde de adı geçen ve çocukluğumdan beri kendisine hayrân olduğum değerli oyuncu ‘İlker Aksum’ ile bir araya gelme fırsatı yakaladım. İlker Bey de zâten Târih konseptli bir kitap içeriğinde, adının hangi vesîle ile yer aldığını merak etmekteydi. İmzâlı kitabımı kendisine takdîm ettikten sonra, Kûtü’l- Âmâre hakkında uzunca bir sohbete giriştik; dolayısıyla ben târihi süreç ile ilgili anekdotlar sunarken, kendisinden de dizi hakkında birçok bilgi almış oldum ve böylece son derece faydalı bir alışveriş gerçekleştirmiş olduk diyebilirim. Ancak keyifli sohbetimizi, bir röportaj formatında değil de daha ziyâde, aynı havada yansıtmak sûretiyle sizlerle paylaşmayı tercih etmekteyim.

Usta oyuncu İlker Aksum’un kendi tâbîri ile Kût’ta İngilizleri bir güzel ‘dövüyoruz’, ancak kısa süre sonra, maalesef bu kez de biz sonlardan çok sağlam bir ‘dayak yiyoruz’. Gerçekten de İngilizlerin târih boyunca en fazla küçük düştükleri yer, tam olarak Kût önleriydi diyebiliriz. Koskoca ‘General Townshend’ gibi bir savaş kurdunun dâhi bizzât esir alındığı ve on beş bin İngiliz askerin de kendisi ile aynı âkıbeti paylaştığı Kût mevkîi, İngilizler tarafından her dâim unutturulmak istenmiştir.

Yine İlker Aksum’un anlattığı kadarıyla, dizinin ilk iki bölümünün çekimi, tam yüz güne yakın sürede gerçekleşmiş; hiçbir detay atlanmadan, en vurucu giriş yapılmak istenmiş. Zâten ilk bölümün uzunluğu da yüz doksan dakikayı aşıyormuş, yâni tam iki uzun metrajlı sinema filmi! Dizi ile ilgili ayrıntıları o kadar heyecanlı bir şekilde anlatıyordu ki; konudan ve yapımın gerçekçiliğinden, bir parçası olan oyuncusunun nasıl bu kadar etkilendiğini görünce, siz de heyecanlanıyorsunuz…

Dizinin ağır topu ve gizli silâhı olan değerli sanatçı İlker Aksum, kendi karakterine dâir ise; ‘ünlü ajan Lawrence ile birlikte, koskoca Osmanlı Devleti’nin Anadolu dışındaki coğrafyasında cirit attıklarını ve deyim yerindeyse yalnızca iki adam eliyle tüm toprakları hallaç pamuğu gibi atıp dağıttıklarını’ söylüyor. Gerçekten de hayat verdiği karakterin kişiliğini çok iyi kavramış ve karakterini müthiş bir şekilde analiz edip özümsemiş diyebilirim.

İçeriğin ana konusuna sâdık kalmak maksadı ile İlker Aksum’la olan uzun görüşmemiz hakkında, ana hatları ile bu bilgileri paylaştıktan sonra, biraz da Kûtü’l- Âmâre’nin târihi dokusuna değinmek isterim…

 

Kûtü’l- Âmâre Zaferi

 

Kûtü’l- Âmâre, Bağdat’ın güneyinde, 6.500 civârında kişinin yaşadığı bir kasabaydı… ‘General Charles Townshend’ komutasındaki İngiliz Tümeni (Hint taburları da vardı), Bağdat’a ilerlemeye çalışırken; 23 Kasım 1915’te, ‘Selmân-ı Pak Muharebesi’ni kazanamayarak geri çekildi ve Kût kasabasına sığınmak zorunda kaldı. Osmanlı Devleti’nin yeni kurulan VI. Ordusu komutanlığına atanan ‘Mareşal Von Der Goltz’un emriyle; Irak ve havâlîsi komutanı ‘Miralay (Albay) Sakallı Nurettin Bey’in kuvvetleri, 27 Aralık 1915’te Kût kasabasını kuşattı. Böylece 29 Nisan 1916’ya kadar sürecek olan ‘Kût Kuşatması’ başlamış oldu…

İngilizler, Kût’u kurtarmak için birkaç kez ‘General Aylmer’ ve ‘General Gorringe’ komutasında hücûma geçtiyse de başaramayarak geri çekildi. İşte bu çatışmalardan, 16 Ocak 1916’da ‘Şeyh Saad Muharebesi’nde geri çekilme emri veren IX. Kolordu Komutanı Sakallı Nurettin Bey, görevinden alındı ve yerine ‘Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük amcası; ‘Mirliva Halil Paşa’ getirildi. Yâni daha sonra paşalığa yükselecek olan Sakallı Nurettin’in Kûtü’l- Âmâre kuşatmasındaki varlığı, yalnızca yirmi gün sürmüştü... Bu târihten üç ay sonra, 19 Nisan 1916’da Mareşal Von Der Goltz, Bağdat’taki karargâhında tifüsten ölünce yerine Halil Paşa getirildi. Yalnızca on gün sonra, 29 Nisan 1916’da ise General Townshend, diğer 13 general, 481 subay ve 13.300 er ile Kût’ta yaşanan açlık nedeniyle Osmanlı kuvvetlerine teslim oldu.

C:\Users\Sefa\Desktop\kutul-ammare-zaferi-halil-pasa-orduma.jpg

Halil Paşa, VI. Ordu’ya yayınladığı mesajda şöyle demişti:

‘Târih, bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülâta uğrayacaktır! İşte Türk sebâtının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi; Çanakkale'de, ikinci zaferi ise burada görüyoruz...’

1952 yılına dek Türk Ordusu tarafından bayram olarak kutlanan Kûtü’l- Âmâre Zaferi, bu târihten sonra programdan çıkarılmış; unutulduğu gibi unutturulmasına da neden olunmuştur! Bu konuda, İngilizlerin ‘ricâ’ görünümlü yoğun talepleri ise târihin tozlu sayfaları içinde yer alan bir muammâ olarak kalmıştır. Herkesin Kûtü’l- Âmâre’den bu bağlamda da bir ders alması dileğiyle…

Esen kalın…

 

SEFA YAPICIOĞLU

Önceki ve Sonraki Yazılar