“Her eser insan hayatına açılan bir penceredir”  

“Her eser insan hayatına açılan bir penceredir”  

Aysel Ateş Abdullazade, Kerem Bozkurt ile röportaj yaptı. 

İşte o röportaj;

Merhaba değerli Medya Ege okuyucularım.  Sizlerle yeni bir çalışmanın heyecanını paylaşmak istiyorum. Bugünden itibaren  çok değerli kişilerle bir araya gelip sizler için farkındalık yaratan, önemli başlıkları manşete taşımaya çalışacağım.  

Bu hafta edebiyata ve sanata kalemiyle ışık tutan “ Ustalara Soruyorum”  kitabının yazarı değerli Kerem Bozkurt ile bir araya geldik ve sizler için özel bir röportaja imza attık . Kahveleriniz hazırsa sizi bu çok özel röportajın detaylarına davet ediyorum. 

524f3db0-125c-4ec6-aa48-3690884835f8.jpeg

1. Kitabınızla başlamak istiyorum. "Ustalara soruyorum" kitabınızda 26 usta ile söyleşiniz yer alıyor. Bu kitap bir proje halinde devam edecek mi?

Devam etmeyi düşünüyorum. Hatta devam kitabı ile alakalı çalışmalara birkaç ay önceden başladım ama "Ustalara Soruyorum" bir söyleşi kitabı olduğu için pandemi sürecinden dolayı askıya almak durumunda kaldım. Ustalara Soruyorum’ un birinci kitabı “Edebiyat ve Sanat” ağırlıklıydı, devam kitabında yine edebiyat ve sanat ile alakalı sorular olacak ama “Sosyoloji ve Felsefe” ye daha fazla ağırlık vermek istiyorum.

2. Edebiyatın insan hayatına etkisinden bahsedecek olursak, siz hangi kitapla edebiyat ile (gerçek edebiyat) tanıştınız ve sizin hayatınızda 'dönüşüm' yaratan o kitap var mı?

Bazen yanıtlar sorunun kendisinde gizlidir derler, bu sorunuz da benim için öyle oldu. İlk tanıdığım yazarlar arasında Kafka ve onun “Dönüşüm” kitabı vardır ama şunu da söylemek isterim; modernist çağın insanlığa yansımalarından biri de maalesef bir “hap” arayışı hasıl olmasıdır. İnsanlar emek vermeden, çaba harcamadan doğruya ya da iyiye doğru bir an önce değişmek ve dönüşmek istiyor. İnsanlar hep hayatını değiştiren kitap hangisi, film hangisi, şiir hangisi gibi sorular soruyorlar çünkü temelde seni değiştiren ve dönüştüren etkenin kendisine de aynısını yapacağını düşünüyorlar. Böyle bir edebiyat ve sanat eseri yok. Bu tamamen emek isteyen bir süreç. Her derinlikli eser hayatında ve varoluşunda yeni bir pencere açıyor, bu açılan pencere sayısının ise sınırı yok. Tam da bu hap arayışı sebebinden, gerek ülkemizde gerekse dünyada en fazla satan kitapların arasında kişisel gelişim kitapları olduğunu düşünüyorum. Bu konuda okuyucuların dikkatli olması ve nitelikli eserleri tercih etmesi gerekiyor. Mutluluğun formülünü bulan hiç kimse, bu formülü kitap haline getirip markette 9,90 TL'ye satmaz!

3. Edebiyat ve sanat birbirine zincirlenmiş iki alandır. Siz bu zinciri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Edebiyat da tıpkı müzik gibi işitsel bir sanattır. Gerek tiyatro ve sinema gibi dramatik sanatları, gerekse resim ve heykel gibi plastik sanatları tarihin her alanında beslemiştir ve beslemeye devam etmektedir. Ayrıca edebiyatın içinde sosyoloji, felsefe ve psikoloji gibi disiplinler de vardır. Kurmaca bir karakter yaratırken onu gerçeğe en yakın hale getirmek için; psikolojik durumunu, topluma bakış açısını, varsa sanat zevkini ve insan ilişkileri gibi onlarca durumunu o karaktere yansıtmalısınız. Kurmaca metin (öykü, roman) yazarı tüm bu disiplinlere hakim olmalıdır.

4.  Rus edebiyatı ile Türk dünyası edebiyatında farklı ince çizgiler var. Bu çizgiler yazarın kalemine tesir edebilir mi? Mesela bir Türk yazarın Rusya'da yaşayan yazardan avantaj ve dezavantajı ne olabilir?

Her yazar yaşadığı toplumdan etkilenir. Rus edebiyatında başta Dostoyevski, Çehov, Gorki ve Tolstoy yaşadıkları toplumu eserlerinde çok iyi yansıtmışlardır. Türk edebiyatında Yaşar Kemal, Fransız edebiyatında Victor Hugo ve Albert Camus, Alman edebiyatında ise Goethe böyle yazarlardır ama bu büyük yazarlar yaşadıkları toplumu yansıttıkları gibi eserlerini evrensel bir düzeye de taşımışlardır. Örneğin Victor Hugo “Bir İdam Mahkumunun Son Günü” adlı romanında hem dönemin Fransa'sını anlatmıştır, hem de idam cezasına karşı politik evrensel bir bakış getirmiştir. Edebiyat, okuyucuya empati yaptırması yönünden çok güçlü bir araçtır.

2b3eadcc-831d-4d60-ac6c-bab44fb1d997.jpeg

5. Online eğitimlerle öğrencilerinize eğitim veriyorsunuz.  Pandemi süresinde eğitimlerinizde motivasyonu nasıl sağlıyorsunuz?

Çok sevdiğim sınıf ortamından pandemi sürecinden dolayı koptuk. Şu an derslerimi ekran başından idare ediyorum. Bireysel bir eğitim sistemi geliştirdim, haftanın yedi günü çalışıyorum; sabah başlıyorum, bazen gece ikiye kadar derslerim devam ediyor. Yazar olmak isteyen kişi ne kadar çok okur, araştırır ve yazarsa karşılığını da o ölçüde alıyor. Bana düşen görev de onların yeteneğini açığa çıkarıp, yol göstermek oluyor çünkü yazma eylemi teknik bir eylem değildir. Bu yüzden derslerimin temelini edebiyat tarihi, felsefe, psikoloji, sanat tarihi, mitoloji ve öğrencinin ilgi alanları oluşturuyor. Entelektüel seviye ne kadar artarsa kağıda aktarım da o derece başarılı oluyor.

6. Pandemi sürecinin yazarlar için verimli bir süreç olduğunu düşünen ve bu düşünceyi savunan yazarlarımız var. Sizin için nasıl bir süreçti?

Yazarlar ve eğitimciler sürekli kendilerini geliştirmek durumundalar. Eğitim verirken, kitap yazarken sürekli araştırmak, okumak ve izlemek gerekir. O yüzden pandemi süreci bende ekstra bir verimlilik sağladı diyemem. Ben pandemi sürecinden önce de hayatımı bu şekilde yaşıyordum ama sosyal anlamda etkileri oldu tabii. Dostlarımla bir araya gelip aktiviteler yapmak, sohbet etmek gibi özlediğim şeyler var. Ayrıca fotoğraf çekmeyi, tiyatroya, konsere ve sinemaya gitmeyi de çok özledim.

7. Yazarlık bir yetenek midir sizce? Mesela siz nasıl yazıyorsunuz, yazma ritüelinizi anlatır mısınız?

Yazarlıkta yeteneğin önemli olduğunu düşünüyorum ama en az yetenek kadar önemli bir diğer nokta da okumak;  yani nitelikli bir okur olmak. Ne kadar çok farklı kaynaktan beslenirseniz, yazarlığınız da bu kaynaklardan bir o kadar beslenir. Tabiri caizse bilgiye aç olmalısınız; sürekli araştırıp, inceleyip, okumalısınız. Tüm bunları yaparken de soluklanmalı, öğrendiklerinizi içselleştirip yazmalısınız. Yazma ritüelim yok ama yazma süreci öncesinde ve yazarken beni motive eden bazı etkenler var. Bunlar da benim küçük sırlarım olsunlar

cbeabed0-1627-4c59-9078-534631a1fc5d.jpeg

8. Yeni projeler, gelecek odaklı çalışmalarınızdan söz eder misiniz? 10sene sonra Kerem Bozkurt'un neler yapmış olacağının bir haritasını çizebilir misiniz?

Tabii. Az öncede bahsettiğim gibi Ustalara Soruyorum’ un devam kitabı gelecek. Öğrencilerimle beraber hazırladığımız postmodernist öykülerden oluşan bir antoloji kitabı hazırlığımız var. Pandemi sürecinden sonra, tamamladığım romanımı yayımlamayı düşünüyorum, ayrıca bir film senaryosu çalışmam var. 10 yıl sonra ne olacağını bilmiyorum ama ustamız Haluk Bilginer’in deyimiyle şunu söyleyebilirim; 10 yıl sonraki Kerem Bozkurt’u çok kıskanıyorum, hala öğrenciyim ve kim bilir 10 yıl sonra neler öğrenmiş olacağım…

9. Hangi yayınevi ile çalışacaksınız?

Ustalara Soruyorum kitabımın basıldığı yayınevinden iki ay önce, karşılıklı anlaşarak ayrılma kararı aldım ve henüz bir yayınevi ile anlaşmadım. Bu konu ile alakalı çeşitli yayınevleri ile pandemi sürecinden sonra görüşmeler yapacağız ama ben yine de kendime bir fotokopi makinesi siparişi verdim. 

acaa0231-fb40-480b-b76e-09eb96f3cb10.jpeg

Bu güzel sohbet için Kerem Bozkurt’a teşekkür ediyor, kaleminin her daim başarılara imza atmasını diliyorum. Bundan sonra köşe yazılarımın yanı sıra çok değerli isimlerle faydalı sohbetleri sizler için Medya Ege’ye taşıyacağız. Bunun heyecanını sizlerle birlikte yaşamak için takipte olmanızı ve bizi yalnız bırakmamanızı arzuluyor, güzel günlerde buluşmak dileğiyle... 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum