İzmir Kent Konseyi Başkanı Işık'tan flaş açıklama

İzmir Kent Konseyi Başkanı Işık'tan flaş açıklama

İzmir Kent Konseyi Başkanı Nazik Işık, Can Radyo'da Birol Soylu ile 10. Köy Programının Konuğu oldu.

İzmir Kent Konseyi Başkanı Nazik Işık, yönetim krizinin ekonomik krize neden olduğunu söyleyerek, " Ekonomide yönetilmesi gereken pek çok ekonomi meselesi var ama bu ekonomi meselelerini yönetecek siyasi güç yok." dedi. İstanbul sözleşmesinin feshine değinen Işık," İstanbul Sözleşmesinin feshi bir kırılma noktasıdır" ifadelerini kullandı.

Programdan satır başları şöyle...

Kent Konseylerinin bir kent için öneminden bahseden Işık,"Kent konseyleri bir şehrin ortak aklı, ortak gücüdür. Bizim toplumumuzun imece usulü geleneği kent konseylerinin bir parçası. Kent konseyleri böyle bir geçmişe sahip olan bir toplum için kabulü kolay bir yapı. Bir kent konseyi nerede kurulduysa oradaki insanların temsil gücünü arttırmak, oranın sosyolojik gruplarıyla ilişkiye güçlendiren çeşitli görevleri var.Sesini duyurmak isteyen herkesi tek çatı altına toplamak isteyen herkesin sesi olan bir yapı. İlk kez 1992'de Rio'da yapılan iklim çalışmalarıyla ilgili ortaya konmuş yerel yaşamın korunması anlamında 21 gündem maddesi vardı. Yerel gündem 21'ler bu hedef çerçevesinde tek tek insanların ve STK'ların yan yana gelip oluşturduğu kent meclislerinden gelir. Ben yerel gündem 21'ler döneminden aktif olan bir sivil toplumcuyum. O zaman şu sıkıntıları hep çektik. Türkiye Yerel Gündem 21 Sözleşmesini imzalamış bir ülke olsa bile uygulamada çok sıkıntı çekti. Kent konseyleri ile ilgili konuyu yerel yönetimler mevzuatına sokmak için çok çalıştık. 5393 sayılı belediye kanunu 2005 yılında yürürlüğe girerken istediğimiz bir parça karşılanmış oldu. Kent konseyleri yasanın 74. maddesine girdi. Ancak hala kent konseylerinin oturmuş bir mevzuatı yok. Bunun iyi tarafları da var. Esnek  bir yapıyla karşı karşıyayız. Diğer taraftan mesela, mali özerkliği olmaması, 5393 sayılı belediye kanunu içinde yer alıyor olmak nedeniyle belediyenin bir birimi gibi görünmenize neden oluyor. Belediyenin bir birimi değil, bağımsız bir yapı. "ifadelerini kullandı.

İzmir kent konseyinin projeleri hakkında bilgi veren Işık,"İzmir Kent Konseyi açısından yeni yeni başladık. 29 Şubat 2020'de kongre ile seçildik.  Mart ayında pandemi ilan edildik. Bu durumda online olarak Biz çalışmaya kısa sürede adapte olduk. Yeni projelerimizden birisi. Toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonu ve büyükşehir belediye meclisi ile iki toplantı yaptık. Kadın meclisiyle komisyonun belirli aralıklarla bir araya gelmesi ve kendi gündemlerini birbiriyle paylaşması ve gereken önergelerin hazırlanması konusundaki çalışmaları başlattık.  Bunun yanında spor komisyonu başkanı ile engelsiz izmir komisyonu başkanı ile konuştuk. Belediye meclisinde Tunç Soyer bir başvuruda bulunduk. Belediye meclisinde bir yerimiz bir masamız olsun diye bu kabul edildi. Bu konuda görünürlük açısından çok önemli bu pek çok kent konseyinde olmayan bir hak.

Örneğin, okullar açılacaksa okullarla ilgili ne yapılması gerekiyorsa bununla ilgili eğitimcileri davet ettik, gençlik ve çocuk meclislerini davet ettik.Ayrıca eğitim sendikalarını davet ettik. Eğitim alanında faliyet gösteren dernekleri davettik ve bu süreçte yedi toplantı yaptık. Her toplantımızın sonuçlarını da kurula sunduk. İhtiyaçlar neler, neler yapılabilir konusunda yüzde 70-80 karşılık buldu.

Bunların yanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi ile ilgili bir çalıştay yaptık. Engelli bireylerin ve ailelerinin doğal afet anında nelere ihtiyaç duyabileceği konusunda çalıştay gerçekleştirdik.  Türkiye'de ilk mültecilerin pandemi sürecinde temel hizmetlere erişim raporunu İzmir Kent Konseyi olarak hazırladık. Gerek kamu kuruluşlarından gerek ilgili STK'ların katılımıyla 26 kuruluşun ortak raporunu çıkardık. Bu türkiye tarihinde çok önemli bir adımdır. Kent konseyi çok geniş bir alana yayılıyor. Hangi alanda hangimizin ayağına taş değse gelebilir. " şeklinde konuştu.

1-883.jpg

Türkiye'deki ekonomik krizin en önemli nedeninin yönetim krizi olduğunu söyleyen Işık,"Gerçekten var olan mesele bir yönetişim meselesi.  Benim kişisel kanaatim tek adamın olduğu yerde katılımcı bir anlayış söz konusu değildir. Bu işin bir tarafı yönetim krizidir. Ancak öbür taraftan bu yönetim krizinin arka tarafında da aleniyetin kaybolmuş olması,  hukukun yerle yeksan olması, hesap vermeye hiçbir şekilde yanaşılmaması, ortak akıldan uzak olması açısından da berbat bir yönetişim anlayışı var. Sadece bu yönetim anlayışı olması değil, bu yönetim modelinin arkasındaki zihniyetle de ilgili bir problem var. Onun için ekonomiyle de ilgili problemlerin yetersiz olduğu çok açık. Bir kişinin iki dudağı arasındaki yönetim şekli devletin çökmesinden başka bir sonuç getirmez. Merkez Bankası bütün dünyada bağımsız olması gereken, kendi izlemesi gereken politikaları kendi kurullarında kendi danışmanlık sistemi içinde belirleyemiyorsa merkez bankası başkanı otur deyince oturuyorsa kalk deyince kalkıyorsa hatta kalk dendiği için şükranlarını sunuyorsa artık Türkiye'de ciddi yönetim krizinin olduğunu gösterir. Bu durumda toplumda ciddi güvensizlik yaratır. Ekonomide yaşanan olumsuzluklar bu güvensizlik krizinin yansımasıdır. Ekonomide yönetilmesi gereken pek çok ekonomi meselesi var ama bu ekonomi meselelerini yönetecek siyasi güç yok. " dedi.

İstanbul Sözleşmesinin feshi toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bir kırılma noktası olduğunu belirten Işık,"Bugün Türkiye kadınlarla ilgili meseleler açısından toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bir kırılma aşamasında. Bu kırılmada bizi çok ciddi sorunlar bekliyor. Bu sorunlardan kaçınamayız ama mücadele edebiliriz. Bu kırılma İstanbul Sözleşmesiyle kendini gösterdi. Bu kırılmanın kritik noktası beş altı sene önce 11. Kalkınma Planı Hazırlıkları sırasında kendini göstermişti. Toplumsal cinsiyet rollerinin eşitlenmesini kabul etmeyen bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız. İktidar kadın ve erkeğin eşit olmasını kabul etmiyor. Bunu kabul etmediği için toplumsal cinsiyeti kabul etmeyelim, aile kutsallaştırması içinde ailenin içinde ne olup bittiğine bakmayalım diyor. Biz aile kötüdür demiyoruz. Ailenin içindeki problemlerle ilgilenmek zorunludur. Ailenin içinde yaşanan sorunların bir reise bağlı olarak çözümlenmesi doğru değildir. Erkekler ailenin reisi değildir. Aileyi oluşturan kişilerden birisidir. Eşler eşit iki insanlardır diyoruz.

Bu sözleşmenin eşcinsel evlilikleri onayladığı ve bu konuya bir kapı açtığı yok. Sadece diyor ki hane içinde insanlara cinsel yönelimi dahil bu tarz konuları neden olarak gösterip şiddet uygulayamazsın diyor. Eşcinsellerin birlikte yaşadıkları hanelerde eş olarak gördükleri yasal olarak evli olmasalar bile eşlerinden şiddet gördükleri durumda hukuk yoluna başvurdukları zaman devletin onlara aynı desteği sağlamaları gerektiğini söylüyor. Eşcinsellerle ilgili bölüm bundan ibaret. Konuya insan hakları açısından bakılmıyor. Bu sözleşme hane içinde herhangi bir hane üyesine yönelik şiddete dairdir. Kadınlar içinde hem ev içinde hem ev dışında yaşananı kapsar. Çünkü kadınlar sadece ev içinde şiddete uğramıyor." diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum