İzmir medyasındaki iftiralara, Umutoğulları isyan etti!
Gazeteci Mithat Umutoğulları, Büyük İzmir TV’de yayınlanan 8. Gün programında Gazeteci Mevlüt Dağdeviren’in kendisiyle birlikte 7 gazeteciyi bazı belediye başkanlarına karşı ‘kirli ittifak’ kurmakla iftira attığını söyledi.
Gazeteci Mithat Umutoğulları, Büyük İzmir TV’de yayınlanan 8. Gün programında Refik Pak’la birlikte gündemi değerlendirdi. Programda İzmir medyasında son dönemde yaşananlara değinen Umutoğulları, bazı gazeteciler tarafından kendisine atılan iftiralara ve yapılan dedikodulara çok sert tepki gösterdi.
Umutoğulları’nın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
“Öncelikle çok üzgünüm. Burada bu kadar gazetecileri itibarsızlaştıramaya çalışan belediye başkanlarından bahsettik. Televizyon kanalı kuracağım diye gazetecileri ayağına getiren kişilerle ilgili bir sürü şeyler söyledik. Ama kendi meslektaşlarımla ilgili bu kadar hassasiyet gösterirken, bir meslektaşımız tarafından öyle bir duruma sokulmuşuz ki, şok olduk. Bir gazetecinin böyle bir olayı yapıyor olması beni inanılmaz üzdü.
"SENGEL'İN EŞİNE 'KİRLİ İTTİFAK KURULDU' DEMİŞ"
Biz 6-7 arkadaş birlikte gündüz bir araya gelerek yemeğe gittik. Ben aslında gitme taraftarı değilim ama ısrarla telefon gelince gidelim dedik. Sonra orada kendi aramızda muhabbet ettik. Muhabbetlerimizde meslekten uzak, bir tek siyasetçiyle ilgili bir şey konuşmadan geceyi bitirdik. 2 gün önce Selçuk Belediye Başkanı Filiz Hanım’ın eşi Gökhan Bey, İz Gazete’nin sahibi Ümit Kartal’ı arıyor. Anlatılan senaryoya göre biz oradaki 7 gazeteci, İz Gazete’ye reklam veren bütün belediye başkanlarına savaş açacakmışız ve onların aleyhine konuşacakmışız. İlk hedef Selçuk’muş. Daha önceki programımızda Selçuk’taki lansmanı Narlıdere’deki lansmanla beraber konuşmuştuk. O gün yaptığımız yayının kaydını Mevlüt Dağdeviren, Filiz Ceritoğlu Sengel’in kocasına atıp, ‘Kirli ittifak iş başında. 7-8 kişilik bir arkadaş grubuyla böyle bir ittifak kuruldu. Bundan sonra sizinle uğraşacaklar. Sizi hedef seçtiler. Bunun ilk adımı atıldı’ demiş. Daha sonra telefon konuşması yapılıyor ve telefonda da bir senaryo çiziliyor. Hem İz Gazete, hem de Filiz Ceritoğlu Sengel’in hedef alındığı, benim hedef doğrultusunda bir yayın yaptığım ve bu yayınların devam edeceğini anlatmış.
"HAYATIMDA İLK DEFA BÖYLE BİR SENARYOYLA KARŞILAŞTIM"
Ümit Kartal, Medya Ege’nin sahibi Arif Çayan’ı, Çayan da beni aradı. Biz ortalığı ayağa kaldırdık. Hızlı bir şekilde organize olup ‘Biz 7-8 kişiydik. Herkes zan altında. Kim bunu yaptıysa bu durumu Gökhan Bey’e soracağız’ dedik. Ümit Kartal ‘Konuyu ben biliyorum. İsim bana söylendi. Eğer Gökhan Bey ismi söylemezse ben söyleyeceğim’ dedi. Ondan sonra sabah arkadaşlar Selçuk’a gidiyor, konu konuşuluyor. Gökhan Bey’e soruluyor. Gökhan Bey de ‘Bunu bana anlatan Mevlüt Dağdeviren’ diyor. Dağdeviren, İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) üyesi, aynı zamanda Ekonomi Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi. Meslek örgütlerinde görevli kendisi. Gökhan Bey bu durumu söyleyince de Dağdeviren ‘Ben böyle bir şey söylemedim. Siz benim konuşmamı yanlış anladınız’ diyor. Dağdeviren böyle söyleyince Gökhan Bey onun kendisine WhatsApp’tan attığı mesajları diğer arkadaşlarımıza okuyor. Ben hayatımda ilk defa böyle bir senaryoyla karşılaştım. Güzel çizilmiş ve üzerinde kurgulanmış. Ben buradan özellikle Filiz Hanım’ın eşi Gökhan Sengel’e ve Ümit Kartal’a teşekkür ederim. Bu konuda bir irade ortaya koyarak, bu konunun aydınlanmasında bizimle birlikte hareket eden Mikail Karadaş, Gökhan Kafalı, Abdullah Polat, Adem Nakçı ve Arif Çayan’a teşekkür ederim. Mevlüt Kömür’e de teşekkür ederim. Mevlüt Kömür’ün o akşam inanılmaz morali bozuktu ve en çok tepkiyi gösteren isimlerden birisiydi. Olay duyulduktan sonra da o kadar çok mahcup oldu ki… Biz Mevlüt Kömür’e bu konuda kendisini suçlamaması gerektiğini söyledik. Biz de gerçekten Mevlüt Kömür için çok üzüldük. Biz Mevlüt Dağdeviren’in bizimle ya da başka medya kuruluşlarının haberlerini atıp, başka insanlarla da aynı konuşmayı yapmış olduğu ihtimalinin üzerinde duruyoruz.
"BİZE İTİBAR CELLATLIĞI YAPTI"
Öncelikle şunu söyleyeyim, İzmir’de 22 yıldır bu sektördeyim. Ben elimde gazete dağıtarak bu işe başladım. Haftanın 2-3 günü bu programda yorumlar yapıyoruz. Elimden geldiğince değerler doğrultusunda mesleğe yakışır bir şekilde işimi yaptım. Bu mesleğe başladığım günden bu yana hep gazeteciliğin onurunu korumak adına elimden ne geliyorsa yapmaya çalıştım. Bir gazeteci haksızlığa uğradığında yanında oldum. Kendi çalışanlarımla ilgili saldırı olduğunda karşılarında durdum. Ben gazetecilerle ilgili yapılan hiçbir şeyi görmezden gelmedim. Burada benimle beraber ismi geçen bütün arkadaşların gazetecilik dışında hiçbir faaliyeti yok. Dolayısıyla bizimle ilgili böyle iftiralar atan, itibar cellatlığı yapan birine sessiz kalmamız asla doğru değil.
"DAĞDEVİREN'LE İLGİLİ SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIM"
Ben yarın bu arkadaşla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacağım. İzmir Ekonomi Muhabirleri Derneği Başkanı Murat Demircan’ı aradım. Kendisine bu konuyla ilgili disiplin sürecinin başlatılması gerektiğini söyledim. İGC’ye de şikayette bulunacağım, en azından bir daha hiçbir gazeteciye böyle iftira, karalama içerisine girmesin. Zaten Türkiye’de zor şartlarda bu mesleği icra ediyoruz. Birçok sıkıntılarımız var. Sadece bir belediye başkanına yalakalık yapacaksın diye bizim onurumuzla haysiyetimizle kim oynar? Gidip de ‘Bunlar size kumpas kurdular’ denir mi? Dolasıyla iftiralarının, hakaretinin bedelini ödeyecek. Eğer biz itibarımızı satacaksak bu mesleği niye yapalım? Bu olay ortaya çıkmasa Selçuk Belediye Başkanı her gün bana veya oradaki arkadaşlara bakarken ‘Bunlar bir ekip, uzak duralım’ diyecek. Hayatımda hiçbir zaman operasyon içinde olmadım. Namussuzluk, hırsızlık yapmış adamı arkadaşım değil, babamın oğlu olsa da savunmam.
Sercan Avcı, benim yanımda çalışıyordu. Ben yetiştirdim onu. Bir gün geldi, ‘Kimi belediye başkanı, kimi milletvekili yapacağız?’ diye sordu. Ben de ‘Biz kimiz ki, oturup bunu planlayacakmışız’ dedim ve onunla yollarımı ayırdım. Bunu yapmış bir adamım, 10 yıl yürüdüğüm kişiyle yolumu ayırmışım. Benim görevim bu değil ki? Ama insanlara bakıyorsunuz her şey bir şeyler tutturmaya çalışıyor. Şimdi bu arkadaş nasıl bakacak insanların yüzüne, nasıl sokağa çıkacak merak ediyorum. İnsanda biraz haysiyet, şeref olacak. Bu kadar insana haksızlık yaptı, bize itibar cellatlığı yaptı. Biz bu arkadaşla ilgili savcılığa ve meslek örgütlerine şikayette bulunacağız.
"YARDIMOĞLU ÇALIŞTIĞI KURUMUN LAPTOPUNU GASP ETMİŞ"
KUT TV meselesiyle ilgili birçok insan aradı ve aramaya devam ediyor. İlhan Kut’un yanında olan bir gazeteci var: Suavi Yardımoğlu. Uzun yıllar Ege TV’de spor müdürlüğü yaptı. İlhan Bey her ay personel değiştiriyor, personelin maaşlarını ödemiyor. Bu kişi de onun yanında benimle ilgili dedikodu yapmış. Ben de numarasını aldım, aradım açmadı. Mesaj attım. ‘Seninle işim olmaz’ yazmış. Konunun ne olduğunu bilmiyor, fakat tahmin ediyor. Ben de ‘Dedikodu yaparak arkamdan konuşacaksın. Ben aradığımda da bana ‘Seninle işim olmaz’ diyeceksin. Öyle yağma yok’ dedim. İkincisi de ‘Önce laptopunu gasp ettiğin kurumun bilgisayarını geri ver’ dedim. Cevap olarak ise ‘Ben emeğimin hakkını aldım, o benim tazminatım’ dedi. Bu konuyu Hakan Bey (Kandemir) bize anlattı. Son Mühür Gazetesi’nde çalışmış. Kurumun laptopunu alıyor ve ‘Vermeyeceğim. Sizden tazminat hakkım var' diyor. Tazminat hakkın varsa mahkemeye gider, hakkını alırsın. ‘Ben o kurumun ayakta kalması için bir sürü çaba gösterdim, yeri geldi şoförlük yaptım’ dedi. İşte mesleğin anasını böyle ağlattınız. Onun çantasını taşıyarak, buna şoförlük yaparak gazetecilik mesleğinin itibarını yok ettiniz. Gelmişsin 60 yaşına, emekli olmuşsun. Git evinde otur, ona buna şoförlük yapma. Böyle meslektaş olur mu? Bu adamdan karakter, şahsiyet, ahlak bekler misin?
İLHAN KUT'A: KÜBA'YA GİDECEĞİNE MAAŞLARI ÖDE
İlhan Kut 1 aydır insanların maaşlarını ödememiş. Bugün diyormuş ki ‘Moralim çok bozuk. Eşimle Küba’ya gideceğim’. Küba’ya gideceğine git çalışanların maaşlarını öde. Ben bu kadar konuşuyorum, neden beni mahkemeye vermiyor? Ben niye konuşuyorum burada? Adam bir sahtekarın yanında durup beni eleştiriyor. Yalan yanlış konuşuyor. Üreten adam konuşmaz. TV35’i ilk kurduğumda 45 kişi çalışıyordu, dedikodudan geçilmiyordu. Sayı 20’ye düşünce herkes iş yapmaya başladı. Bu adamların da yapacak işi yok, iki sahtekar karşılıklı dedikodu yapıyorlar. Konu da şu: Biz bu stüdyoyu yaparken bir arkadaşımızdan hizmet satın aldık. İşe başlamadan parasını gönderdim. Demişler ki ‘Bu stüdyonun parası ödenmemiş’. Stüdyoyu yapan arkadaşla konuştum ‘Ben böyle bir şey konuşmadım’ dedi. Bu kentte bir Allah’ın kulundan kimsenin benden bir kuruş alacağı yok."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.