İzmir'den Cannes'a Başarı Hikayesi: Eleia

İzmir'den Cannes'a Başarı Hikayesi: Eleia

Selçuk Uyan ve başarılı ekibi İzmir'de çektikleri işçi ve köylüyü odak merkezine alan Eleia Cannes Film Festivali'nde yer aldı.

​İzmir'in önemli değerlerinden, tiyatro alanında kendisini kanıtlamış Selçuk Uyan'ın filmi olan Eleia Cannes Film Festivali'nde yer aldı. Sponsor bulamayan, hiçbir kurumdan destek görmeyen Selçuk Uyan ve ekibi, Eleia'yı çekerken Belenbaşı köylülerinin sıcak dünyasına girerek en büyük desteği onlardan gördü. Tamamen İzmir'de çekilen Eleia hakkında Selçuk Uyan ile konuştuk. 

Filmi tamamen İzmir'de çektiniz. Film seti olarak tam olarak nereleri kullandınız?

Eleia 'nın çekimlerini İzmir'in Buca ilçesindeki Belenbaşı Köyünde ve Karşıyaka- Alaybeyde gerçekleştirdik.Burada şunu belirtmem lazım Belenbaşı köyü bizim için çok özel bir yer. Çünkü yaşayış biçimleri ve insanların hikayeleri filmde anlattığımız hikaye ile benzer özellikler taşıyor. Köye gidip görüştüğümüzde ise gerçekten çok sıcak karşılandık. Ne istersek kırmadan yaptılar. Çekim sürecinde imece usuluyle inanılmaz bir destek verdiler. Muhtar azası Ali Kınacı film boyunca bizimleydi.Hatta küçük bir sahnede rol de aldı. Bu karşılama ve iyi niyet karşısında Belenbaşı köyü benim için hep özel bir yere sahip olacak.
 
Eleia ile insanlara anlatmaya çalıştığınız ne?
Eleia eski yunancada zeytin anlamına gelmektedir. Zeytin sadece yunan tarihinde değil tüm dünya tarihinde hatta mitolojide yada semavi dinlerde bile çok önemli bir yere sahiptir. Mesela Zeus bütün çocuklarına bir ağaç ismi verirken en sevdiği kızına Zeytini veriyor. Yada Nuh'un toprak parçası bulmak için yolladığı kuş geri dönerken ağzında bir zeytin dalı tutuyor. Bunun için Zeytin güzelliği,yaşamı ve barışı simgelemektedir.  Ayrıca Ege bölgesi için de çok değerlidir.  Dikkat edin siteleşmiş bölgelerde bile mutlaka bir tane zeytin ağacı görebilirsiniz.Ben de hikeyemin temeline bu tarihsel önemi ve hizmet ettiği düşüncenden dolayı zeytini aldım. Tabii ki de bu kadar önemli olmasının dışında zeytinin etrafında inanılmaz bir sömürü düzeni bulunmaktadır. Eleia da da aslında bunu anlattım. Film kendi zeytinliğinden topladığı zeytinleri pazarda satarak geçinmeye çalışan bir aileyi merkezine alıyor. Bu sürede talan edilen zeytinlikleri ve bu alanların neden-nasıl fabrikalaştığını, Köylünün üretimden koparılıp, kurulan zeytin fabrikalarında mevsimlik işçi olarak ne şartlarda çalıştırıldığını anlatıyor. Bu Film antikapitalist kurmaca bir hikaye olarak görülebilir. Ben bu hikayeyi yazarken aslında tek düşüncem gerçekçi olması idi. Zaten filmin geçen doneleri göz önüne aldığınızda bunların olmadığını varsaymak yanlış olacaktır. Şuan herhangi bir zeytin fabrikası için filmde geçen kapitalist ve işgalci düşünceye sahip olmadığını söyleyebilir miyiz? Filmde geçen bir diğer yan hikaye ise modern pazarlar olarak ifade edilen marketlerin, pazarları, ürünlerin üstünde yer alan etiketler ile nasıl yoketmeye çalıştığıdır. Etiket sömürüsü ile rekabet anlayışı, "O markette daha ucuz"görüşü yada haklı isyanı (ki herkes maaşına göre alışveriş yapabiliyor) İnsanları marketlerin sattığı tatsız tuzsuz fabrikasyon sürecinden geçen zeytinleri almaya zorluyor. Böylelikle pazarlar pahalı ürün satan kötü çocuğa dönüyor..
 
Hiçbir yerden destek göremediniz, film için gereken parayı nasıl toplayabildiniz?
Çekim Öncesi süreç, belki de bizim için en zor süreçti. Çünkü Sponsor bulmak hele ki işçi-köylü merkezli bir filme sponsor olacak birini bulmak neredeyse imkansıza yakındı. İzmir'de gitmediğimiz kurum-kuruluş, görüşmediğimiz kişi yoktu. Bütün bu görüşmeler sonuçunda tabii ki de hiç bir sonuç alamadık. Çözümümüz ise tiyatro oldu. Hemen bir tiyatro ekibi kurdum. Ardından bu oyunu yönetmeye başladım. İzmir seyircisi de bu oyunu gerçekten çok sevdi. Tabii İzmirli oyuncular Yeşim Aydın, Merve Aydoğdu ve Hakan Hasertürk'ün mükemmel performansı da bize çok katkı sağladı. Ve biz bu oyun sonunda filmimiz için gerekli parayı toplamış olduk. 
 
Eleia gibi bir filmi ortaya çıkaran, köylü ve işçiyi merkezine alan ekipte kimler yer alıyor?
Kameranın Önünde ve arkasında değerli sinemacılar ile çalıştım. Orhan aydın,Emre Canpolat ve Ali Beyat  performaslarıyla emek verdiler. Bu isimlerin politik sinemaya daha önce de önemli katkıları vardı. Eleia'da onlar ile çalışmak benim açımdan çok güzel ve özel bir deneyimdi. Hiç bir beklentileri olmadan sadece filme inandıkları için geldiler. Emre sadece oyunculuğu ile değil setteki enerjisi ile de bize yardım etti. Ali ağabey ise benim daha önce ki bir projemde yer almıştı. O günden bu güne beraberiz.Ayrıca Belenbaşı köylüleri de bir sahnemizde rol aldı. Kamera arkasında ise isimlerini anmadan geçemeyeceğim kişiler var. Filmin görüntü yönetmenliği Erdal Hanay yaptı. Sesleri Yiğitcan Kiremitçi kaydetti. Reji ekibinde yardımcılığımı Öznur Tümer yaptı. Sanatta da Betül Sur vardı. Yapım ekibim ise Derman Bayrak,Hadi Oruk ve Barış Sayır'dı.Filmin Altyazılarını da arkadaşım Jasmen Yüsra yaptı.  Bu filmi yetenekli bir ekip ile yaptım.Bu da benim şansım oldu.
 
Cannes 'a katılmak oldukça büyük bir olay. Bu süreç nasıl işledi?
Cannes film festivali durduğu yer ve bağımsız sinemaya bakışından dolayı sanıyorum dünyadaki tüm sinemacılar için önemli bir yere sahiptir. Benim için de öyle. Bu sene Mayıs'da gerçekleşecek festivale Eleia'da davet edildi.Bu hem benim için hem de İzmir için güzel bir haber oldu.Ben ve filmimizin avrupa temsilcisi Bület Taş festival tarihlerinde orada olacağız. Filmimizin dünya premierini festivalde yapacağız. Bir yandan da Türkiye politik sinemasını orada temsil edeceğiz. Bir köylü hikayesini dünyanın bir çok yerinden gelen sinemaseverlere seyrettireceğiz. Çok güzel bir gün olacak. Ayrıca orada ki sinema yapımcılarına  hem Eleia için hem de yeni projem hakkında bir sunum yapacağım. 
 
Eleia'yı başka nerelerde göreceğiz?
Eleia'nın yolculuğu ise devam ediyor. Daha önümüzde uzun bir yol. Diğer yabancı film festivallerine de başvuracağım. Umarım hakettiği değeri bulup başarılı olur. 
 
İşçi ve köylü odaklı sinema işin içine girince kolay olmamıştır herhalde?
İktidarın politik sanat üreticilerine karşı kullandığı bir silahtır. İstemediği,hoşuna gitmeyen yerleri kendi iktidarını sarsacak her şeyi bir makas darbesiyle atabilir. En son Yeşim Ustaoğlu'nun Tereddüt filmi ve Son şnitzel adlı kısa filmin yaşadıkları ortadadır. Sadece bunlarda değil. Mesela gündemde olan bir olay var. Recep İvedik filminin Sinema salonlarını işgal etmesi.Neredeyse her salonda bu film var. Ancak bundan önce sanki bağımsız filmler AVM'lere sıkışmış sinema salonlarında kendine yer bulabiliyor muydu?  Sinemalara girmeyen bir çok film olduğunu biliyorum. Bunlar kıyıya itiliyor. Bir kaç Popüler film şirketi destekçin değilse, kendine  sadece festivallerde yer bulabiliyorsun. Ancak ben Türkiye'de ki film festivallere de oldukça uzağım.Festivaller de de inanılmayacak mazeretlerle sansür uygulanabiliyor. Bu nedenle Eleia yerli film festivallerinde yer almayacak.
 
İlerleyen süreçte Selçuk Uyan'ın nasıl projelerini göreceğiz karşımızda? Ne gibi projeleri var?
İlk uzun metraj filmim olacak "Hayallerim işgal altında" nın senaryosunu bitirmek üzereyim. Cezaevindeki hücresinde hayatta kalmaya çalışan bir gencin hikayesi. Yaz aylarında çekime başlayacağım. Oyuncu ve sponsorluk görüşmelerimiz yavaş yavaş başladı. Bu filmi de İzmir de çekeceğim.Ayrıca bağımsız uzun ve kısa filmciler için bir cep sinema açma girişimlerim var. Bağımsız sinemacılar filmlerini gösterecek yer bulmakta zorlanıyor. En azında nefes alacağımız, kendimiz ifade edebileceğimiz ve filmlerimizi sansürsüz şekilde gösterebileceğimiz bir yer olsun diye böyle bir proje hazırladım. Yakında bu salon gösterimlere başlayacak.
 
Selçuk Uyan ile yeni tanışacak okurlarımız içinkendinizden bahsetmeniz gerekirse söyleyecekleriniz?
Ben işçi hikayeleri yazmayı yada çekmeyi seviyorum.  Çünkü gördüğüm bildiğim hikayeler, aşina olduğum durumlar bunlar. Zoruma giden şeyler var. Sömürülen işçiler, iş cinayetine kurban giden, madenlerde fıtrat denilen ölümler var. Benim sinemam işte bu hikayelere hizmet ediyor-edecek. Sinema ile bunları anlatmaya çalışıyorum. Bize dayatılan burjuva sanatçı anlayışını asla kabul etmiyorum. "Godard'ın deyimi ile halkın yaptığı filmlere ihtiyacımız var, onlar için yapılanlara değil". Benim için en doğru anlayıştır. Bir işçi çocuğuyum.Halktan birisi olarak küçücük bir köyde yaşanılan hikayeyi evrenselleştirmek için sinemayı seçtim.  Bu yüzden de Eleia'yı çektim.
Son olarak demek istediğiniz bir şey?    
Filmde emeği geçen herkese yürekten sevgiler. Bu film onlar sayesinde oldu. Bence en önemli başarı insanların bir arada bir şeyler üretmesidir. Bizim başardığımız da aslında budur. 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.