Kadına yönelik erkek şiddeti tüm yönleriyle ele alındı

Kadına yönelik erkek şiddeti tüm yönleriyle ele alındı

Ege Üniversitesi Felsefe bölümü öğrencilerinin yürüttükleri Kadın Cinayetlerine Karşı Farkındalık Projesinde, kadına yönelik şiddet farklı yönleriyle ele alındı.

Ege Üniversitesi Felsefe bölümü öğrencileri, Kadın Cinayetlerine Karşı Farkındalık Projesi gerçekleştirdiler. Proje kapsamında İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyoloji bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selda Tuncer, Psikolog İlknur Peder ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Üniversite Kadın Meclisleri Sorumlusu Güneş Fadime; kadına karşı şiddet konusunda değerlendirmelerde bulundular. Kadına karşı şiddetin sosyolojik yönlerinin değerlendirildiği projede medyanın şiddete olan etkisi sorgulanarak mağdur ve mağdur yakınlarının yaşadıkları psikolojik ve sosyal problemlere de dikkat çekildi.

1.jpg

Kadın cinayetlerinin toplumda biriken sorunların bir sonucu olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selda Tuncer, kadın cinayetlerinin temelinde ataerkil sistemin yattığını vurguladı: “Ataerkil yani erkek egemen sistemden kastımız, erkeklerin kadınlar karşısında farklı ve hiyerarşik olarak daha üstün, daha avantajlı, daha güçlü ve iktidar sahibi olarak konumlanmasıdır. Bu anlayışın sonuçlarını kişisel ve gündelik hayatımızda, makro politikalarda, hatta uluslararası pratiklerde görüyoruz. Herhangi bir cinayetten bahsetmediğimizin altını çiziyorum. Çünkü kadın cinayetlerinde mevzu kadınların, kadın olmasından dolayı şiddete uğramasıdır. Yani daha dezavantajlı, daha güçsüz bırakılan kadınlar; toplumsal cinsiyet kimliği, rolleri, statüsü, pratikleri, daha genel bir tabirle yaşadığı eşitsizlik sonucunda erkekler tarafından şiddete uğruyorlar, hatta öldürülüyorlar. Burada tek tek erkeklerden söz etmiyoruz; genel olarak karar mercilerinde erkeklerin olduğu, uygulayıcı ve denetleyici mekanizmaların erkeklerden oluştuğu, kuralları erkeklerin koyduğu ve onların çıkarları, ilgileri doğrultusunda oluşturulan bir düzenden söz ediyoruz. Bu nedenle kadın cinayetlerinin önlenmesi için öncelikle toplumda kadın erkek eşitliğinin sağlanması gerekiyor. Bu eşitlik karşılıklı farklılıkların tanınmasıyla dengelenmeli ve evrensel temel insan hakları temelinde her alanda sağlanmalıdır. Sorunun tespiti sonrasında bütünlüklü politikaların yapılması gerekiyor. Tersi, ancak yaranın üstünü örtmektir. Sorunu kökünden çözmek için kadınların; eğitim, sağlık, siyaset gibi alanlarda karar mercilerine katılmalarını sağlamalıyız. En önemlisi ise kadının, hukuk karşısında daha güçlü hale getirilip korunmasıdır. Bu nedenle politikacıların bir an önce kadınların uğradığı mağduriyetleri görüp eşit ve adil bir hayat için bütünlüklü politikalar üretmesi gerekmektedir.”

2.jpg

Kadına karşı şiddet olayları başta olmak üzere her türlü şiddeti konu alan haberlerde, medya içeriklerinde kullanılan yanlış aktarımların şiddeti beslediğini ifade eden İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi “Yaptığımız çalışmalarda meslektaşlarımızın arasında dahi şiddeti körükleyen medya dilini kullananlara rastlıyoruz. Kadına şiddet, dünya genelinde bir sorundur fakat Türkiye’de bu sorunun kemikleşmiş, kangren haline gelmiş, kanıksanmış yanları olduğunu görüyoruz. Hatta geleneklerin ağır bastığı bölgelerde kadına şiddet mazur bile görülebiliyor” dedi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Hollanda Krallığı Büyükelçiliği’nin İnsan Hakları Programı desteği ile başlayan NAR Projesi’nin geçtiğimiz günlerde tamamlandığını belirten Gappi, proje hakkında bilgi verdi: “Yaptığımız çalışmalarda ‘Kısa etek giyiyordu’, ‘Ama eve geç geldi’ gibi mağduru suçlu gösteren yaklaşımların arttığını tespit ettik. Bu soruna karşı cemiyet olarak öncelikle medya farkındalığı oluşturmak istedik ve altmışa yakın meslektaşlarımıza 2.5 ay süren eğitimler verdik. Barış gazeteciliğinin ve doğru medya dilinin, nasıl olması ve nasıl olmaması gerektiğini eğitimler aracılığıyla gösterdik. Örneğin biz artık ‘kadın şiddeti’ ifadesini kullanmıyoruz. Erkek şiddeti diyerek doğrudan bu şiddeti yaratan faili ortaya çıkarıyoruz. İkinci olarak akademisyenler ve uzmanlarla birlikte Türkiye’de ilk defa mahalle bazlı şiddet haritaları oluşturduk. Böylece hangi mahallelerde daha fazla şiddet görülüyor bunu tespit ettik. Projenin üçüncü ayağı ise mahalle çalışmalarıydı. Mahallelerde yaşayan kanaat önderleri aracılığıyla şiddete karşı alınabilecek önlemler, mağdurların karşılaşabileceği sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde yoğunlaştık. Biz bu projeye özellikle nar adını verdik. Şiddet gören birey, tek başına görünse dahi mutlaka etrafında, çevresinde ona destek veren yüzlerce unsur olmalı diye düşündük. Bu elbette İzmir Gazeteciler Cemiyeti perspektifinden bir bakış. Fakat kadına karşı şiddet dahil olmak üzere her türlü şiddete karşı alınabilecek farkındalık önlemleri ulusal politikalar gerektirir ve bu politikaların da geriye gitmesi bizim için maalesef üzücü.”

Kadın cinayetlerine kurban giden mağdur yakınlarının ciddi bir travma yaşadığını ifade eden Psikolog İlknur Peder, mağdur yakınlarıyla olan iletişimde yapıcı olunması gerektiğinin altını çizdi. Özellikle sosyal medya paylaşımlarında olumsuz içeriklerin travmaları tetikleyici bir etkiye neden olabileceğini belirten Peder: “Kadın cinayetlerine kurban giden mağdur yakınlarının, yaşadıkları travmayı atlatmaları için bazen çok uzun zamanlar gerekebiliyor. Böyle bir mağduriyette zaten ortada bir acı, bir kayıp var. Hele ki cinayet vakaları; bir aile bireyi, bir yakın tarafından gerçekleşmişse daha büyük bir travma durumu ortaya çıkıyor. Sosyal medyadaki yorumlar, mağdur yakınlarının yaşadığı travmayı; sarmaya çalıştıkları yaraları daha çok acıtan, kanatan bir duruma dönüştürebiliyor. Hatta empatiyle yapılan yorumlar bile bazen çok yararlı olmayabiliyor. Bu da mağdur yakınlarının uzun zamanlar duygularında, belleklerinde, ruhlarında derin yaralara yol açabiliyor. Toplum olarak bizler çok yetkin olmadığımız alanlarda, iddialı yorumlarda bulunabiliyoruz. Bu da isteyerek ya da istemeyerek başkalarını incitmemize yol açabiliyor. Bir yorum yapacaksak; hele ki böyle kritik ve kırılgan bir konuda yorum yazacaksak öncelikle gerekli mi diye düşünmemiz gerekiyor. Çünkü söz konusu olan insanların bir hayatları var. Bu yorumlardan etkilenebileceklerini öngörmek lazım” diye konuştu.

3.jpg

Kadın cinayetlerini durdurmak için mağdur yakınlarıyla birlikte mücadele verdiklerini belirten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Üniversite Kadın Meclisleri Sorumlusu Güneş Fadime kadına karşı şiddet sorununun herkesin problemi olduğunu ifade ederek “Temel amacımız elbette ki kadın cinayetlerini durdurmak. Ama bizler için yaşamak sadece nefes almak değil; özgürce kendi kararlarımızı alabildiğimiz, eşitçe yaşadığımız yarınları kurmak. Biz 12 yıl önce öldürülen kadınların yakınlarıyla birlikte bu mücadeleye başladık. Onlar platformumuzun kurucuları arasında. Toplumdan beklentileri elbette birlikte yürüttüğümüz hayat mücadelelerinde yanlarında yer almaları. Ama bu ülkede öldürülen kadınların yakınları sadece adalet mücadelesi yürütmüyor. Onlar başka hiçbir kadın öldürülmesin, kadınlar eşit ve özgür yaşasın diye mücadele yürütüyorlar. Destekler ve olumlu mesajlar; onları motive ediyor, umut veriyor. Olumsuz içeriklere gelince; bizler 10-12 yıl önce bu söylemlere daha sık rastlıyorduk. Çünkü o zamanlar kadın cinayetleri bu kadar görünür değildi. Kadınların yürüttüğü mücadele bu kadar çok toplum tarafından meşruiyet kazanmamıştı. Bugün geldiğimiz aşamada verdiğimiz mücadeleyle birlikte toplum da değişti, dönüştü. Kadına karşı şiddet sorunu artık toplumun da canına tak etmiş durumda. Herkes bu sorunun çözülmesini istiyor” diye konuştu.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.