Kadının Hayata Dokunuşu'na Burcu Gürbüz konuk oldu

Kadının Hayata Dokunuşu'na Burcu Gürbüz konuk oldu

Aysel Ateş Abdullazade, Burcu Gürbüz ile röportaj yaptı

Değerli Medya Ege okuyucularım, hepinizi sevgi ile selamlıyorum. Kadınların hayatına dokunmak niteliğinde yeni bir serüven ile yola çıktım. Bu yolculukta sizleri de yanımda görmekten, desteğinizi duymaktan memnun olacağımı belirtmek isterim. “Kadının hayata dokunuşu” köşesinde her hafta özel bir konuğumla röportaj yapacağım. 
 
Kadınca Adımlar’da “Kadının hayata dokunuşu” köşesinin ilk konuğu Türk dili ve edebiyatı öğretmeni, editör, televizyon programcısı ve spritüel yaşam koçu Burcu Gürbüz oldu.  Sizleri bu özel röportajın detaylarına davet ediyorum. 

img-20210201-wa0038.jpg

Burcu Gürbüz kimdir?

Aslen Kuzey Kafkas göçmenlerindenim. Adige’yim. Müzik öğretmeni bir anne ve askeri pilot bir babanın ilk kızıyım. Annem, babam devlet memuru olduğu için 30 Ağustos 1971’de İzmir’de doğmuşum. Onlar İzmit’e tayin olunca 1974 yılında kız kardeşim Burçak dünyaya geldi. 1976’da Ankara’ya taşındığımızda da ilkokula başladım. Ben üçüncü sınıftayken babam askerlikten malulen emekli oldu ve dedem, Isparta güvenli bir şehir burada kızlar terörden uzak büyür, dediği için Isparta’ya taşındık. Tam o yıl 12 Eylül’de askeri darbe oldu. Biz sekiz yıl orada yaşadık yani ben liseyi bitirene kadar. 1988 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü kazandım. Isparta’dan kurtuldum ve sevinçten uçarak İstanbul’a anneannemin Beşiktaş’taki evine geri döndüm. Döndüm, diyorum çünkü beni anneannem büyüttüğü ve ilkokula başlayana kadar onunla İstanbul’da yaşadığım için o ev aslında benim evimdi ve bana sorarsanız ben doğma büyüme İstanbulluyum. Üniversitede okurken bir reklam ajansında yarı zamanlı çalıştım. Okulum bitince de iki yıl boyunca İstanbul’da özel okullarda ve dershanelerde Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yaptım. 1994 yılında devlet memuru olmak için başvurdum. O günden beri de devlet okullarında çalışıyorum. Devlet öğretmeni olarak ilk görev yerim Kastamonu ili, İnebolu ilçesi, Gemiciler Köyü İlköğretim Okulu’ydu. Mart ayında göreve başlayıp nisan ayında evlendiğim için orada bir buçuk yıl çalıştım ve eş durumundan kocamın memleketi olan Balıkesir ilinin Erdek ilçesine tayin oldum. On iki yıl da Erdek’te öğretmenlik yaptım. Bu arada biri 1995’te, diğeri 2003’te olmak üzere iki erkek çocuk dünyaya getirdim. Annem, babam dönüp dolaşıp İstanbul’a yerleştikleri için iki oğlumu da İstanbul’da Üsküdar’da doğurdum.

Antalya serüveniniz nasıl başladı? 

2007 yılında Antalya’ya tayin istedim. Evimi topladım, çocuklarımı aldım, Antalya’ya taşındım.Çocuklarımın babası da bizimle geldi. Antalya’da yeni bir hayata başlarız, her şey daha güzel olur, şeklinde sözler verdi ama verdiği hiçbir sözü tutmadı. 2011 yılında boşandık. Çocuklarımın velayetini almayı başardım. Gerisi önemli değildi benim için. Fakat çok zorlandım çünkü adam zaten en başından Antalya’ya ondan ayrılmak üzere geldiğimi bildiği için bana düşmanmış ve plan yapmış, beni boğazıma kadar borçla bırakıp gitti. Yaşadığım üzüntüler bedenimde çeşit çeşit hastalığa sebep olduğu için doktor doktor gezen ve avuç dolusu ilaç kullanan bir kadındım o zaman. Bu durum bir yıl sürdü, sonra birden silkelendim ve ilaçları bıraktım. Alternatif tıp ve spritüel şifa yöntemleriyle iyileşmeye başladım. Bu arada ekstra para kazanmam gerekiyordu, bu yüzden yabancılara Türkçe dersleri vermeye başladım. Çocuk baktım. Bir günde dört değişik yerde çalıştığım zamanlar oldu. Her gün biraz daha iyileştim ve geliştim. Şimdi, bu andaki olgunluğumla çocuklarımın babasına teşekkür ediyorum. 2019 yılında WomTiVi’nin sahibi Ümit Ziya ALTI’yla tanıştım ve bu kanalda “Bir Yazar Bir Eser” adında bir program yapmaya başladım. Televizyon programcılığı, sunuculuk, derken editörlük, iş yelpazemi oldukça genişletti. Zaten kendimi şifalandırırken şifa yöntemlerinin eğitimini de almış, bunları spritüel koçluk eğitimiyle de birleştirmiştim. Bugün bir koltukta beş karpuz şeklinde yaşıyorum.

Hırslı değil, azimliyim

Hırslı mısınız yoksa azimli mi? 

Hırs, olumsuz bir sözcük. Bir şeye olan aşırı, sonu gelmez, tutku durumunu almış istek anlamına geliyor. Bu anlamda hayır, asla hırslı değilim. Ben azimli ve kararlı biriyim. İsteklerimi gerçekleştirmek için plan yapar ve uygularım. Bu arada, kesinlikle, isteğimin gerçekleşmiş halini gözümde canlandırırım ve isteğim olur.

Hayatta en büyük destekçiniz kim olmuştur? 

Annem ve babam başta olmak üzere etrafımda sevdiğim herkes beni destekledi bugüne kadar. Bu konuda çok şanslıyım.

Huzur ötesi bir anneyim

Nasıl bir anne ve evlatsınız?

Keyifli, neşeli, sağlıklı, huzur ötesi bir anneyim. Çocuklarımın tüm arkadaşları ve istisnasız tüm öğrencilerim bana, keşke sizin gibi annemiz olsa, derler. Evlat olarak da bir gün bile annemle babama “Öf!” dememişimdir. Eğlenceli biriyim. Huzur veren bir kadınım. Evime gelen keyif alır, şifalanır, döner dolaşır yine gelir.

İnsanları yönetir misiniz ya da liderlik pozisyonunuz var mı? 

Hayır, yönetilmeyi sevmediğim ve doğru bulmadığım için insanları yönetmeyi de seçmiyorum. Sadece güçlü sorularla yönlendirebilirim onları. Liderlik pozisyonum var. Bulunduğum ortamlarda çevresini etkileyen bir insan olduğum için verilecek önemli kararlarda sözüm dinlenir. Her şeyden önce bir eğitimciyim. Hep çevresine bir şeyler öğreten, bilgi paylaşımı yapan, çevresindekileri yönlendiren ve şifalandıran bir kadınım.

img-20210201-wa0036.jpg

Sosyal çevrenizde nasıl tanımlanırsınız? 

Sosyal hayattaki kimliğimin sosyal çevrem de farkındadır. Eğitici, öğretici, paylaşımcı ve şifacı bir kadın olarak tanımlarlar beni.

Mantık yönümün ağır bastığı doğrudur

Duygularla mı hareket edersiniz yoksa mantıkla mı? 

Sanırım bir başak burcu kadını, bir iş kadını ve tek başına iki erkek evlat yetiştiren bir anne olduğum için çoğu zaman mantıklı Burcu ön plana çıktı yaşamım boyunca. İlerleyen yaşım ve kazandığım tecrübelerle birlikte dişil enerjimi artırmayı ve dolayısıyla duygusal yönümü ön plana çıkararak yaşamayı seçtim.

Kadınlar kendini kanıtlama çabasında

Türkiye’de kadın kimdir? 

Türkiye’de yaşayan kadın, milliyeti ve inancı ne olursa olsun kendini kanıtlama çabasında. Dünyadaki diğer kadınlardan çok önce kadın haklarına sahip olmasına rağmen hala kadın hakları mücadelesi vermekte. Ev hanımı, anne, kız evlat, kız kardeş, iş kadını gibi her rolü üstlenerek kocasının karısı olup erkeğini de sırtında taşıyarak bence büyük işler başaran güçlü bir kadın Türkiye’de yaşayan kadın.

Türkiye’de erkeklerin kadına bakış açısı nedir? 

Ambarda darım, evde karım, ben dışarda istediğimi yaparım diye bir atasözü söylerdi ninelerimiz. Bu gözle bakıyor. Kendisini yaradılıştan özgür ve her türlü hakka sahip gördüğü için canının istediği gibi yaşıyor Türk erkeği. Bu arada kadınlar da ona hizmet için var.

Ülkemizde cinsiyet ayrımcılığı mevcut

Peki cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? 

Maalesef 21. Yüzyılda hala kadın haklarını korumaktan söz ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe konması için yırtınıyoruz. Bunun kökeninde yatan sebepler bence çok acı. Erkek dünyaya geliyor, kurbanlar kesiliyor, cinsel organı etrafa gösterilip övünülüyor. Erkek biraz büyüyünce cinsel organı düğün dernekle kesiliyor. Erkek evleniyor, o gece evlendiği kadının (kız diye bir canlı türü yok biyolojide) bekaretini temsil eden (ki bu da çok aşağılayıcı) zarı cinsel organıyla yırtacağı için davullar çalınıp kutlama yapılıyor. Ülkemizde tamamen erkek cinsiyetinin üstünlüğüne dayanan bir “gelenek sistemi” var.

Bizim gibi toplumlarda kadın en rahat hangi mesleği yapar?

Diğer mesleklere bakarsak insanlar kadınları öğretmen olarak görmeye alışkın. Öğretmenlik kadına yakıştırılan bir meslek.

Kadınlara tavsiyede bulunmak ister misiniz? 

Önce kadın olduklarını hatırlasınlar. Kendilerini sevsinler ve geliştirsinler. Hayata kadın gözüyle baksınlar, rollerini karıştırmasınlar. Kendilerine yatırım yapsınlar. Dünyayı kadınların güzelleştirdiğinin farkına varsınlar.

Türk kadınında erkeğe bağımlılık var gibi bir düşünce mevcut. Bu hakta ne düşünüyorsunuz? 

Ben ilişkilerimde “bağlı” olurum ama “bağımlı” olmam. Bu, tüm varlıklarla olan ilişkilerim için geçerli. Ne bir eşyaya bağımlıyım, ne bir insana. Kadınlar kimseye bağımlı olmamalı. Kadın özgür bir bireydir ve bunun farkına varmalıdır. 

Kadın ve namus kelimesi yan yana seslenirse ne düşünürsünüz? 

Kadın demek yaşam demektir. Kadın demek yaratım demektir. Kadın demek bereket demektir. Namus insanın aklında, fikrinde, vicdanındadır. Namusu kadına bağlayanlar akılları uçkurlarında yaşayanlardır.

Hayatınızda değişmek istedikleriniz var mı? 

Hayatınızda hiçbir şeyi değiştirmek istemem. Yaşadıklarım, gördüklerim, duyduklarım, öğrendiklerim beni geliştirerek “ben” olmamı sağladı.

img-20210201-wa0035.jpg

Günümüzün genç kızlarını nasıl analiz edersiniz? 

Bugüne kadar hep liselerde öğretmenlik yaptığım için onları çok iyi gözlemledim ve onlardan çok şey öğrendim. Bence önceki nesillere göre farkındalıkları çok yüksek. Ne istediklerini biliyorlar. Toplumu oluşturan genç kadın bireyler olarak sorumluluklarının ve güçlerinin de bilincindeler.

Boşanma istatistikleri artışla nitelendiriliyor. Sizce bunun kaynağında ne duruyor? 

Kadınlar “hayır” demeyi öğrendi. Ben de bir bireyim, ben de değerliyim, benim de kendi özelim var, demeye başladı. Farkındalıkları artınca köle değil, hanımefendi olduklarını anladılar.

Kadınların zayıf ve güçlü yönleri nelerdir? 

Erkeklere göre daha duygusal oldukları için merhametli, affedici, koruyucu anaç tarafları onları çoğu zaman zayıf kılıyor. Fiziksel olarak da erkeklerden daha zayıflar elbette. Bununla birlikte pratik zekalı, yaratıcı, becerikli, dayanıklı, estetik, zarif ve asil olmaları onları güçlü kılıyor. Şimdi bunları okuyunca nerede o kadınlar, hepsi aynı değil, diyenler olabilir. Bu saydığım özellikler tüm dişilerde var. Yanlarında bu özelliklerin ortaya çıkmasını engelleyen erkekler olduğu için hepsinde aynı özellikler yokmuş gibi görünüyor. Spritüel çalışmalarla biz bu özellikleri ortaya çıkarıyoruz. Kendini keşfeden, tanıyan kadın da köleliye, şiddete hayır diyor ve kendi hayatını değişiyor.

Sosyal medya ile ilginiz ne düzeydedir? 

Tüm haberleri oradan takip ediyorum. Mesleğimle ve yaptığım işlerle ilgili tüm bilgileri orada bulabiliyorum ve paylaşabiliyorum.

Hiç aldatıldınız mı? 

Erkeğin kadına ihaneti açısından soruyorsanız, çocuklarımın babası tarafından aldatıldım. Arkadaş, dost dediğimiz insanlar açısından soruyorsanız, benimle can ciğer kuzu sarması şeklinde birlikte olan insanlar tarafından aldatıldım.

Çoğumuz kodlanarak büyütüldük. Siz bu kodları, yargıları yıktınız mı? 

Doğar doğmaz birçok yargının ortasında buluyoruz kendimizi. Bunlara kod da diyebiliriz. Gelenekler, görenekler, yazılı yazısız toplum kuralları hatta büyüklerimizin atasözü dediği cümleler hep birer yargı, birer kod. Bunlar bilinçaltımıza nakış gibi işleniyor ve yaşadıklarımız tamamen bu kodlara bağlı.

Ben bu kodları “Access bars” denilen bir sistemle yıkarak bu kodların yeniden yaratımını iptal ediyorum. Böylece yargılardan uzak yaşıyorum. Bu sayede hastalıklar benden uzak duruyor. Bu sistemi herkese tavsiye ediyorum.

Cesaretlenen “erkekler”

Kadına şiddet konusunda ne düşünüyorsunuz? Kadın neden dayak yer? 

Yasalardaki boşluklar yüzünden kadına şiddet uygulayan erkeklerin ceza almaması ya da cezada indirime gidilmesi son yıllarda erkekleri daha da cesaretlendirdi. Zaten erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Erkek, kendisinin her türlü özgürlüğe sahip bir birey, kadınınsa ikinci sınıf vatandaş olduğunu düşünüyor. Özgüven ve özdeğer eksikliği olan erkek döver; sosyal güvencesi, mesleği ve gidecek yeri olmayan korkmuş sindirilmiş kadın dayak yer.

Allah ile aranız nasıl?

Ağzımdan çıkan her şey dua yerine geçer ve olur. Bu yüzden enerji varlığına da inanıyorum. Allah ile aramızdaki o enerjiyi hep aktif tutmalıyız.

Bir zaman bu hayattan gittiğinizde ne ile anılacaksınız? 

Meslek sahibi olmasına, farkındalığının artmasına, yaşam amacını bulmasına ve şifalanmasına destek olduğum, yol gösterdiğim insanlar beni andıkça siz de beni anacaksınız. Onları bırakacağım bu dünyaya.

Burcu Gürbüz’ün kırmızı çizgileri var mı? 

Yalan ve verilen sözün tutulmaması benim kırmızı çizgim. O çizgiye basıldığı zaman herşey değişebilir.

Aşkı nasıl tanımlıyorsunuz? 

Özenle yaratılmış her varlığa aşığım. Bu bir kedi olabilir, bir müzik parçası olabilir, bir şiir olabilir, bir heykel olabilir.

Hayata dair oluşturduğunuz bir sloganınız var mı? 

Ömrüm bu sloganın içeriğinde “Hayat bana her zaman kolaylıkla, neşeyle, mucize öteleriyle ve huzur öteleriyle gelir.” Bir şekilde insanların yaşamlarına dokunmuş olmanın çok onur verici olduğunu söylemek isterim. Bu röportaj için size ve değerli Medya Ege ailesine teşekkürlerimi sunuyorum. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum