Kadının Hayata Dokunuşu’na Zehra Talıbova Çolak konuk oldu

Kadının Hayata Dokunuşu’na Zehra Talıbova Çolak konuk oldu

Aysel Ateş Abdullazade Zehra Talıbova Çolak ile röportaj yaptı. 

Değerli Medya Ege okuyucularım, hepinizi sevgi ile selamlıyorum. Kadınların hayatına dokunmak niteliğinde yeni bir serüven ile yola çıktım. Bu yolculukta sizleri de yanımda görmekten, desteğinizi duymaktan memnun olacağımı belirtmek isterim. “Kadının hayata dokunuşu” köşesinde her hafta özel bir konuğumla röportaj yapacağım.  Kadınca Adımlar’da “Kadının hayata dokunuşu” köşesinin bu haftaki konuğu Azerbaycan uyruklu Türkiye Vatandaşı, Yönetmen ve Yaşam Koçu Zehra Talıbova Çolak oldu. Sizleri bu özel röportajın detaylarına davet ediyorum. 

Zehra Çolak kimdir? 

1 Haziran 1979’da Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi tamamladıktan sonra 1996 yılında hemşirelik yüksek okulunu kazandım ve 1998 yılından aynı okuldan mezun oldum. Ailem beni sürekli tıbba, doktorluğa yönlendirmeye çalışsa da, ben tiyatroyu, sinemayı ve sahneyi çok seviyordum. Benim dedem zamanının ünlü tiyatrocularından birisiydi ve küçüklüğüm Azerbaycan Devlet Milli Dram Tiyatrosu’nda geçmişti. Bu yüzden ailede ilk destek bana dedemden geldi. Beni Devlet Tiyatrosunun en iyi yönetmeni ve oyuncusu sınavlara hazırladı. Sınavları başarıyla geçtim ve Üniversiteyi kazandım. 1998-2002 yıllarında Azerbaycan Devlet Kültür ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin “Tiyatro ve Sinema sanatları” fakültesi “Yönetmenlik” bölümünde lisans, 2003-2005 yıllarında ise yüksek lisans eğitimimi tamamlayarak, üstün başarı diplomalarıyla mezun oldum. Üniversite üçüncü sınıfta iken 2000 yılında Azerbaycan Devlet Gençler Tiyatrosu’nda yönetmen asistanı olarak kadrolu çalışmaya başladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra bana yönetmenlik görevi verildi. Rusça’dan birkaç tiyatro oyunu çevirip sahneledim. Ayrıca dünya klasik yazarlarının ve Azerbaycan yazarlarının birkaç dramasını da sahneledim. 2005 yılında Azerbaycan’da yeni açılan İctimai televizyon ve radyo yayınları şirketinde(İTV) Editör ve sunucu olarak çalışmaya başladım. Kendi programlarımı hem hazırlayıp hem de sunuyordum. 2006-2007 yıllarında bir sezon boyunca süren ve Azerbaycan’da ilk kez gerçekleştirilen “TELESAHNE” isimli oyunculuk yarışma programını hazırlayıp sundum. Televizyonla aynı zamanda 2003-2006 yıllarında Azerbaycan Devlet Kültür ve güzel Sanatlar lisesinde yönetmenlik üzere eğitmenlik yaptım. 2007 2011 yıllarında Azerbaycan Devlet Televizyonu ve Radyo yayınları şirketinde kadrolu olarak program yapımcılığı ve editörlük görevlerini üstlendim. Orada çalıştığım dönemde tiyatro ve kültürel ağırlıklı programlar hazırladım. 2011 yılında ani bir kararla İstanbul’a yerleştim ve burada “Nova aydınlatma” şirketinde yurtdışı bölge müdürlüğünü yaptım. 2013 Nisan’da evlendim ve halen evliliğim devam ediyor. Beş yaşında bir oğlum var.

img_20210222_103233.jpg

Hayatta en büyük destekçimiz kimdir diye sorsam, dedeniz olduğunu mu söylersiniz? 
  
Eğer geçmişe dönük soruyorsanız tabii ki dedem derdim. Annem ve babam beni büyütmüş, okutmuş, beslemiş, onlara vefa borcum sonsuza kadar var. Fakat sevdiğim mesleği edinmemde, Üniversiteyi kazanmamda ve sonra çok güzel yerlerde çalışmamda bana her zaman öncülük yapan, destekleyen ve önümü açan annemin babası rahmetli Gurbet dedem olmuştur. Onu her zaman minnet, şükran ve özlemle anıyorum.

Nasıl bir eş ve annesiniz? 

Bu soru eşime ve oğluma sorulsa daha doğru cevaplanırdı diye düşünüyorum. Ama yine ben de cevaplamaya çalışayım. Öncelikle ben kendine değer veren, kendini seven ve kendime karşı her zaman saygı duyan bir insanım. İnsan kendine karşı böyle duygular besledikçe karşısındaki insanlara karşı da aynı duyguları besler. Bu yüzden eşime ve oğluma karşı da her zaman anlayışlı, saygılı, şefkatli ve sevgi doluyum.

Evde ve genel olarak da güler yüzlü, sıcakkanlı, mütevazi bir insanım. Bir eşin ve annenin üstlendiği görevleri her zaman hakkıyla yapmaya özen gösteririm. Sevgi dolu eş, şefkatli bir anneyim diyebilirim. 

Yeni bir hayata, yeni çevreye nasıl adapte oldunuz? 

Azerbaycan’da çalışma hayatımda çok sosyal ve tanınan bir insandım. İstanbul’a yerleştikten sonra her şeye sıfırdan başladım. Yeni çevre edindim, arkadaşlıklar kurdum. Artık dokuz yıldır burada yaşadığım için hatırı sayılır arkadaşlarım ve çevrem var. İşim gereği sosyal medyayı daha aktif kullanıyorum. Şu anda online kuantum yaşam koçluğu yapıyorum ve kendi mesleğimi de çok seviyorum. Çok zorlanmadım açıkçası. Ama belli bir zaman mutlaka gerekiyor. 

Hedefleriniz nelerdir? 
 
Hedefim, yeni mesleğimde başarılı ve istikrarlı bir şekilde ilerlemek, daha çok insanlara ulaşmak ve daha çok insanların hayatına olumlu dokunuşlar edebilmek. Az çok araştırdıysanız eğer yaşam koçluğu mesleğinin insanlarla birebir ilişkili bir meslek olduğunu biliyorsunuzdur. Çalıştığım her insanın düşüncesindeki olumlu bir değişim ve hayatında attığı olumlu bir adım beni ziyadesiyle mutlu ediyor ve yaptığım işin doğru bir iş olduğuna her geçen gün daha da çok emin oluyorum.

Kuantum fiziğinin hayatınızda nasıl bir etkisi var? 
 
Yaklaşık dokuz yıldır kuantum fiziği ile ilgileniyorum ve hayatımı evrenin yasalarına göre düzenliyorum. Şu anda ben duygu ve mantık deyimini gerçekten aşmışım. Geçici olarak yaşadığımız bu maddi dünya aslında buz dağının görünen küçük bir kısmı. Biz insanlar ruhsal varlıklarız ve bu dünyaya da ruhsal gelişimimizi ilerletmek için gelmişiz. Bu yüzden ben hayatımı evrenin çekim yasası başta olmakla, yedi yasasını da dikkate alarak şekillendirmeye gayret ediyorum. Mesela herhangi bir şey yapmak istiyorum. Duygularım bunu gerçekleştirmeye yoğun bir şekilde evet diyor ve çok istiyor. Fakat evrensel yasalara göre bu yaptığım şeyin sonuçlarının hayırlı olmayacağını biliyorum ve anlıyorum. Bu yüzden de ben duygularımın veya aynen bu şekilde mantığımın beni yönlendirmek istediği şeyleri değil, evrensel yasalara göre doğru olan şeyleri gerçekleştirmeye özen gösteriyorum.

img_20210222_103210.jpg

Kadın kadına sohbet ederken kadın konusuna değinelim istiyorum. Türk erkeği kadını nerede konumlandırıyor? 

Bu konular öyle bir konular ki, bunu genellemek mümkün değil. Her birey ve onun davranış potansiyeli kendine özgüdür. Türkiye’de kadın cinayetleri işleniyorsa bu o demek değil ki tüm erkekler kötü ve vahşidir. Mesela benim eşim çok kibar, şefkatli, kültürlü, kadına karşı hassasiyetle yaklaşan bir insandır. Ama eşini veya kız arkadaşını sebepsiz yere katleden insanlık dışı erkekler de var. Bu yüzden bu soruyu genel olarak genellemeyi çok da doğru bulmuyorum. Ama toplumda daha da baskınlaşmak için kadınlarımızın da uyanmaları, kapalı zihniyetten aydınlık bir zihniyete geçiş yapmaları gerektiğini düşünüyorum.

Bazı sorular var ki onların cevaplarını verirsek bu biraz siyasete girecek. Ayrımcılık tabii ki var. Ben bir cümle söyleyeyim, siz benim ne demek istediğimi anlayacaksınız. Kadın sadece başını kapatarak evde oturup, eşinin her dediğini yapan, çocuk doğrup büyüten, ailenin karnını doyurup temizliğini yapan bir birey değildir ve kadınlarımızın da bunu anlaması gerekiyor.

Ülkemizde kadınlar en iyi ha gi mesleği yapabilir? 
 
Bu, kadının iradesine, gücüne ve hayata bakış açısına göre değişiyor. Bir kadın karşılaşacağı her durumun üstesinden gelebileceğine inanıyorsa ve bu gücü kendi içinde bulabiliyorsa her mesleği rahatlıkla yapabilir.

Erkeğe bağımlılık konusunda ne düşünüyorsunuz? 

Ben eşimi çok seviyorum, ama tanıştığımız ilk günden ona asla bağımlılık gibi bir duygu beslemedim. Kendi özgüveni eksik olan ve maddi olarak hayatının sorumlulugunu eline almaktan korkan bir kadın erkeğe karşı bağımlılık hisseder. Çok şükür her iki bu önemli özellik bende bulunduğu için bu duyguyu hayatımda deneyimlemedim ve kimseye de deneyimlemek istemesini tavsiye etmem. Evrenin de şöyle bir kuralı var, bağımlı olduğum her şey bir gün elinden kayıp gider.

Bugünkü gençlik için düşüncelerinizi alabilir miyiz

Şimdiki gençlikten şikayetçiyim. Şimdiki gençlik mücadeleden yoksun ve kolaya kaçmanın peşinde. Bu düşüncemi erkek veya kız olarak ayırt etmeden tüm gençlik hakkında söylüyorum. Beni en çok üzen şeyse geleceğe dair gençliğin hiç umutlarının ve arzularının olmaması. Şimdiki gençliği iyice bir alevlendirmek ve arzularıyla tutuşup yanmalarını sağlamak gerekiyor.

Boşanma moda mı oldu?

Eşlerin artık birbirine tahammülü kalmamış. En ufak bir zorlukta, en ufak bir anlaşılmazlıkda hemen en kolayı seçiyorlar ve boşanıyorlar. Bir şeyleri değiştirme çabası, ilişkiye olumlu bakma çabası asla yok ve hemen bitirelim moduna giriyor insanlar. Birçokları ekonomik durumları suçluyor, fakat ben buna katılmıyorum . Eskiden ve hatta şu anda da köylerde, ücra kasabalarda bin tür zorluklarla yaşayan, ama çok mutlu olan aileler ve çiftler var. Peki bunu nasıl açıklamalı?!

Kadınların zayıf ve güçlü yönü nelerdir? 

Her kadının zayıf ve güçlü yönleri onun kendine özgüdür. Mesela benim zayıf diyebileceğim bir yönüm, belki de herhangi bir kadının en güçlü yönlerinden biridir.

Veya tam tersi. Her birey kendine özgü olduğu için, onun davranış modelleri ve hissettikleri de özel oluyor. O yüzden bu tür şeyleri genellemeyi pek sevmem. Ama yine de bu soruyu genel olarak cevaplamam gerekiyorsa, bana göre kadınların zayıf yönü hayatlarını kurtaracak birini bekleyip, hemen kendini o insana teslim etme isteyidir. “Beyaz atlı prens” sendromu yani. Bana göre her bir kadının en güçlü ve kutsal yönü ise anne olması ve dünyaya bir can getirmesidir.

Kadına yönelik şiddeti önlemek mümkün mü? 

Artık 2020 yılında yaşıyoruz ve şiddetten hala konuşmak çok üzücü. Hiçbir kadın ve çocuk şiddet görmemeli ve buna izin vermemeli. Hani diyelim ki çocuklar kendini savunamıyor, ama kadınlar bunun önüne geçebilmeli. Yine söylüyorum, kadınlar eğitim almalı, kendini geliştirmeli, bilgi ve donanımını her zaman arttırmalı ki hayatına kibar ve kendi niteliklerinde erkekleri çekebilsin. Kadın bağımlılık duygusundan kurtulup ayaklarını yere sağlam basarsa ve kendine değer verirse, karşı taraf da onu öyle görecek ve kabul edecektir. Ve evet, kadınlar bağımlılıklarından kurtulunca şiddet de azalacak. 

Hayatta ne ile anılmak  istersiniz? 

Yaşam koçluğu mesleğimle insanların hayatına olumlu dokunuşlar ediyorum ve çok olumlu geri dönüşler alıyorum. Eğer her insanda güzel ve olumlu bir iz bırakabiliyorsam ne mutlu bana diyorum ve bunuda hayattaki en büyük başarılarımdan biri olarak nitelendiriyorum. Zaman ilerledikçe hayatımdaki bu tür insanların sayısı artacak ve eminim ki dünyada ruhsal yolculuğuna çıkan ve bu yolda eşlik ettiğim her bir insan beni her zaman saygı ve sevgi ile anacaklar.

Kırmızı çizgileriniz var mı? 

Allah’ın insana verdiği gücü küçümsemek, insanlarla dalga geçmek, alay etmek, karşındaki insanı önemsiz görmek ve değersiz hissettirmek benim çok keskin kırmızı çizgi sınırımdadır.

Sizin pencerenizden aşk nasıl görünüyor? 

Aşk, erkek ve kadın ilişkisinden çok daha ötedir. Öncelikle insan kendini çok sevmeli, çünkü kendini çok seven insan karşısındaki insanı da Allah’tan görür ve çok sever. Aşk dediğimiz sadece kadın ve erkeğin birbirine karşı hissettiği duygu değil. Çoğumuz fark etmişizdir, birbirimizle konuşurken sık sık Allah aşkına kelimesini kullanıyoruz. Çünkü en büyük aşkımız ve sevgimiz Allah’adır. Allah’ını tanıyan, onu aşkla seven her bir insan karşısındaki Allah’ın yarattığı insanı da öyle sever ve sahiplenir.

Kendi duygu ve düşüncelerimi, bugüne kadar hayat tecrübelerinden edindiğim bilgileri ve hayata bakış açımı değerli okurlarla sizin vasıtanızla paylaşmak istedim. 

Güzel sohbet için çok teşekkür ediyor ve işlerinizde başarılar diliyorum!
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.