"Keskin sirke; Aytaç Kara" İbrahim Aktaş yazdı...

"Keskin sirke; Aytaç Kara" İbrahim Aktaş yazdı...

Dokuz Eylül Gazetesi köşe yazarı İbrahim Aktaş, Aytaç Kara hakkında köşe yazısı yazdı

Geçmiş zaman… Bölgesel Amatör Lig (BAL) adı verilen, bence statü yoksunu olan ligin olmadığı yıllar… Yerel amatör liglerin en üst kümesinden, terfi müsabakaları oynamak suretiyle, 3. Lige çıkılabildiği zamanlarda bir maç… Ve ben bu maçın içerisinden birkaç görüntü nakletmek istiyorum sizlere önce;

++-.jpg

Kimin, kiminle, ne zaman oynadığı, çok da önemli değil varmak istediğim nokta adına… 3. Lige çıkabilmek için iki Ege ekibi, kıyasıya bir mücadele içerisine girmişler. Kıran kırana bir maç var sahada… O günü iyice düşününce, her iki ekibin de aslında, 3. Lig ayarında oldukları aşikârdı. Ama neylersiniz ki, bir güzeli bin sever, bir kişi alır derler ya… Maçın da sadece bir galibi ve sadece bir 3. Lige çıkanı olacaktı.

aytac1-001.jpg

Her iki ekipte de hırçın, kuvvetli, başını tekmeden, gözünü de budaktan esirgemeyen futbolcular vardı. Vardı olmasına vardı da; biri tümünden farklıydı. Stoper mevkiinde forma giyen bu civanmert delikanlı, uzun boyu ve gösterişli fiziği ile diğerlerinden hemen ayrılıyor, özellikle de, yerinde yaptığı orta-sert müdahaleleri ile de tribünden övgüler alıyordu. Ara sıra sertliğin dozunu arttırdığı, mücadelesinin tonunun rengini koyulaştırdığı da oluyordu ve hatta müsabakanın ikinci yarısıyla beraber bu koyuluk iyice kararmaya bile başlamıştı. Maçı idare eden hakem ise oldukça iyi niyetli ve oynatma gayreti içerisinde olan, masum bakışlı ve fakat kurallara oldukça hakim genç bir hakem… Müsabaka bu arada 0–0 eşitlikle devam ediyor ki, bizim stoperin takımını futbolun ilahları ile bizim stoper kurtarıyorlar desek, abartmış olmayız. Müsabakanın 70. dakikalarıydı ki, bizim ki bir sarı kart gördü ve bence daha da önce görmeliydi. Neyse, müsabaka kaldığı yerden devam ediyor ama bizim stoperin sertlik derecesinde azalma yerine aksine bir artış göze çarpıyordu. Ve bir pozisyonun ardından müsabakanın hakemi, gayet sakin bir şekilde bizimkine yaklaşarak, el kol hareketlerinden de çıkardığım anlama göre, sakin olmasını ve bir kez daha aynı müsamahayı gösteremeyeceğini ifade etti. Bizim civanmert stoper ise hakeme “bu benim oyun stilim, ben buyum, benim futbol tarzım böyle” gibilerinden bir şeyler söyledi.

Ve mutlu son;

aytac2-001.jpg
İki dakika sonra stoper direkt kırmızı kart ile cezalandırılıyor, final oynayan takımını, maçın son on dakikasında yalnız bırakıyordu. Maçın sonucu mu? 10 kişi kalan ekip 2–0 kaybetti finali…

Gelelim günümüze…

Pazar akşamı Kasımpaşa-Beşiktaş müsabakasını izledik ve yıllar önce amatörde yaşanan, az evvel anlattığım olaya benzer bir olay yaşanmaması için bir hamle geldi bir taraftan… Kasımpaşa teknik direktörü Şenol Can, oyuncusu ki, müsabakanın tek golünü atan, çıktığı dakikaya kadar da iyi performans sergileyen Aytaç Kara’yı oyundan aldı altmış altıncı dakikada… Maç sonrası da, açık açık, “kırmızı kart görme olasılığını ortadan kaldırdım”a getirdi lafı;

aytac3-001.jpg

“Aytaç ilk sarısını gördükten sonra bir pozisyona daha girdi. Hakemin takdir hakkı sarı kart kullanmamaktan yanaydı, ben de riske girmedim. Beşiktaş'a karşı 11'e 10 oynamak bizim için sıkıntılı olacaktı. O yüzden oyundan aldım”.

Aytaç Kara, bizim çocuk... Bizim çocuk derken, Bornova doğumlu, İzmirli ve Altay altyapısından yetişme… Mücadele ruhu, kazanma hırsı ve azmi, çalışkanlığı ve başarılı olma isteği gibi olgularının tamamını barındırıyor spor hayatında… Bunu, oynadığı müsabakalarda oldukça fazla hissettiriyor izleyicilerine… Ancak, iyi oynadığını düşündüğü bir müsabakanın üçte ikilik kısmı henüz geçilmişken, oyundan alınmış olmayı, sanıyorum kendisine karşı yapılmış bir hareketmiş gibi algıladı. Ki, çıkarken direkt soyunma odasının yolunu tuttu, yedek kulübesine oturmak yerine… Ve müsabakanın ardından yöneticisiyle tartışması, Kasımpaşa’da kadro dışı kalmasına sebep oldu.

aytac4-001.jpg

Kart görürdü, görmezdi! Elbet ki, yorumlamak yüzde yüz doğru olmaz. Ancak, geçmiş deneyimler gösteriyor ki, oyundan alınması doğru bir hareketti. Takımını eksik bırakıp, haftayı karlı bir şekilde kapadıkları 3 puandan olabilir, bir ya da sıfıra talim edebilirlerdi.

Bir de sanıyorum, Aytaç’ın sözleşmesinin Mayıs ayında bitiyor olması, ligin sonlarına gelinmiş olması, kendisiyle başta Galatasaray olmak üzere, ciddi şekilde ilgilenen takımların olması, bakış açısında biraz kaymalara sebep olmuş. Yazımı eski bir atasözümüz ile bitireyim;

“Keskin sirke, küpüne zarar”…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.