Kılıçdaroğlu: “Bir değil iki 15 Temmuz var”

Kılıçdaroğlu: “Bir değil iki 15 Temmuz var”

Biz halkın 15 Temmuzu’na ‘evet’ sarayın 15 Temmuzu’na ‘hayır’ diyoruz.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir değil iki 15 Temmuz vardır. Bir halkın 15 Temmuz’u, iki sarayın 15 Temmuz’u. Biz halkın 15 Temmuzu’na ‘evet’ sarayın 15 Temmuzu’na ‘hayır’ diyoruz. Aradaki fark; halkın 15 Temmuz’u bir demokrasi şölenidir. Karşılığında bedellerin ödendiği demokrasi şölenidir. İnsanlar hayatlarını verdiler, demokrasi için. Ama birileri de 15 Temmuz’u Allah’ın lütfu sayıp, 20 Temmuz sivil darbesini yaptılar” dedi. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri Meydanı’nın açılışını yaptı. Halkapınar Spor Salonu’nda düzenlenen belediye başkan adaylarını tanıtım toplantısından Pasaport İskelesi’nden vapura binerek meydana gelen Kılıçdaroğlu, Karantina İskelesi’ne indi. Vatandaşların ilgisiyle karşılanan Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Tunç Soyer ile birlikte geldi. 

“İki tane 15 Temmuz var” 

Açılış töreninde konuşan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kentlerde meydanların ayrı bir önemi olduğunu, insanların bu meydanlarda halaylar çekip, mitingler yapıp toplandığını, eğlenebildiğini ifade ederek, “Şehrin ana unsurlarından biri meydandır. Size bir soru sormak isterim. Neden İstanbul’daki Taksim Meydanı toplantılara, insanlara yasak. Neden? Çünkü kent kültüründe yoksun olanların davranışlarıdır bunlar. Eğer meydan yapıyorsanız, insanlar eğlenecek, gösteri yapacak, barış içinde dostluk içinde yapacak. Meydanların özelliği budur. Bu meydan 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’dır. Hangi 15 Temmuz? Bir değil iki 15 Temmuz vardır. Bir halkın 15 Temmuz’u, iki sarayın 15 Temmuz’u. Biz halkın 15 Temmuzu’na ‘evet’ sarayın 15 Temmuzu’na ‘hayır’ diyoruz. Aradaki fark; halkın 15 Temmuz’u bir demokrasi şölenidir. Karşılığında bedellerin ödendiği demokrasi şölenidir. İnsanlar hayatlarını verdiler, demokrasi için. Ama birileri de 15 Temmuz’u Allah’ın lütfu sayıp, 20 Temmuz sivil darbesini yaptılar. Biz OHAL görüşmelerinin başladığı 20 Temmuz’da OHAL görüşmelerine hayır diyen demokrasiyi savunan bir Kuvayi Milliye geleneğinden, Atatürk’ün çizdiği gelenekten geliyoruz. O nedenle 20 Temmuz darbesine ‘hayır’ dedik. Ne oldu? 20 Temmuz’da OHAL ilan edildi. Parlamento devre dışı bırakıldı, yetkileri gasp edildi. Biz bunu meşru görmedik hayır oyu verdik. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra kolektif suç oluşturuldu. Bir kişi suçluysa suçlu görülüyorsa onların anneleri babaları tamamı suçlu görüldü. Dünyada örneği olmayan haksızlıkla yüzbinlerce kişi karşı karşıya kaldı. Biz buna da karşı çıktık. En son örneği; Can Dündar yurtdışında. Eşinin günahı yok ama eşi Türkiye’de hapsedilmiştir. Yurtdışına çıkamıyor, neden pasaport vermiyorsunuz suçu varsa yargılayın” diye konuştu. 

“BM’ye dilekçe verdiler” 

Hakimlerin korkuyla karar verdiğini öne süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

“20 Temmuz sonrası öyle bir atmosfer oluşturdular ki hakimlerin önüne giden herkesi içeri attılar. Suçlu suçsuz bakmadılar. Hakimler korktular atın içeri dediler. Binlerce kişi hapiste. Balyoz Ergenekon olayları, mağdurlarını hatırlıyorsunuz, dosyalarda sahte deliller vardı. 20 Temmuz sivil darbeden sonra delil var mı yok mu bakmadılar. Bu dönem içerisinde gazeteler, televizyonlar, radyolar kapandı. Yüzlerce gazeteci hapislere atıldı. Bu gerçekleri hepinizin bilmesini isterim. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti adına BM’ye bir dilekçe verildi. Dilekçede adil yargılamayı uygulamayacağız tutuklananlara insanca davranmayacağız diye dönemin daimi temsilcisi imzasıyla BM’ye dilekçe verildi. Bir ülke düşün demokrasi diyoruz, bir ülke düşünün insanca davranmayacağım diye BM’ye dilekçe veriyor. Darbe girişiminde bulunanlar hukuk aracılığıyla yargılansınlar. Hiç kimse yargıç tarafından mahkum edilmediği sürece suçlu kabul edilmez. Herkesi adalet içinde yargılayacaksınız. Ki bütün dünya bir darbe girişimine karşı demokrasinin hukukun çalıştığını görsün. Bunların hiçbirine uyulmadı. Bir kişinin kin ve öfke nöbetlerine teslim edildi. İş dünyası, sendikalar konuşamaz hale geldi. Bir ülkede anayasa değişiyor üniversitelerden tık yok, sendikalar konuşamıyor. Bu nasıl demokrasi anlayışıdır. 169 bin kişiden fazla işlem yapılan var, 50 bin kişi tutuklandı, intihar edenler oldu. 45 bin kişi işten atıldı. Barış bildiriş imzaladılar diye akademisyenlerden üniversiteden atıldı. Bu tabloyu unutmayın.” 

“397 yıl hapisle yargılandı, beraat etti” 

Kendilerine her türlü baskı kurulduğunu ileri süren CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bize her türlü baskılar kuruldu, aynı baskılar bugün de devam ediyor. Burada söylüyorum bugünkü koşullarda kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Biz öncü bir parti olarak demokrasi savunan bir parti olarak hakkı hukuku savunan bir parti olarak her türlü mücadeleyi vermeye kararlıyız. Belediye başkanımız 397 yıl hapisle yargılandı beraat etti. Bir büyükşehir belediye başkanı azmini kararlığını kente vermiş, iktidarın engellemelerine rağmen İzmir’i yüzük taşı gibi Akdeniz’in rotasında takdim etmiş. Siz bu belediye başkanını 397 yıl hapisle yargılıyorsunuz, aklın ve mantığın alamayacağı bir şey. Neden demokrasi meydanı diyoruz. Eğer bir belediye başkanı 397 yıl hapisle yargılanıp beraat ediyorsa, bu meydan demokrasi adını hak ediyor demektir” dedi. 

“Milli istihbaratın başka işi mi yok” 

Demokrasinin kan kaybettiğini savunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Öyle bir noktaya geldik ki demokrasi ayaklarımızın altından kaydı giderek kan kaybediyor. Türkiye aynı zamanda istihbarat devletine kavuştu. Herkesi fişlemek, telefonları dinlemek, hele rakipleri mutlaka dinlemek demek. Bir kişiye sürekli rapor vermek demek. Bugün geldiğimiz nokta budur. Kim söylüyor bunu ben söylemiyorum, Erdoğan söylüyor. Ordu’da söylüyor; ‘Partimizin genel merkezinde şu ana kadar bütün adaylarda GBT güvenlik soruşturmaları gerek milli istihbarat hepsini inceledi tepeden tırnağa.’ Hani demokrasi vardı? Milli istihbaratın emniyetin başka işi mi yok? Adalet ve Kalkınma Partisi adaylarının dosyalarını incelenip beyefendinin önüne koyulmuş. Akılla, demokrasiyle, hakla, hukukla bağdaşan yönü var mı bunun? Devlet ayrıdır siyasi iktidar ayrıdır. Siyasi iktidar 5 yıl için devleti yönetmeye talip olur hiçbir siyasi iktidar ‘ben devlet olacağım’ demez. Ama ilk kez 20 Temmuz sivil darbesinden sonra bunu yapanlar, devlet olmak için mücadele ediyorlar. Bütün kurumlar bir partiye hizmet eder durumda” diye konuştu. 

“Nereye gitti bu paralar” 

15 Temmuz şehitleri ve gazilerinin yakınları için bir kararname çıkartılarak, 27 aralık 2017’de Binali Yıldırım’ın imzasıyla genelge çıkarıldığını, banka hesap numaraları verildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Şimdi 2019’dayız. Toplanan paralar ne oldu? Toplanan milyonlarca lira para ne oldu? Onlar her türlü istismarı yapıyorlar, ‘para nereye gitti’ diyorum tık yok. Neden? Malı, parayı götürmeye meraklılar da onun için. Hadi her şeyi anladım da bu kadar büyük bir istismarı anlamak mümkün değil. Genel kurulda sordum, grup toplantılarında sordum; şu ana kadar yanıt yok. Şimdi 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda soruyorum. Ne yaptınız, nereye gitti bu paralar, kime verdiniz bu paraları? Bunu İzmir sorar. Sorun özellikle kiracı olarak bulunup belediye başkan adayı olarak bulunan kişiye. İzmir kiracı kabul etmez. Senin ne işin var burada? Gezeceksin ben İzmir'i yöneteceğim diyeceksin. Bir de laf aramızda ekonomi bakanıymış. Ekonomiyi hangi hale getirdi görüyorsunuz değil mi” dedi. 

Tanzim satış uygulaması 

Tanzim satış uygulamasına değinen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Tanzim satış noktaları açıyor. Neyle parayla? İstanbul varoşları düşün. Otobüs parası bulamayan yüzbinlerce kişi var. Binecek otobüse soğan alacak, tekrar gidecek. Biz ne yapıyoruz? İnsanları kuyruğa sokmuyoruz. Soğanı da alacağız patatesini de 35 bin aileye evlerinde teslim edeceğiz. Otobüs parası yok, herhangi bir para yok. İzmir’de hiçbir çocuk yatağa aç girmesin diye bunun adı insan sevgisidir. İnsanları kuyruğa diziyorsun, soğan biber sarımsak alacaklar. Vatandaş geçinemiyorum deyince de kalkacak vatandaşı suçlayacak, ‘sen merminin fiyatını biliyor musun.’ Beyefendi sen Hasan Tahsin’in kurşununu biliyor musun? Kurşundan bahsedeceksen Hasan Tahsin’in, Kuvayi Milliye’nin kurşunundan bahsedeceksin. Kime atıldığı da bellidir” ifadelerini kullandı. 

“Neden cenazeleri bir buçuk saat beklettin” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde İstanbul’un Kartal ilçesinde bir binanın çökmesi üzerinden eleştiren Kılıçdaroğlu, “Beyefendi o çöken binada hayatını kaybedenlerin cenaze törenine katılmış konuşma yapıyor. Bir arkadaşımızın ismini veriyor, ‘ondan başka kimse gelmedi’ diyor. Orada belediye başkanları, genel başkan yardımcılarımız, il başkanımız hatta Ekrem İmamoğlu da var. Ama onları görmüyor. Niye görmüyorsun kardeşim? Sen cenazeleri bir buçuk saat nasıl beklettin? Musalla taşında bekliyor bir buçuk saat geç geldin. Eğer sen insana saygıyı önemsiyorsan geç gelmeyeceksin oraya. Eğer ölen insanların ailelerinden özür dileyeceksen o binaya izin veren Erzurum’da belediye başkanlığı yapıyor. O çıkacak herkesten özür dileyecek. Ama sen bütün bunları bir kenara bırakıyor, küçük istismar yapıyorsun. Yalancıdan devlet adamı olmaz, yalancıdan cumhurbaşkanı da olmaz. Cumhurbaşkanı olacak kişinin özü sözü bir olması lazım. Ben cumhurbaşkanı demiyorum da. Ben demediğim için çıldırıyor. Meşru yollardan cumhurbaşkanı olmayana cumhurbaşkanı denmez” diye konuştu. 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise uzun yıllardır Karantina olarak bilinen semtin, 1840'lı yıllarda yurt dışından İzmir'e gelen gemiler için yapılmış Karantina binasından ismini aldığını, 1930'lu yıllarda Murat Reis ve Küçükyalı olarak değiştirildiğini, İzmirlilerin bu bölgeyi hala Karantina olarak tanımlaması sebebiyle iskelenin adını da Karantina İskelesi koyduklarını belirtti. 

“15 Temmuz’un ardından ilk meclis toplantımızda karar aldık” 

Meydanın 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonraki ilk meclis toplantısı 8 Ağustos 2016'da oybirliğiyle alınan karar doğrultusunda, 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri Meydanı adını verdiklerini ifade eden Başkan Kocaoğlu, “O gün orada, o meclis toplantısında demiştik ki; ‘Türk demokrasisine yöneltilen bu haysiyet ve hukuk dışı girişimi hazırlayan ve uygulayanları şiddetle kınıyoruz. Ve bugün diyoruz ki; 15 Temmuz'dan alacağımız en büyük ders, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü koruyabilmek için mutlaka demokrasiyi geliştirmemiz ve hukuk sistemini yeniden tesis etmemiz olmalıdır. Bu ülkenin üzerinde dolaşan kara bulutları ancak kol kola, omuz omuza, aramızdaki ayrılıkları bir tarafa bırakarak, tek vücut olarak defedebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti, prangalarından arınmış olarak yoluna devam edecek ve Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş medeniyet düzeyinin üstüne çıkacaktır. İnancımız budur” diye konuştu. 

İzmir'in en büyük 3 meydanından biri 

71 dönümlük bu meydanın, Gündoğdu ve Konak meydanlarıyla birlikte, İzmir'in en büyük 3 meydanından biri olduğunu dile getiren Kocaoğlu, “Çok da güzel oldu. İçinden tramvay geçiyor. Kıyısına vapurlar yanaşıyor. Gençler artık burada buluşacak. Çocuklar buradaki oyun ve su parklarında eğlenecek. Bisikletliler burada soluklanacak. Yaşlılarımız burada huzur bulacak. İzmirliler imbatı, burada daha bir keyifle hissedecek. Daha önce Sahil Bulvarı nedeniyle körfeze ulaşmakta zorlanan bölge halkı, hiç bir engelle karşılaşmadan, araçların durmasını beklemeden denizle buluşabilecek. İzmir'in kıyıları biraz daha şenlenecek. Sanatçı Günnur Özsoy’un ayağa kalkmış çakıl taşlarıyla "omuz omuza duran halkı" çağrıştıran anıt heykeli de meydana ayrı bir anlam katıyor. Bu meydan, Mavişehir-Üçkuyular arasındaki yaklaşık 40 kilometrelik kıyı şeridinin yenilenmesi ve İzmirlilerin denizle ilişkisini güçlendirilmesi için hazırladığımız İzmirDeniz projesinin önemli bir ayağıdır. İzmirDeniz, Akdeniz’in tasarım ve yenilik kenti olma hedefi çerçevesinde geliştirdiğimiz, katılıma önem veren yönetişim anlayışının bir ürünüdür. İzmir'e has kolektif bir çalışmadır. Birlikte tasarlama ve birlikte uygulamanın güzel bir örneğidir. Mimar, şehir plancısı, endüstriyel tasarımcı, mühendis ve akademisyenden oluşan sayısı 100’ü aşan uzmanın emeği vardır bu projede. İzmirDeniz projesi, dün akşam, Türk Serbest Mimarlar Derneği'nin iki senede bir verdiği Mimarlık Ödülleri'nde, Seçici Kurul tarafından "Jüri Özel Ödülü" ile ödüllendirildi” ifadelerini kullandı. 

“Tanzim satışlara biz model önerdik, kooperatifler” 

İzmir’deki tarımsal üretimin, Türkiye ortalamasının iki katından fazla büyüdüğünü ifade eden Kocoağlu, "Azalan tarımsal ürünlerle birlikte fiyatları dengelemek için ‘Tanzim Satış’ gibi palyatif yöntemler uygulanacağına, neden kooperatifçilik bir "devlet politikası" olarak benimsenmiyor? Tanzim satışlara biz model önerdik, kooperatifler. İzmir’de desteğe muhtaç 35 bin aileye önümüzdeki günlerden itibaren ücretsiz kuru soğan ve patates desteği vermeye başlayacağız ve vermeye de devam edeceğiz” dedi. 

“Atatürk, eminim dönüp seslenirdi” 

Türkiye’nin "İzmir gibi" olması gerektiğini ifade eden Başkan Kocaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Ama Kabine'nin etkili bir bakanı, İzmir'e gelip ‘Atatürk mezarından kalksa, İzmir'in bu halini görse, bunları denize döker’ diyebiliyor. Oysa tam aksine iktidar partisinin tüm çifte standartlarına, tüm engellemelerine, bu kenti görmezden gelmelerine rağmen bir başarı öyküsü yazan; gösterdiği istikametten hiç şaşmayan, çağdaşlık ve aydınlıktan hiç taviz vermeyen; çatışmaların, kamplaşmaların, karpuz gibi bölünmelerin arttığı şu dönemde mutlu, umutlu, barış içinde yaşayan İzmirlilerle gurur duyardı Atamız. Ve Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, eminim iktidar partisi yöneticilerine dönüp şöyle seslenirdi; "Sevgiyi, saygıyı ve empatiyi hiçe sayacağınıza, kafanızı çevirip biraz da İzmir’e bakın. Demokrasiye inanın; hoşgörülü olun, İzmirliler gibi. Güzel İzmir’de güzel şeyler olduğunu kabul edin artık. 'Benim partimden olmayanı yok sayarım' saplantısından kurtulun. Yerelden kalkınma başarısını kıskanmayın; aksine gurur duyun İzmir'le. Benim köylüme 'milletin efendisi' olduğunu yeniden hatırlatan; insanların birbirine nefretle değil sevgiyle baktığı, Ve herkesin yaşamak için can attığı İzmir’i görün artık."

“Demokrasi adına çok şehitler verdik” 

Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş da, “İzmir mutlu insanların şehri. Biz İzmirlilik ruhunu, bilincini hep yaşatmak istedik. Baştan belediye başkanımız Aziz Kocaoğlu ve tüm arkadaşlarımızla birlikte kent kimliğini çok önemlidir. Kentler pazarlanan yerler değil, yaşanabilir yerlerdir. Demokrasi adına çok şehitler verdik. İşte bu meydanda bu anlamlı duruşa hizmet edecek bir meydan” diye konuştu. 

Çakıl taşlarıyla omuz omuza duran halkı çağrıştıran heykel 

15 Temmuz Demokrasi Şehitleri Meydanı, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı trafiğini rahatlatmak ve bölgeye yeni bir soluk getirmek amacıyla Mithatpaşa Parkı önündeki trafiğin yer altına alınmasıyla oluşturuldu. Mithatpaşa Parkı önünde düzenlenen 71 bin 500 metrekarelik meydan, çocuk oyun alanı, sahne olarak kullanılabilecek gösteri alanı, su oyun alanı, dinlenme alanları, bisiklet ve yaya yolları, özel tasarlanmış kentsel donatılar, otomatik tuvaletler ve etkinlik alanlarından oluşuyor. Yeşil dokusu, farklı peyzaj uygulamaları ve oyun gruplarıyla bölgeye estetik açıdan önemli bir değer katacak olan bu yeni meydan, İzmirlileri bin 200 metrekarelik sahil şeridi ile buluşturuyor. Konak Tramvayı’nın da geçtiği meydanda, sanatçı Günnur Özsoy'un anıt heykel çalışması da yer alıyor. Meydanda yer alan anıt heykel, 8 proje arasından seçildi. Sanatçı Günnur Özsoy’un “tek bir parçadan başlayıp gittikçe sıklaşarak devam eden ve kumsaldaki çakıl taşlarını hatırlatan” eserinin seçilmesinde, hayatın içinde törpülenmiş çakıl taşlarının ayağa kalkarak birlikte bir bütün olması ve omuz omuza duran halkı çağrıştırması unsurları öne çıktı. Tamiratı kolay, hafif ve dış koşullara dayanıklı bir malzeme olan polyester malzemenin kullanıldığı heykel, bütün olmuş bir milleti temsil etmesi yönünden beyaz renk seçildi. Su havuzuna yerleştirilen 60 santim genişliğinde, 120 santim uzunluğundaki 23 heykel, aynı zamanda teknelerin yelkenlerini ve kuş kanatlarını hatırlatarak özgürlük enerjisi de yayıyor. Anıt heykel, heykeli yansıtacak su havuzu üzerinde yer aldı ve havuzun kenarı su perdesi ile çevrildi. 241 demokrasi şehidinin adının yazıldığı anıt heykel çevresinde yaya yolu, anıt alanında ise bir anma bölümü de bulunuyor. Anıt, hem birlik ve beraberliği hem de İzmirliler’in demokrasiye inancını anlatıyor. Bölgedeki deniz ulaşımını güçlendirmek amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi kıyıya iskele ve tekne yanaşma yeri de yaptı. Kent içi ulaşımda Körfez’den daha çok yararlanmayı hedefleyen Büyükşehir, Karantina Vapur İskelesi’ni de 2018 yılı Aralık ayında hizmete aldı. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.