"Kitapların yalnızlığı" Emre İşgüzar yazdı...

"Kitapların yalnızlığı" Emre İşgüzar yazdı...

Vakit artık yalnızlık vaktidir. Hatta bazen kantarın topuzu o kadar kaçıyor ki vakit kimsesizlik vakti de diyebiliriz.

Teknolojinin, kitapların önüne geçmesinden bahsediyorum. Kitapların son zamanlarda yaşadığı yalnızlıktan ve kimsesizlikten bahsediyorum.

‘Evvel zaman içinde’ diye başlayan masal kitapları ile büyümeyi çok isterdim. Bizim zamanımızda diye başlayacak cümleler için yaşımın daha çok erken olduğunu düşünüyordum. Ancak geçenlerde zihnimde bir hatıra ile karşılaşınca anladım 40 yaşıma geldiğimi. O yüzden artık ‘bizim zamanlarımızda’ diye cümlelere başlamaktan çok da çekinmiyorum.

Bizim zamanlarımızda kitap ve diğer basılı eserlere ulaşmak zordu. Okulun kitaplığından ödünç alırdık kitapları ya da öğretmenimizin sınıf içi çalışmalarında dağıttığı kitaplar ile yenilerine ulaşırdık. Sıkıntılı günler olmasına rağmen hem daha mutlu hem de istekli ve arzulu çocuklardık. Öğretmen de öğretmenlik mesleği de daha kutsaldı. Ticaret, işin içine bu kadar girmemişti. Dershaneler, kurslar, özel öğretmenler, etüt merkezleri bu kadar yaygın değildi. Her şeyden önemlisi gece yatarken başka, sabah uyandığımızda başka bir sınav sistemi yoktu. Biz okulun ve kitapların mutluluğunu yaşar kendisini anne veya baba yerine koyduğumuz o klasik öğretmen tanımlamasındaki güveni ve huzuru yaşardık.

Şimdilerde ise zaman da, sistem de, hayat da farklı yaşanıyor. Bizlerin de çoğu anne veya baba oldu. Kendi çocuklarımıza artık eğitim ve alışkanlıkları kazandırma zamanında bizlere de görev düşüyor. Onların kitap okuma alışkanlığı olsun istiyoruz. Sinemaya gitsin, tiyatroda sahnenin tozunu yutsun istiyoruz. Ancak zaman, şimdi bunların çok ötesinde. Çocuklar artık daha az mutlu, daha az istekli. Hangisi ile konuşsanız halinden memnun değil. Hayatı çok sıkıcı buluyorlar. Çoğunun hiçbir hedefi yok. Gelecek ile ilgili bir planlaması yok. Çoğu bir müzik aletini hiç tutmamış veya çalmaya teşebbüs bile etmemiş.

Belki de mutlu ve özgür oldukları en güzel yerlerden birisi grup olarak online oynadıkları bilgisayar oyunları. Sosyal medyada yaşadıkları ya da yazdıkları anlarda mutluluk üst düzeyde. Geçici, hiçbir kalıcılığı olmayan sanal mutluluklar.

Madalyonun diğer tarafında ise onlar da haksız sayılmazlar. Geceden sabaha değişen sınav sistemleri, okul düzenleri, üniversitelerin bölüm değişiklikleri ve daha neler neler.

Peki, bu kadar sıkıntının içinde en güzel olanı nedir? Öğrencilerin, okuma sevdalıların, kitap âşıklarının, içlerindeki yazma aşkı olanların hâlâ olması.

Onlar bu hayatın içindeki en şanslı insanlar çünkü en azından nerde olduklarını biliyorlar. Belki de onların mutluluğu kadar bu hayatta daha ucuz ve kaliteli başka bir şey yok.

Nedir o? Kitap okuma alışkanlığı!..

Bunu anlata bilmenin en güzel yolu ise büyük üstad Sabahattin Ali’den geçiyor desem yanlış olmaz. Büyük üstad yazısında şöyle diyor.

"Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım."
Kitapları yalnızlıktan kurtaracak, tozlu raflarda çürütmeyecek olanlar onlar.

Durmayın gençler! Durmayın sevdalılar! Durmayın içinde yazma aşkı olanlar! Belki de kitapları yalnızlıktan kurtaracak yegâne çaba ve umut budur.

Kitapsız kalmamanız dileği ile.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.