Korona, müziği bitirme noktasına getirdi

Korona, müziği bitirme noktasına getirdi

Arabesk Müziği’nin usta söz yazarlarından Cahit Askan anlattı.

Aralarında Zeki Müren, Müslüm Gürses, Tüdanya. Bergen, Cengiz kurtoğlu, Atilla Kaya, Muazzez Ersoy, Gülden Karaböcek, Ceylan, Ali Seven, Cavit Karabey, İskender Ulus, Ünal Narçın, ve Yıldırım Caner’in bulunduğu yüzlerce sanatçının şarkılarını okuduğu Arabesk Müziği’nin usta söz yazarlarından Cahit Askan’la geçmişten günümüze bir müzik yolculuğuna çıktık. Bu keyifli yolculuğumuz da Müzik Dünyası’na nasıl girdiğini nelerle karşılaştığını anlattı.

MÜZİK HAYATINIZA NASIL BAŞLADINIZ?

Şarkı sözü yazmaya kardeşim Şakir Askan’ın teşviki ve yardımı ile başladım. İlk yazdığım eser (Helal olsun) Zeki Müren tarafından albüm ismi olunca yolum açıldı. O dönemde İstanbul’da polis idim meslekte farklı konular hikâyelere tanık oluyor bunları kaleme alıyordum.
O yıllarda Unkapanı’na her gittiğimde gelen, giden ziyaretçiler, sanatçılar taşradan gelen depo sahipleri ve  kaset getirip götüren hamallardan geçilmeyen cıvıl cıvıl bir yoğunluğun yaşandığı yerdi. Unkapanı’nda o dönemde yaşayan herkes en alt katta çay ocağının bulunduğu yerde; söz yazarı, besteci, aranjörlerin yazdıkları söz ya da besteleriyle ilgili sohbet ettiklerini iyi bilirler. Yani bu işlerle ilgilenen kim varsa hepsi orada toplanır ve sohbet yaparlardı. Kısacası Unkapanı’nın nabzı orada atardı. Her şeyden haberimiz olur, kim albüme giriyor, kim eser arıyor birbirimize fısıldardık. Elimizdeki şarkı sözlerini ve besteleri götürüp dinletirdik, şansı yaver giden arkadaşlarımız albümlere girerlerdi. O zamanlar o kadar çok albüm yapılıyordu ki albümlere girecek eser bulunmuyordu adeta. Öyle ki eser kıtlığından günlük yazılan şarkı sözleri ve besteler bile vardı.

KARDEŞİNİZ ŞAKİR ASKAN’IN MÜZİK HAYATINIZ DA AVANTAJ YA DA DEZAVANTAJI OLDU MU?

Müzik hayatına başlarken elimde iki done vardı biri kardeşim Şakir Askan diğeri de rahmetli Yılmaz Tatlıses’di, onların hakkını asla ödeyemem. Kardeşim Şakir ilk zamanlar yazdığım şiirleri beğenmez, abi şurası şöyle olmuş, burası böyle olmuş öyle yapma böyle yap derdi, ben de kızardım. Çünkü o zamanlarda insanın her yazdığı kendisine güzel geliyordu. Ben yazdıklarımı defalarca yazar ve yazdıklarımı tekrar tekrar yırtardım. Kardeşim Şakir Bursa’da yaşıyordu her İstanbul’a geldiğinde uğrardı yanıma. Yazdığım şiirleri gösterirdim beğenmezdi, sinir olurdum. Bir, iki, beş, on derken ufak ufak birşeyler oluşmaya başladı. En son ‘Helal olsun’ ve ‘Çaresi yok’ şiirlerini yazdım ve bu iki şiirle Unkapanı’na giriş yaptım. 

İLK HANGİ ŞARKINIZ BESTELENDİ

O zamanlar Yılmaz Tatlıses’le tanıştım. kardeşim Şakir’in Yılmaz abiyle arası iyiydi. Sohbet ederken Yılmaz ağbi benim iki tane şiirim var ilgilenir misin dedim.  O da bakayım dedi ve okudu bunlar bende dursun dedi. Sonra aradan beş on gün geçti. Ben her gün mesai saatlerinin dışında Unkapanı’ndaydım. Yine bir gün Yılmaz ağbi ile buluştuğumuzda; benim yazdığım şiiri melodisiyle mırıldanmaya başlamıştı.  Ben hemen anladım şiirimi beste yaptığını. Daha sonra bu besteyi Disko Plak’tan çıkan Ünal Narçın albümüne okudu.  

ZEKİ MÜREN’İN ŞARKINIZI OKUMASINI  SİZE FAYDASI OLDU MU?

Hemen akabinde Zeki Müren sahnelerde slogan olarak kullandığı ‘Helal olsun’ sözünü, benim şarkımda duyunca, benim sloganım şarkı olmuş mutlaka okumalıyım dedi ve okudu.  Bu benim için büyük bir şanstı. Paşamızın benim şarkımı okuması benim için büyük bir onurdur. Bu şarkı benim müzik piyasasında önümü de açtı, artık tanınıyordum. 

Bir gün Yılmaz Tatlıses bana dedi ki buraya polis kıyafeti ile gelirsen sohbetimiz farklı olur, sivil kıyafetle gelirsen daha farklı olur. Ayrıca bana şiirlerinde nasihat yazma bizim insanlarımız nasihati sevmez dedi.  Bunu da kafamın bir köşesine yazdım. Ne demek istediğini anlamıştım. Ondan sonra Unkapanı’na bir daha resmi kıyafetle gitmedim. Artık şiir yazmaya yoğunlaşmıştım. Şarkı sözlerim çoğalmaya başlamıştı, değişik bestecilerle tanışıp çevremi bayağı genişletmiştim.   Bu arada Zeki Müren’in okuduğu ‘Helal Olsun’ şarkısı dört hafta üst üste haftanın şarkısı olarak zirvede yerini almıştı. Üzerimde yoğun bir ilgi vardı. Müzik Magazin Dergisi’nde röportajım çıktı. Seneler böyle gitti. Bir süre sonra çok erken kaybettiğimiz Ufuk Çınar’la tanıştım. O da piyasaya yeni girmişti. Beş-altı şarkımı besteledi, o şarkılarımın hepsi de okundu.

ETKİSİNDE KALDIĞINIZ ŞAİR VAR MI?

Etkisi altında kaldığım şair yok; çünkü başka şairleri okuyup etkisi altında kalmak istemiyordum. Belki doğru bir mantık değildi ama ben kendime özgü bir şeyler yazmak istiyordum. Çünkü ben duygularıma güveniyorum. Sadece kelime hazinemin biraz dar olduğunu düşünüyorum yoksa ben daha farklı şeyler yazabilirdim. Kardeşim Şakir; abi sendeki duygular bende olacak ben neler yazardım derdi. 
Sevdiğim şair arkadaşlarım Ali Tekintüre, Vural Şahin, Hamza Dekeli hepsini çok severim kimseyle sorun yaşamadım. Hepsini sever sayarım.

TELİF HAKLARINDAN YETERLİ PARA KAZANIYOR MUSUNUZ?

MESAM kurulana kadar her şarkının parasını alırdım. Her firma piyasa rayiçlerine göre üç aşağı beş yukarı paramı ödedi. Bu konuda şikâyet edemem ama bazı firmalar karşısındakinin çok paraya ihtiyacı oluğunu hissederse 50 ise 40’a 100 ise 75’e indirir pazarlık yaparlardı. Sonunda MESAM kuruldu, 33 yıldır MESAM üyesiyim, artık bu konularla biz ilgilenmiyoruz. Çok şükür neyse hakkımız telif olarak yeterince olmasa da ödeniyor. Bazı arkadaşlarımız bu konuda şikâyet ediyorlar ama ben etmiyorum. O şikâyet eden arkadaşlar 80’li 90’li yıllarda piyasada hızlı olup hala da o dönemin parasını yiyen insanlar ben de dâhil.

Şu anda kaç kişi artık eski albümler alıyor ki, ya da kaç radyo eski şarkıları çalıyor, buna bakmak lazım. Bazı şarkılar unutulmamıştır hala çalıyor, o şarkıların telif hakları az da olsa geliyor. Ama bu şarkıların hala dinlenilir olması, az da olsa bir gelir getirmesi, şahsen beni mutlu ediyor. Aslında MESAM olmuş MSG olmuş bir şey fark etmez ki önce üretmek gerekiyor. 

ARABESK MÜZİK BUGÜN NE DURUMDA?

Bizim dönemimizden sonra Arabesk dönemi son günlerini yaşadı ve kapandı. Haliyle piyasada bizim yerimiz de kalmadı. Arabesk zamanında çok hızlı tüketildi. Günlük yazılan şarkı sözleri o an yapılan besteler, şarkılar birbirine benzemeye başladı. Yok fantezi yok taverna her firmada değişik sanatçıların okuduğu karışık maliyetsiz albümlerin çıkması insanları yordu. Bir de yeni gelen nesil teknolojiyle geldiği için daha geniş kitlelere ulaştılar, insanlar artık geçim derdinde. İnternetten bedava şarkı dinleme varken albüm çok tutsa da artık kimse albüm almaz oldu.

Hikâyesi olan şarkılar o kadar az ki hala Gülüm Benim, Kaç Kadeh Kırıldı, Benim Hayatım gibi şarkılar unutulmuyor, her kasete giren bu şarkılardan birini okuyor

UNUTAMADIĞINIZ ANILARINIZ VAR MI?

Benim bir iyi bir de kötü iki anım var 

İyi anım

Bir gün Disko Plakta Yılmaz Tatlıses, rahmetli Atilla Kaya ve firma sahibiyle otururken Kemal  Sunal’ın Salako  filminin şarkısının söz yazarı ve bestecisi  rahmetli Urfalı Babi küfürler ederek içeri girdi. Ne oldu Babi Baba diye sorduğumuzda; o da Elener plağa gittim şarkı paramı aldım ama şarkının altına benim adımı yazmamış, sen niye ismimi yazmadın diye sordum. Utanmaz adam bana diyor ki;  Babi abi matbaa hatası olmuştur, ne olur takma kafana bu kadar! Ya gardaşım matbaa hatası olsa Urfalı Babi yerine Urfalı Bobi yazar sen hiç yazmamışsın ki, bu nasıl matbaa hatası dedi,  bu güzel anıyı hiç unutmam.

Kötü anım 

Müzik piyasasında yeni olduğum zamanlarda İstanbul’da mahalleden bir arkadaşım bana bir şiir uzattı ya abi sen piyasadasın ben askerdeyken bu şiiri yazdım bi bak eğer işine yararsa al kullan dedi. Baktım şiir gayet güzel her şeyi düzgün hiçbir eksiği yok, içime bir kurt düştü. İlk dörtlüğünü aldım ikinci ve üçüncü dörtlüğünü tekrar kendim yazdım. Bir gün Cengiz Tekin ile karşılaştım abi bende yeni bir söz var bakar mısın dedim. Tabi bakarım dedi,  aldı okudu bana gülerek baktı. Üst kata çık Lider plağın orada İsmail Hazar’ın kartonetinde şarkı listesi var bir bak gel dedi. Baktım şarkının adı İpek Mendil di, bestecisi de Cengiz Tekin, çok utandım. Cengiz abi bu şarkının sözü ve müziği bana ait İsmail Hazar’da okudu. Sen daha yenisin bir daha başkalarının verdiği şiiri alma bunu senin acemiliğine veriyorum sakın ha sakın dedi. Ben o anda o kadar mahcup oldum ki anlatamam. 

YENİ ŞARKILAR NEDEN ÜRETİLMİYOR 

Yeni şarkılar üretiliyor da albüm üretilmiyor. Albümler satmadığı için artık kimse albüm yapmıyor.  Masrafların çok ağır olmasından dolayı artık söz ve müziklerini kendileri yazıp bir ya da iki şarkılık single yapıyorlar. Yoksa o kadar yeni şarkılar var ki ortam yok albüm yapılsın.  Benim bir de dikkatimi çeken olay Türkiye’de söz yazarları erkeklerin tekelinde gibi. Kadın besteci söz yazarı yok denecek kadar az bir elin parmakları kadar. Demek ki erkekler kadınlardan daha duygusal diyorum belki yanılıyorum ama o yüzden bu iş erkeklere kalmış. 

KORONA’NIN MÜZİĞE OLUMSUZ ETKİSİ OLDU MU?

Korona illeti müziği bitirme noktasına getirdi diyebilirim. Müzik icra edecek eğlence mekanlarının hepsi kapalı müzik emekçileri müzisyenler çok zor durumda  zaten bu piyasada üç beş kişi dışında o kadar büyük paralar kazanmıyor.  Söz yazarlığı maalesef ülkemizde bir meslek olarak kabul edilmiyor. Bestecilerin ise enstrüman çalma avantajları var ekstralara, düğünlere gitme şansları var.  Oysa bir şarkının mutfağında ilk akla gelen ve kullanılan malzeme şarkı sözü ve yazarları biz bir şeyler yazacağız ki birileri besteleyecek birileri okuyacak. Trenin vagonları gibi düşünün ama biz maalesef bu işten nemalanamıyoruz.

ŞİMDİ NELER YAPIYORSUNUZ.

İstanbul ile eşimden dolayı bir bağım var sürekli gider gelirim. Her gittiğimde önce Unkapanı’na giderim. Hala var olan Elenor Plak’ı, Disko Plak’ı ziyarete gider arkadaşlarla sohbet ederim. 

Şimdi emekliyim, İstanbul’da olduğum yıllar sürekli müziğin kalbi Unkapanı’ndan ayrılmıyordum. Albümlere daha kolay girme şansım oluyordu. Fakat Bursa’ya dönünce işler değişti. Albümler azaldı tür değişti ve bizler geride kaldık.  O yıllar çıkan albümler halâ revaçta güzel eserler üretildi bence. Şimdi günlük haftalık şarkılar piyasada. Biz de zamana ayak uydurmak için sosyal medyada bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.  33 yıllık MESAM üyesiyim. Bu işten vaz geçmedik, bu işin emekliliği yok. Ne zaman bir eserinin gündeme düşüp düşmeyeceğini kimse bilemez. Saygıyla. Müzik ile kalın. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.