KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR

KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR

Abdulkadir Hazman yazdı

Sahi siz hiç düşündünüz mü, neden küllerinden doğan şehir denir İzmir’e? Yalnızca 1922 de çıkan büyük yangın sonrası için mi söylenmiştir bu söz? Sanmıyorum,  İzmir bilinen tarihinden itibaren depremler, yangınlar ve salgın hastalıklar şehri olmuştur. Fakat bütün bu büyük acılara rağmen hepsinin de üstesinden gelmiş olmasından dolayı böyle anılır.  Tarihte onca şehirler ve medeniyetler depremler ve yangınlarla yok olurken İzmir’in hala dimdik ayakta durması bu söylemin doğmasına neden olmuştur.

İzmir’de 8 Ağustos 2019 tarihinde 4,8 ve Denizli’de 6,5 şiddettin de deprem meydana gelince ülkemiz de ki bütün medya ayağa kalktı, insanlar korkuyla sokaklara döküldü. Bizi her deprem olduğunda bu kadar korkutan hiç şüphe yok ki ölüm ve yıkım korkusudur.  Ülkemiz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından biri olan ve dünyada ki depremlerin beşte birinin yer aldığı Akdeniz- Alp-Himalaya kuşağında yer aldığını sanırım bilmeyen yoktur.  İzmir ve Ege Bölgesinin de ülkemizin en önemli deprem bölgelerinden biri olduğunu inanın Kaf dağında ki sağır sultan dahi biliyor. Asıl bilmesi gereken müttehitler binaları malzemeden çalmadan daha sağlam yapacaklar mı?  Yoksa belediyeler imar ve inşaat ruhsatı verirken fay hatlarını, dere yataklarını ve zemini yumuşak olan bölgeleri göz önünde bulunduracaklar mı? Hiç sanmıyorum dün nasıl yürüyorsa bu işler bu gün de aynı şekilde yürüdüğüne üzülerek şahit oluyoruz.  Umarım gelecek kuşaklar ülkemizin deprem gerçeğini görerek şehirlerimizi yeniden planlarlar.  Ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 98’i deprem tehdidi altında olan şehirlerde yaşamakta. Sanayi kuruluşlarımızın yüzde 73’ü aktif fay hatlarının üstünde ve barajlarımızın yüzde 95’i deprem bölgelerindedir. Bir de son yıllarda sayıları hızla artan ve sayısı 122 ulaşan Enerji Santrallarının 65 tanesinin de birinci derecede deprem bölgesinde olması konunun ne kadar ciddi olduğunun en bariz göstergesidir. Canımızı, malımızı korumakla mükellef olan devlet ülkemizde yaşanan onca büyük depremlere rağmen ne zaman ciddi tedbirler alacak ve uygulamaya sokacak? İnsanlarımızın hafızasında hala canlılığını koruyan 1999 Gölcük depreminden sonra bu konuda umutlanmış olsak da ne yazık ki pek de fazla yol aldığımız söylenemez. Biz bunca acıya ve gerçeğe rağmen toplum olarak depremlerin değil binaların insanların ölmesine neden olduğunu ne yazık ki kavramış değiliz.

fotograf-1-.jpg

Korkmak her canlı için vazgeçilmez bir duygudur ama insanlar korkularını azaltacak akla sahip olduklarına göre, bilim ve teknolojiyi kullanarak deprem korkusunu ve zararlarını en aza indirebilirler. Bu bağlamda İzmir ve bölgemizin tarihinde oluşan büyük depremleri hatırlarsak kadercilikten gerçekliğe daha hızlı yol alınabilir mi? Bilmiyorum ama İzmir’de 1688 de yaşanan depremde 5.000 den fazla can kaybının olduğu, yüzlerce binanın yıkıldığını, salgın hastalıkların ortaya çıktığını.  1739 depreminde 80 den fazla can kaybının yaşandığını, denize yakın evlerin büyük bir kısmının yıkıldığını. 1778 depreminde ise çıkan yangında şehrin önemli bir kesiminin yanıp küle döndüğü ve artçı şokların neredeyse bir yıl sürdüğünü bilmekteyiz. Başka bildiklerimiz de var elbet.  İzmir tarihi de 1779 dan 1909 kadar orta ölçekli birçok depremler kaydedilmiş ve yakın tarihimiz diyebileceğimiz 1928 de Torbalı depreminde 50 can, 1939 da Dikili depreminde 60 can, 1949 Karaburun depreminde 1 can ve 1974 tarihinde İzmir depreminde 2 can kaybetmişiz. 

fotograf-2-.jpg

Peki, ne yapılmalı derseniz ben size öyle çokbilmişler gibi ‘’Dolapları sabitleyin, masanın altına girin ya da yatak odanızda su, fener ve düdük bulundurun’’ demeyeceğim. Çünkü yaşamadım ve faydası olur mu bilmiyorum. Ama yaşadığım bir olayı burada sizlere aktarmakta fayda görüyorum.

fotograf--3-.png

Neredeyse 50 yıl geçmesine rağmen unutamadım Gediz’i.  Biz bahar geldi, gelecek derken 28 Mart 1970 de saat 23 de 7,6 şiddetinde DEPREM geldi ve Kütahya’nın GEDİZ ilçesini yerle bir etti. 29 Mart sabahı iki abim insanlara yardım etmek için yola çıktılar. Deprem öyle şiddetli olmuştu ki neredeyse tüm Ege Bölgesinde hissedilmişti. Birkaç gün sonra dönen abimlerin anlattıklarından korkumuz ve üzüntümüz bir birine karışmıştı. Abimler gördüklerini şöyle aktarıyorlardı. ‘’ Bir yandan artçı depremlerle ağır hasar gören binalar yıkılırken öte yandan binaların altında kalan insanların kurtarılması ve ölenlerin bir an önce toprağa verilmesi mücadelesini sürdürüyorduk. Ağıt yakanların sesleri yürek parçalıyordu. Depremle birlikte devrilen sobaların neden olduğu yangınlar felaket üstüne felaket getirmişti.  Alevlerin yuttuğu evlerden insanların  kullanabileceği üç beş eşyayı kurtarmaya çalışmaları da anlaşılır gibi değildi.  Her taraftan is kokuları geliyor ve yer yer dumanlar tütüyordu. Ölenlerin çoğu da zaten yanarak ölmüşlerdi’’ Yalnızca bu kadar değildi anlattıkları ama benim aklımda kalanlar bunlardı. 6 saniye süren depremde yaklaşık 3.000 aile evsiz kalırken 1.086 ölü ve 1.260 yaralı ile Gediz depremi ülkemizin yaşadığı en büyük depremlerden biri olarak kayda geçmiştir. Bu deprem Gediz ilçesinin yerinin değişmesine de neden olmuştur. Depremin olduğu yere insanlar canlarını ve acılarını gömerek yüzlerce yıldır yaşadıkları toprakları terk ederek bugünkü Uşak yolu üzerinde ki Yeni Gediz’i inşa etmişlerdir.

fotograf-4-.png

Biz İzmir’i Gediz gibi başka yere taşıyamayacağımız göre, rant amaçlı yapılaşmadan uzaklaşıp denetimli, planlı, güvenli ve bilime dayalı çağdaş kentleşmeyi başarabilirsek inanın Küllerinden Doğan Şehir ebediyen yaşar.

Kaynakçalar:


 1- Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü.

2- Türkiye’de Deprem Gerçeği ve TMMOB Makine Mühendisler Odasının Önerileri Oda Raporu.

3-İzmir Tarihinden Kesitler,  Mübahat S. Kütükoğlu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, İzmir 2000

4- TC. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı

5- deprem.afad.gov.tr

6- TC. Başbakanlık Afat işleri Daire Başkanlığı
                                                                         

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum