Mahmut Eskiyörük 'Bu yaşananlar Türkiye’ye yakışmıyor'

Mahmut Eskiyörük 'Bu yaşananlar Türkiye’ye yakışmıyor'

Tire Süt Kooperatifi’nin Başkanı Mahmut Eskiyörük Medya Ege'nin sorularını yanıtladı.

İşte o röportaj:

Merhaba, bugün yarattığı model ile Türkiye’de kooperatifçilik hareketinin tetiklenmesini sağlayan Tire Süt Kooperatifi’nin Başkanı Mahmut Eskiyörük sorularımızı yanıtlayacak. Öncelikle Tire Süt Modelinin sırrı nedir bahseder misiniz?

Tire Süt Kooperatifi 1967 yılında 5 üreticiyle kurulmuş. Ancak 2000’li yıllara kadar pek ilerleme kaydetmemiş kendi yağında kavrulan küçük bir kooperatif olmuş. Ben göreve 2002 yılında geldim.

Hayal olmadan, gerçeklere ulaşılamaz. İnsan önce hayal eder. Aklınızla düşünüyorsanız tasarladıklarınızı beyninizde canlandırır, sonra da hayata geçirirsiniz. Yapacaklarınıza öncelikle kendiniz inanmalısınız, yoksa sizin inanamadığınız bir şeyi başarabileceğinizi kimseye anlatamazsınız. 

Kooperatifin yönetim kuruluna arkadaşlarımla bir seçildiğimde herkes “Süt inekçiliğinde küçük işletmelerle bir yere varılmaz, bu yapı ekonomik değildir” diyordu. Bu yüzden de hayvancılıkta büyük kapasiteli kuruluşlara teşvik verilmesi öğütleniyordu. Ben çocukluğumdan beri çiftçiliğin, hayvancılığın içinde, köylülerimle birlikteyim ve ülkemdeki tarım yapısının da yüzde 90’ının küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinden meydana geldiğinin de en canlı kanıtlarından biriyim. 

Anadolu bu haliyle bu ülkeyi Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar insanıyla, ekonomisiyle, sanayisiyle besleyip ayakta tutmuştur. Öyleyse küreselleştirilen dünyada da dev kuruluşların büyük sermayelerin karşısında da şimdi neden dimdik ayakta kalmasın dedik. Gücümüzü birleştirip küçük işletmelerle bu dünya düzeninde üretimimizi sürdürebileceğimize inandık. Kooperatifçiliğin yararlarını ortaklarımıza anlatıp ilkelerimizden ödün vermeden “Ben” değil “Biz” diyerek sırt sırta vererek 2000 ortağa erişip birlikten doğan gücün eseri olan bugünlere ulaştık.

Çalışma gücüm, köyünde o küçücük hayvan damında ayağında plastik terliği üzerinde yamalı elbisesiyle birkaç ineğinden sağdığı sütle onurluca yaşayan ninenin üreticiliğinden geliyor. 

0-(1)-252.jpg

Elindeki bastonuna dayanarak hayvanlarını merada güden dedenin bu topraklar için hala çalışıp çabalama azminden geliyor. Onların alın terlerinin emeklerinin karşılığını verebilmek aşlarına sofralarına 3 kuruş daha fazla para koyabilmek sevdası bana tüm yorgunluğumu unutturuyor.

Tire Süt Kooperatifi olarak üretimin ve üretimin devamlılığının sağlanması için verdiğimiz mücadele sonuçlarını vermeye başlayınca dikkatler kooperatifimize yoğunlaştı. 

Bunun sonucunda Milli Prodüktivite Merkezi beni “Yılın İşadamı” seçerken, Birleşmiş Milletler’den Örnek Kırsal Kalkınma Modeli olmak üzere 2 kez ödül aldık. Ayrıca Sabancı Vakfı “Fark Yaratan Kuruluş” olarak Tire Süt Kooperatifi’ni deklare etti. EBSO, kooperatifimize “Marka Yaratma, İstihdama Katkı ve Üretim Kalitesi” dallarında 3 ödül birden verdi. Avrasya Tüketici Derneği, ülke genelinde yaptığı tüketici araştırması sonucunda Kooperatifimizi “Yılın Markası” seçti. Ayrıca Birleşmiş Milletler 2015 yılında Tire Süt Kooperatifi’ne Üreticiyi Sosyal Koruma ve Kırsalın Refahını Arttırma Ödülü verirken T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da Güvenilir Gıda Üretimi Başarı Ödülüne layık gördü.

Tüm bunları nasıl mı başardık?

• Birbirimize inandık, güvendik, birlik olduk.
• Kimseye ayrımcılık yapmadık.
• Kaynakları doğru kullandık.
• Çok çalıştık, çok ürettik.
• Çalmadık, çaldırmadık.
• Kurumsallaştık.

Süt Sektörü içinde bulunduğumuz dönemde zor günler geçiriyor. Konuyuı detaylı olarak sizden dinleyebilir miyiz?

Bugün yemin sütten pahalı olduğu ülkemizde üretimin ve üreticinin geleceği tehlikedeyken kutlanacak bir şey yok. Çünkü çiftçi süt üretimini sürdüremez hale geldi. Üretimin sürdürülebilmesi için üretici 1 litre süt ile en az 1,3 kilogram yem alabilmesi gerekirken şu anda 1 kilogram bile yem alamıyor. Üretici yem alamadığı için çaresizlikten ineklerini kesime gönderiyor. Yıllarca büyük emeklerle bakılan anneler en verimli çağında kesime gidiyor, üretim düşüyor sonra yetmezlik oluşuyor ve bu açık ithalat ile kapatılmaya çalışılıyor. Bu kısır döngü uzun yıllardır yaşanıyor. Bunun sonucunda başta üretici olmak üzere tüketici ve milli ekonomi zarar görüyor. İthalat şirketleri ve yabancılar para kazanıyor. Bugünkü tablonun daha ağır olanını 2008 yılında yaşadık. Seyirci kalınmasının bedelini ülkemiz 3 milyar dolar ithalatla açığı kapatarak ödedi.  

Tarım Bakanlığımız bu defa seyirci kalmayıp tozlaştırma projesiyle piyasaya müdahale ederek regüle etti. Tabi ki bu yetmiyor, üretimi ve üreticiyi kurtarmak için yem-süt paritesi çerçevesinde süt fiyatının belirlenip 3 ayda bir güncellenmesi gerekiyor. Süte talep yaratmak için süt kalitesinin iyileştirilerek ihracatı arttırmamız en doğru adımdır.

İnsan sağlığı ve milli ekonomi için bu kadar önemli olan bir gıdanın market  raflarında da hak ettiği değerini görmemesi süt sektörünü iyice zora sokmaktadır. Türkiye’de en çok tüketilen içeceklerin raf fiyatları bunu kanıtlamaktadır. Süt değerine göre en ucuz sıvıdır. Diğer içeceklerdeki afaki artış hiç konu olmazken iken süt fiyatlarının bu denli geri kalması da düşündürücüdür.

1 lt Rakı:   249 TL
1 lt Bira:      28 TL
1 lt Kola:       6 TL
1 lt Kutu Süt 6 TL
1 lt Çiğ Süt:   4 TL

baskanfoto-(8).jpg

DERHAL ÖNLEM ALINMALI

Bu yaşananlar Türkiye’ye yakışmıyor. Ülke olarak 2 tane Türkiye’yi besleyecek zenginliğimiz varken tarımda gittikçe artan kayıplar bir kader değildir. Üretimi planlayıp, kaynakları verimli kullanarak doğru bir destekleme politikasıyla çok kısa zamanda bu sorunları ortadan kaldırmak mümkündür. 

Çözüm olarak;

-    Devlet; pariteyi sağlamak için süt destekleme primini piyasa normale dönüşünceye kadar aradaki açığı kapatacak şekilde düzenlemelidir. Bu düzenlemeyi örgütlü üretici ile örgütsüz üretici arasındaki makası açarak ileriye dönük piyasa düzenini sağlayacak olan örgütlü yapıyı geliştirmelidir.

-    İhracata uygun süt miktarımızı arttırmak için sütün kalitesini iyileştirmeye yönelik uygulama yaparak uygun kriterlerde süt toplayan örgütlere bu maliyetlerini karşılamak üzere teknik destek primi verilmelidir. 

-    Tüm bu yapısal sorunları ortadan kaldırmanın çözümü kooperatifleşmedir. Aksi takdirde üreticinin maliyetlerini düşüremeyiz, gıda güvenliğini sağlayamayız, kayıt dışılığı önleyemeyiz, veri oluşturamadığımızdan dolayı üretimi planlayıp fiyat istikrarı sağlayamayız ve göçü önleyemeyiz. Bunun için kooperatifleşme öncelikli olarak bir devlet politikası haline getirilmeli. Bunca zenginliğimize rağmen tarımda gittikçe artan bir çöküş yaşanıyorsa bu yanlış politikalar ve plansızlık sonucudur. Vücut hastadır. Enfeksiyon vardır. Günü kurtarmaya yönelik uygulamalarla yani aspirinle tedavi edemezsiniz. Enfeksiyona yakalanmış Türk tarımındaki hastalığın tedavisi ve sağlıklı hale gelmesinin çözümü kooperatifleşmedir. 

SÜT PROJELERİNE ÖNEM VERİLMELİ 

Bugün yıllık kişi başına düşen süt tüketimi gelişmiş ülkelerde 100 litre üzerinde iken bu rakam ne yazık ki ülkemizde sadece 30 litre civarında seyretmektedir. Ülkeler arasındaki farklılıklara baktığımızda süt tüketim alışkanlığının bir kültür olduğu görülmektedir. Bu alışkanlık ancak çocuk yaşlarda kazandırılabilmektedir. Bunun farkında olan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Tire Süt Kooperatifi ile başlattığı Okul Sütü Projesi ile çocuklarımıza bu alışkanlığı kazandırırken üreticiyi de desteklemiştir. 

Devlet ve yerel yönetimler süt projesini öncelikle önem vermelidir. 2008 yılından bu yana İzmir Büyükşehir Belediyesi adına proje yürüten Tire Süt Kooperatifi oluşturduğu alt yapı ve uygulamadaki başarısı ile büyüyerek güvenilir bir marka olmuştur. Modern çiftliklerden yerinde kontrol edilerek alınan sütler tekrar kooperatifin laboratuvarında gerekli tüm analizleri yapılarak güvenilir bir şekilde çocuklara ulaşmış ve kooperatifin bu hassasiyeti ile hiçbir çocukta sağlık sorunu yaşanmamıştır.  Bu başarısının ülke çapında bilinmesiyle birçok belediyeye yol göstermiştir. Tire Süt Kooperatifi, güvenilir bir marka ve dünya çapında örnek bir kırsal kalkınma modeli olmuştur. 

Sağlıklı nesiller yetiştirmek ve süt üretiminin devamlılığını sağlamak için ülkemizin tüm çocuklarının her gün 2 bardak süt içmek hakkıdır. Tüketimi arttırarak süte değer kazandırmak ise hepimizin sorumluluğudur. 

Bu süreçte devletten ve sektörün temsilcilerinden yeterli destek alabildiniz mi?

Kooperatifçilikte en önemli kurallardan birisi de kaynakları doğru kullanmaktır. Biz hem Devlet’ten hem İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden gelen kaynakları yerinde kullandık. Tarım Bakanlığı’ndan Pastörize Süt Tesisi kurmak için destek aldık, tesisimizde ürettiğimiz Pastörize Sütleri 13 yıl boyunca İzmir Büyükşehir Belediyesi adına çocuklarımıza dağıttık. Hiçbir sorun yaşanmadan titizlikle yürüttüğümüz için bir marka haline geldik. Belediyenin desteği bizim markalaşmamızı sağladı, şuanda ürünlerimiz raflarda en çok arananlar arasına girdi. Kaynakları doğru ve verimli kullanırsanız büyüme kendiliğinden sağlanır. 

mahmut-eskiyoruk-(6).jpg

Tire Süt bölgede hayvancılığı nasıl değiştirdi?

Tire Süt Kooperatifi bölgede piyasası üretici lehine regule ederek kendi ortaklarının dışında bölge çiftçisini de korudu. Örnek vermek gerekirse eskiden celepler üreticinin kesimlik hayvanını alır parasını istediği zaman öderdi, 6 ay sonrasına ödeme yapıldığı oluyordu. Ortaklarımızı korumak için Et İşleme tesisi kurduk. Tire Süt Kooperatifi olarak ortağımızın hayvanını alıp ödemesini aynı gün yapınca bu kez celepler de bu şartlara göre alım yapmak zorunda kaldı. Kooperatifçiliğin ana ilkesi de budur. Birbirini korumak. 

Tire Süt Kooperatifi’nin varlığıyla bölgemizde;

• Üretim arttı,
• Verim yükseldi,
• Kalite iyileşti,
• Sanayileşme gelişti,
• Üreticinin kazancı arttı,
• Büyüme sağlandı,
• Bölgede üretici güvence altına alındı, gençler baba mesleğine yöneldi.
• Göç durdu.
• Türkiye’nin yapısına uygun örnek bir kırsal kalkınma modeli oluştu.

İthalatın Türk tarımına ve hayvancılığına etkisi nasıl?  Ekonomik kriz üzerine bir de pandemi süreci başladı. Bu dönemde çiftçi neler yaşıyor? En büyük problemleri nedir?

Pandemi; bize ithalatın ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Halkımız virüs salgını nedeniyle eve kapanmak zorunda kaldı. Yurtdışından giriş çıkışlar kapandı, her ülke kendi ürününü kendisi için stokladı. Bu süreçte taşıma suyla değirmen dönmeyeceği bir kez daha anlaşılmış oldu. 

Bu süreçte çiftçilerimiz fedakârca çalıştı. Çünkü çiftçiler de evine kapansa bu defa insanlık açlıktan ölür. Bunun farkında olmalıyız. 

Soframıza bakalım, ne varsa üreten çiftçi. Evinde virüs salgınının geçmesini beklemiyor, riske girerek tarlasında, çiftliğinde gıdamızı üretiyorsa, karnımızı doyuruyorsa sadece alkış ve teşekkür yetmez. Çalışma koşullarını iyileştirmek ve desteklemek gerek. “Çiftçide pahalıysa dışarıdan ithal edelim” zihniyetinin ne kadar tehlikeli olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu. 

Salgın, ekonomiyi böylesine tehdit ederken birde açlık tehlikesi ile tamamen bitme noktasına gelmememiz için, yaşamamız için temel gıda üretimini sürdürmemiz gerekiyor. Bu nedenle Devlet; et, süt, bakliyat gibi temel gıda maddelerinin ürün desteğini artırmalıdır. 

Gıda üretiminin teminatı üretici, üreticinin teminatı Kooperatiflerdir. Üretimin devamlılığı eğer hayati önem taşıyorsa, devamlılığı sağlamak için üreticimizin ürün desteğini artırmalıyız. Üreticiyi, ürünü işleyen ve tüketiciye ulaştıran tüm çalışanları desteklemeliyiz ki açlık yaşamayalım. 

Gıda güvenliğimizin teminatı yerli üreticimiz ve yerli ürünlerimizdir. İthalat ile kendimizi güvence altına alamayız. 

Doğru politikalar ile kendi değerlerimize ve zenginliklerimize sahip çıkarak yerli üretelim, yerli tüketelim.

Tire Süt Türkiye'nin kooperatifçilikte örnek kurumu. Kooperatifleşme konusunda tarım ve hayvancılık sektörüne önerileriniz nelerdir?

Öncelikle okullarda kooperatifçilik eğitimi verilerek Kooperatifleşme ruhu benimsetilmeli. Tarım ve Hayvancılıkla ilgili tüm örgütlerin görev tanımları yapılarak, tek bir genel başkanlık çatısı altında toplanıp, karmaşa giderilmelidir. Sistem, hiçbir örgütün diğer bir örgütün görevini yapamayacağı şekilde düzenlenmelidir.

Yatırım desteği için başvuru yapan kooperatiflere, ilçe merkezli olma şartı konulmalıdır. Böylelikle; köy kooperatifleri birleştirilerek daha işlevsel hale getirilecektir. Örneğin 62 Köyün bağlı olduğu İlçe Merkezli Tire Süt Kooperatifi.

Meralar, ıslah edilerek yem bitkisi üretme şartıyla o bölgedeki hayvancılıkla ilgili örgütlere tahsis edilmelidir.

Türkiye’de üretilebilirliği olan hiçbir ürünün ithalatına izin verilmemelidir. İthalat etmek zorunda kaldığımız ürünlere yönelik primleri arttırarak 1 yıl içerisinde kendi kendine yetecek duruma gelinecektir.

Ürünü kontrol ederek toplayan, laboratuvarı bulunan, kalite değerlerine göre fiyatlandırma yapan ve bünyesinde teknik personel çalıştıran örgütlere bu maliyetlerini karşılayacak miktarda Teknik Destek Primi verilmelidir. 

Üreticilerin; örgütü tarafından, örgütlerin de Bakanlık tarafından desteklenip ve denetlendiği sistem oluşturulmalıdır. 

Kısacası Kooperatifleşme öncelikli Devlet politikası haline getirilmelidir. Kooperatifleşme ile;

•    Kayıt dışılık ortadan kalkacak, haksız rekabet önlenecek.
•    Üretimde planlama yapılarak fiyat istikrarı sağlanacak,
•    Üretim maliyetleri düşecek,
•    Üreticinin kazancı artacak,
•    Üretim denetlenerek, gıda güvenliği sağlanacak,
•    Üreticinin pazarlama, sanayicinin tedarik güvencesi sağlanacak,
•    Üretici ve tüketici korunacak,
•    Çiftçilik güvenceli bir meslek olup, köyden kente göç önlenecektir.

foto-(6)-013.jpg

Son olarak gerek çiftçiye gerekse Tire Süt’ü çok seven tüketiciye mesajınız nedir?

Tüketiciler kooperatiflerden alışveriş yaparak hem sağlıklı beslenmiş olur hem de büyük emek çaba sarf eden üreticiye katkı sağlamış olur. İzmirliler bu konuda diğer illere göre çok şanslı çünkü gıda güvenliğine önem veren kooperatifler var. Üreticiyle tüketicinin doğrudan buluşturulması ve güvenilir gıda konusunda Türkiye’nin öncü markalarından biri haline gelen Tire Süt Kooperatifi, tüketicilerden gelen yoğun talep üzerine İzmir’de market ağını geliştiriyor. İlk olarak 7 yıl önce Bornova’da Çiftçim Market’i kurduk. Ardından Narlıdere ve Karşıyaka şubelerimizi açtık. Raflarımızda Türkiye’de üretim yapan tüm kooperatiflerin ürünlerine yer veriyoruz.

Tüketicinin tüm ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak oluşturduğumuz marketlerimizde kendi ürettiğimiz ambalajlı süt ve süt ürünleri, ambalajlı et ve et ürünlerinin yanı sıra kasap ve peynir reyonu da bulunuyor. 

T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan Güvenilir Gıda Üretimi alan kooperatifimizin temel ilkelerinden birisi de üretici ve tüketiciyi buluşturmaktır.  

Tarım Bakanlığımız çok yerinde bir uygulamayla gıdaya yönelik denetimlerini arttırdı ve hile ve tağşiş yapan firmaları teşhir ediyor. Tüketicilerimiz de bu gıda teröristlerinden korunmak için dikkatli davranıyor. Bizler de tüketicilerimize sağlıklı ve güvenilir gıda sunmak için yatırımlarımızı artıyoruz. İzmirliler çok şanslı çünkü İzmir, tarımda olduğu gibi güvenli gıda üretiminde öncü kooperatiflere ve büyük ulusal markalara sahip. 

Biz kooperatif olarak, gittikçe büyüyoruz ve ürünlerimize yenilerini ekliyoruz. Türkiye’de ilk kez Tire Şiş Sucuğu tüketicilerimize sunduk. Ayrıca sucuk dönerimiz de tüketicilerimizden büyük beğeni alıyor. Odun kömürü ateşinde yüzde 80 oranında pişmiş olan şiş sucuk ve sucuk döner pratik hazırlanışıyla çalışan bayanlar tarafından tercih ediliyor. Ortaklarımızın yetiştirdiği yerli ve sağlıklı erkek danaların etinden kavurma üretmeye başladık. Koruyucu içermeyen kavurmamızı sadece tuzla koruyarak tüketicilerimize sunuyoruz. 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.