Muz İmparatorluğu’nun Günümüze Ulaşan Sömürgecilik Faaliyetleri

 

Değerli Okurlar;

Târih boyunca birçok devletten çok daha güçlü bir ekonomik yapıya, daha organize bir sisteme sâhip ticârî kuruluşların varlığı gözlenmiştir. Özellikle sömürgecilik faaliyetlerinin zirve yaptığı dönemler, yine sayısız Avrupa kolonizatörünün, başta Afrika kıtası olmak üzere birçok coğrafyada, resmî şirket adları altında kendi hükümdârlıklarını kurdukları bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkmaktadır.     

İlgili dönem îtibârıyla gözlenen bu durum, çeşitli örneklerin ön plâna alınmasıyla daha iyi kavranabilirken, diğer yandan da insanlık adına son derece üzücü hâdiselerin eşelenmesi anlamına gelmektedir. İşte bu elim örneklerden biri…

Chiquita’nın Acımasız Yolculuğu

1899 yılında, bir şirket kuruldu; adı ise ‘United Fruit Company (UFCO)’ idi.  Herhangi bir marketten bir muz aldığınızda, büyük olasılıkla ‘Chiquita Brand’ın tanıdık mavi etiketini göreceksiniz. Yoğun reklamlar ve yaygın olarak yayınlanmış araştırma çalışmaları sâyesinde, United Fruit Company, daha piyasaya çıktığı ilk yıllarda, muzlara büyük bir talep yarattı. İnsanlar, çılgınlar gibi muz alıyordu. UFCO, o dönemde öyle güçlendi ki; ‘Guatemala, Honduras, Latin Amerika’da, birçok devletten daha güçlü bir hâle geldi.

C:\Users\Sefa\Desktop\cikita_904.jpg

Muz, sıcak ve nemli iklimlere bayılır. Chiquita muzları, esas olarak; Latin Amerika’nın ova bölgelerinde yetişiyor ve buradan yavaş yavaş dünyaya açılıyordu. Başta Amerika olmak üzere, Avrupa’dan Asya’ya kadar, her markete ve manava girmişti. Binlerce kilometreyi kapsayan bir yolculuk, sanıldığı kadar kolay da değildi.  1990’lı yıllarda, Chiquita, kendi internet sitesi üzerinde; ‘Honduras, Guatemala ve Kosta Rika’daki çalışanlarına, bağımsız ev sâhibi olmalarını sağlayan bir program başlattı. Ancak bu, aslında hayırsever gözükmeye çalışan bir algıdan daha fazlası değildi.

Bu program kapsamında, bir işçi kovulduğunda, evini de kaybediyordu. Sonuç olarak, işçiler kötü çalışma koşulları altında, Chiquita’da çalışmak zorunda kalıyorlardı. Çünkü eğer ayrılırlarsa, sadece gelir kaynaklarını değil, aynı zamanda evlerini de kaybediyorlardı. Böylece, zor şartlar altında çalışmaya râzı olan binlerce işçi elde etmiş oluyorlardı. Fakir halk, çalışmakta ve çok düşük ücretler aldıkları gibi, topladıkları muzlardan da hiç bir şekilde faydalanamamaktaydı.

C:\Users\Sefa\Desktop\cikita_8542.jpg

Muz işçilerinin başına gelen en acı olay ise bir katliam olarak nitelendirilebilecek acımasızlığa sâhip… Yıl, 1928… Kolombiya’da, muz işçilerinin çalışma koşullarını düzeltebilmek için bir ‘İşçi Birliği Sendikası’ kurulunca, şirket, bu durumdan hiç memnun kalmadı. İşçi Birliği Sendikası, zamanla çok güçlendi ve otuz bin işçiye kadar ulaştı. İşçiler, sağlıklı çadır, ücret artışı, haftalık yevmiye, haftada bir gün tâtil gibi son derece doğal isteklerini UFCO’ya bildirince ise dananın kuyruğu koptu. Şirket, muz toplayan fakir halka değil zam yapmak, onları ciddiye bile almadı. Talepleri kabûl edilmeyen sendika, hükûmete olan güvenle yola çıkarak, 5 Aralık 1928 târihinde, işçiler, eşleri ve çocukları ile birlikte yürüyüşe geçmek için ‘Cienega’ meydanında toplandılar. Amaç, yalnızca seslerini duyurmaktı. Maalesef durum, hiç de böylesine mâsum olarak kalmadı…

Âcilen meydanda askerî önlem alan hükûmet, UFCO’nun yatırımlarına boyun eğerek, grev yapan işlerin dağılmalarını istedi. Fakat gece yarısına kadar haklarını savunmaktan vazgeçmeyen, eğer işi bırakırlarsa evlerini de kaybedecek olan çaresiz işçilerin dağılmaya aslâ niyeti yoktu. Uyarıları dikkate alınmayan askerlerin başında olan generalden, hiç beklenmeyen bir emir geldi: Ateş! Tam üç bin işçi… Kadın, erkek, çoluk, çocuk; tamı tamına üç bin işçi, oracıkta kurşuna dizildi. Peki, ne değişti? Hiçbir şey! Honduras’ın lâneti, o günden sonra hiç dinmedi.

C:\Users\Sefa\Desktop\cikita_6945.jpg

Açıkçası, pek çok durumda, Chiquita faaliyet gösterdiği ülkelere hükmetmeye devâm etti. Chiquita’nın çevreye ve işçilerine verdiği zararlara rağmen, şirket, ‘Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika’daki geniş siyâsî etkisi nedeniyle neredeyse dokunulmaz kazandı. Muz toplayan işçilerin durumunda, hâlâ değişen pek bir şey yok; hâlen zor şartlarda çalışıp tüm dünyaya muz gönderiyorlar. ‘Gabriel Garcia Marquez’, ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ isimli kitabında, muz için şu ifâdeleri kullanır; ‘Önce medeniyet, sonra yıkım; bir muz yüzünden başımıza gelene bak!’

Esen kalın…

 

SEFA YAPICIOĞLU

Önceki ve Sonraki Yazılar