
Dilan Akyol
Orman yangınlarıyla mücadele hepimizin görevi
Yaz mevsimi İzmir için deniz, güneş ve tatil demek. Ancak her yıl aynı dönemde karşılaştığımız bir diğer gerçek de orman yangınları. Sıcak hava, düşük nem ve kuvvetli rüzgâr gibi doğal koşullar yangın riskini artırıyor olsa da, bu felaketlerin çoğunun temelinde insan eli var.
Yol kenarına atılan bir sigara izmariti, ormanda unutulan bir cam şişe ya da piknik sonrası söndürülmeyen küçük bir ateş... Bazen farkında bile olmadan doğaya verdiğimiz zarar, binlerce dönüm ormanın kül olmasına neden olabiliyor. Bu yangınlar sadece ağaçları değil, içindeki hayvanları, su kaynaklarını, toprağı ve temiz havayı da beraberinde yok ediyor.
Son yıllarda artan yangın sayısı, doğayla kurduğumuz ilişkinin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Hepimiz doğanın bir parçasıyız ve verdiğimiz her zarar bir gün bize dönüyor. Bu yüzden yangınları sadece "orman işi" ya da "görevli ekiplerin sorunu" gibi görmekten vazgeçmeliyiz. Bu, toplumun tümünü ilgilendiren bir mesele.
Bireysel farkındalık ve basit önlemlerle büyük felaketlerin önüne geçmek mümkün. Yaz aylarında ormanlık alanlara girmemek, ateş yakmamak, çöp atmamak gibi davranışlar bir alışkanlığa dönüşmeli. Ayrıca çevremizdeki insanları uyarmak, şüpheli bir durum gördüğümüzde hemen yetkililere haber vermek de son derece önemli.
Ormanları korumak sadece doğayı değil, geleceğimizi de korumaktır. Unutmayalım: Bazen büyük bir yangın, sadece bir kişinin daha dikkatli olmasıyla hiç başlamayabilir.Bu noktada kamu kurumlarının sorumluluğu büyük. Orman Genel Müdürlüğü yangınla mücadelede görevli olsa da, ekipman ve müdahale süresi zaman zaman yetersiz kalabiliyor. Yerel yönetimlerin de bu alanda daha fazla inisiyatif alması, halkı bilinçlendirmesi ve riskli alanlarda önleyici tedbirleri artırması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.