Osmanağaoğlu Alevi aileye yapılanları kınadı!

Osmanağaoğlu Alevi aileye yapılanları kınadı!

MHP İzmir Milletvekili , MYK Üyesi Tamer Osmanağaoğlu İzmir Ontur Otelde basın toplantısı gerçekleştirdi.

Tamer Osmanağaoğlu'nun yaptığı basın açıklamasından satır başları şöyle:

Öncelikli olarak; İzmir/Gaziemir’de Alevi kökenli vatandaşlarımıza yönelik girişilen alçak, rezil ve hayâsız provokasyonu nefretle kınadığımı belirterek sözlerime başlamak isterim. Bizi birbirimizi düşürmeye çalışan bu kirli hesapların; bin yıllık kardeşliğimizin mayasıyla yoğrulan Anadolu topraklarında tutma ihtimali yoktur. Bilhassa; yüz yıllar boyunca omuz omuza yaşamanın en güzel örneklerini vermiş olan Güzel İzmir’de bu ahlaksız tertip darmadağın olacaktır. Çünkü; Dadaşı, kızanı, efesiyle, alevisi, bektaşisi, mevlevisi ile biz bu topraklarda hem batı hem de doğuyuz. Çünkü bizi medeniyet doğurdu, biz aynı medeniyetin çocuğuyuz...

Böylesi karanlık kışkırtmalarla çembere alınmak istenen Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmiş otuz yılını ilgilendiren bir problem vardır. Türkiye’yi güçsüzleştirmek için özel olarak kurgulanmış ve sahaya sürülmüş bu sorunun adı terör meselesidir. Esasen terör; bu toprakları 150 yıldır meşgul eden bir durumdur. Fakat son otuz yıldır terörün etnik bölücülük üzerine dizayn edilmiş bir versiyonu aktif olarak Türkiye’ye taarruz etmektedir. 

Geçen yıllar içinde bu ideolojik cinayet şebekesinin ortakları, hamileri, sahipleri zaman zaman değişmiştir. Mazbata alıp meclise sızan, diplomatik kılıflarla uluslararası arenada yer bulan bu suç örgütü; yer yer söylemlerini de değiştirmiştir. Ama bu eli kanlı güruhun bazı ana gündem maddeleri hep sabit kalmıştır. Bunlardan birisi de milletimizin bağrından çıkardığı Türk ordusunu karalamaktır. Öyle ki; bir yanda kararlılıkla gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtından dolayı kahraman Türk Ordusuna “işgalci” diyen PKK sözcülüğüne soyunan HDP Milletvekilleri vardır. 

Diğer yanda ise; Barış Pınarı Harekâtı devam ederken "Bugün 8'inci gününde olduğumuz ve sınırlarımızda devam etmekte olan, hepimizi huzursuz, mutsuz ve karamsarlığa sürükleyen bu savaşın bir an önce bitmesini, askerlerimizin ayağına taş değmeden evlerine dönmelerini diliyorum" diyerek teröristlerle aynı dili kullanma gafletine düşen, Belediye Başkanlığı dışında lüzumsuz her taşın altından çıkan Tunç Soyer ve onun gibi düşünenler bulunmaktadır.

Tarihçilerimizin “Millet olarak medeniyette geldiğimiz en son nokta ordu olmaktır.” tespitini şairlerimizin “ardına çil çil kubbeler serpen ordu?” mısralarında heceleyebiliriz.   
“Ardına çil çil kubbeler serpen” bu kutlu ordu Türk Ordusudur. Bu ordu; mazisi karanlık, geleceği meçhul düşüncesizlerin palavralarında ifade edildiği gibi, tarihin hiçbir devrinde ve dünyanın hiçbir yerinde işgal ve istila ordusu olmamıştır;  çünkü Türk Ordusu gerçekten de bir fetih ordusudur. 
Türk Ordusu, yeryüzünde nizam ve adalet adına çekilen kılıcın adıdır! İnsanı yaşatmaya memur bir anlayışla kalplere, vicdanlara hükmederek, dünyayı değerler dünyası haline getirmeye çalışan bir zihniyetin üniformalı kimliğidir.

Onun içindir ki Türk Silahlı Kuvvetleri “Peygamber Ocağı” dır; bu sebepledir ki karavanası şifadır. Silahının ucunda adalet ve merhamet taşıyan bu ordu, girdiği her yere çil çil kubbeler serperek fetih manasının ne idüğünü ve nasılını üç kıt ’ada yükselen medeniyet değerlerimizle ortaya koymuştur.
Bizans’ın son Grandük’ü Notoras’a “Şehirlerde Latin külahı görmektense, Türk Sarığını yeğlerim.” dedirten gerçek,   silahının ucunda merhamet taşıyan şanlı Türk Ordusudur. “Ne zaman ki Vistül Irmağı’ndan bir Türk Atı su içecek; işte o zaman özgürlüğümüze ve bağımsızlığımıza kavuşacağız.” diyen Lehistanlılar’ın nezdinde bütün mazlum milletlerin sancağını selamladığı şanlı ordu şerefli Türk Ordusudur. Bu gün Suriyeli yetim çocukların rüyalarında Peygamber muştusuyla ve hasretle beklediği ordu, Peygamber ardında çöller aşan kutlu ordu Türk Ordusudur. Bu gün Suriye’de girdiği her yere okullar, hastaneler, aşevleri yapan ordu, dün Mohaç’ tan dönerken üzüm asmalarına akçeler takan ordudur. Büyük Türk milletinin ordusudur! 

Bir damla petrolü bir damla kandan üstün tutan ve bunun için Ortadoğu’yu kana bulayan aç, haris, muhteris siyaset emperyalizmine karşı mazlumun gözünden akan bir damla yaşı aziz bilen ve mazlumun yanında saf tutan Türk ordusu, millet olarak medeniyette geldiğimiz en son noktayı şerefle temsil ederken, bu temsiliyeti liyakatiyle bir daha tescil ettirmiştir.

Batı’nın, içerideki ve dışarıdaki taşeronlarının endişe ve korkusu bundandır.  Emperyalizmin ellerinden kan damlayan baronları ve iplerini ellerinde tuttukları kuklaları bilmelidir ki;  durdurulan büyük Türk medeniyeti yeniden yürüyüşe geçmiştir. 

Bu kutlu yürüyüşü gerçekleştiren, binlerce yıllık şanlı mazisinden aldığı feyz ile karanlıkları yaran, ulvi ve asil gayeler ile Türk Milletini “Kızıl Elma” sına her gün bir adım daha yaklaştıran, gözlerinde umutsuzluğu varlığıyla umuda çeviren Türk ordusunun, Mehmetçiğimizin sonuna kadar yanındayız.Bir Türk Milliyetçisi olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin Milletvekili olarak, Türk milletinin her onurlu mensubu gibi; Türk’e kalkan her hain ele kalkan olmaya, cephede boşalan her safı doldurmaya hazırız! Çünkü büyük Türk milletinin karakteri “ordu-millet” anlayışıyla vücut şekillenmiştir.

Bu karakter kendisine saldıran kim olursa olsun ihaneti elinin tersiyle itecektir. Eli kanlı güruhun sabit kalan bir diğer gündem maddesi ise Türkiye’nin ana omurgası olan dil birliğine saldırmaktır. Bunun sebebi de açıktır. Tabiat kanunları kadar aşikâr olan toplumsal realiteler vardır. Bir dili konuşmayanlar, bir milleti oluşturamazlar. Bir millete kendini ait hissetmeyenler de, bir devletin çatısı altında yaşayamazlar. İşte bölücülüğü şiar edinenlerin birliğe saldırıp, çokluk içinde bizi boğmaya çalışması bu sebepledir. Onların 30 yıldır talep ettiği bazı masum görünümlü isteklerin ardında; böyle uzun vadeli ve sinsi planlar yatmaktadır. 

İnsanların annelerinden öğrendiği dili, gündelik hayatın içinde kullanması; temel bir haktır. Anne dilini devlete karşı siyasal bir kazanımın nesnesi hâline getirmek, anne dilini “ana dil” tanımı altına sokarak etnik ayrışmayı kaşımak yanlıştır. Bu yanlış; en çok da bölücülerin haklarını savunduklarını iddia ettikleri insanlarımıza zarar vermektedir. Bir teröristin silah olarak kullandığı her nesne, kalkan olarak kullandığı her varlık; “birlik” kalkanına çarpmaya mahkûmdur. 

Halbuki Dengbejlerin dilinde bu günlere dek gelen bir kültürle kimsenin problemi yoktur. Karadeniz’in sarp yamaçlarından yükselen sesle, Toroslar’dan gelen sesle; Hakkari’nin yaylalarından yükselen ses kardeştir. Hepsi birlikte, tek bir ses ile Türkiye için güçlü bir haykırışı dillendirmekte, kardeşliğimizin bestesini yarınlara aktarmaktadır. 
Fakat bu birliği zehirleyenler; oluşturdukları kan deryasını kapatmak için paravan arayan teröristlerdir. Dağdaki eşkıyaya destek olmayı görev addeden kravatlı militanlardır. Bir de politik rant peşinde koşan gündem simsarlarıdır. Türkiye’de bu yanlışa sıklıkla düşenler, etnik bölücülerin değirmenine su taşıyanlar vardır. Bazıları bunu şuursuzca yapmaktadır. Bazıları da bilinçli olarak kendini, PKK’nın siyasal ajandasına adamakta ve örgütün borazanlığını üstlenmektedir. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.