Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği'nden Kısa Çalışma Ödeneği tepkisi!

Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği'nden Kısa Çalışma Ödeneği tepkisi!

Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği (ÖSÖB-DER) Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Kılınç, Kısa Çalışma Ödeneği'nin suistimal edildiğini belirtti. 

ÖSÖB-DER Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Kılınç, yaptığı yazılı açıklamayla çağrıda bulundu.  Yazılı açıklamada şunlar belirtildi;

KÇÖ, bazı özel öğretim kurumları sahipleri tarafından suistimal edilirken, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının denetleme görevini yerine getirmemesinden dolayı özel sektör öğretmenleri mağdur edilmektedir.

img-20201214-wa0017.jpg

• Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) başvuru şartlarında yer alan 

Çalışma süresinin azaltıldığını veya faaliyetin kısmen / tamamen durdurulduğunu ortaya koyan belgeler (örneğin: ücret bordroları, puantaj kayıtları, üretimin, hizmetin ve/veya ihracatın azaldığına, siparişlerin ve/veya sözleşmelerin iptal edildiğine dair vb. belgeler) ile

Resmi makamlar tarafından faaliyeti durdurulan işyerleri kapsamında olduğuna dair diğer belgeler
Maddeleri uyarınca özel okul ve kurs işleten kurum sahipleri, MEB eğitim ve öğretime UZAKTAN DEVAM ETME kararı alırken, faaliyetlerinin durdurulduğuna dayanak göstererek KÇÖ başvurusu yapmaktadır. Tatil değil -uzaktan eğitim- denilmesine rağmen kısa çalışan işyeri kategorisine dahil edilen özel okullar KÇÖ için uygun şartları taşımamaktadır. Zira özel okullar açıkmış gibi tam mesai uygulayarak uzaktan eğitim için öğretmenini çalıştırmaktadır. Uzaktan eğitim veremeyen kurslar bu kapsamda KÇÖ alabilme şartlarına haizdir. Ancak burada da yüz yüze eğitimler verilerek öğretmenler karşılıksız çalıştırılmaktadır. Öğretmen zaten işsizlik fonunda biriken kendi parasını kullanırken karşılığında çalıştırılmaktadır. Gerekli kurumların denetleme görevini ihmal etmeleri sonucu oluşan bu mağduriyetler öğretmenlik mesleğinin itibarını düşürmektedir.

Kısa çalışma, çalışanların çalıştırılamadıkları süre için, işçilere yapılan bir ödemedir. Bu dönemde çalışanların yalnızca genel sağlık sigortası primleri ödenmektedir.
Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan işçilerin çalışma sürelerine ait kayıtları tutacağımı ve istenilmesi halinde yetkililere ibraz edeceğimi,

Başvurunun açıklama bölümünde yer alan yukarıdaki maddeler açıkça ihlal edilmektedir. Özel okullar Yüz yüze eğitimde uygulanan ders programını aynı şekilde uzaktan eğitim ile eksiksiz uygulamaktadır. Öğretmenler uzaktan tam mesai ile çalıştırılmaktadır. Kurumlar çalışma sürelerini ibraz ederken tam mesai çalıştırdıkları öğretmeni kısa çalıştırmış gibi göstererek yasaları çiğnemektedir. Buna göz yuman kamu kurumları denetleme görevini yapmayarak özel sektör öğretmenlerini mağdur etmektedir. .

• Temel dersler dışında görülen ve ders programlarına konulmayan ancak çevrimiçi eğitim sürecinde öğrencilerimizin gelişimi açısından önemli gördüğümüz görsel sanatlar, müzik, drama, beden eğitimi... gibi birçok branşın öğretmeni işten çıkarılmakta ya da ücretsiz izinde gösterilip hiç maaş verilmeyerek çaresiz bırakılmaktadır.

Özellikle ifade etmek isteriz ki ilkeli ve nitelikli eğitim hedefi ile ilerleyen kurumların varlığı sektörümüz açısından umutlarımızı canlı tutuyor. Yalnız gelinen noktada tüm kamuoyunun ve yetkililerin dikkatini çekmek istediğimiz bir husus var: Sağlıklı bir özel öğretim sektörü, sadece biz çalışanların veya kurucuların değil; hayatını, aldığı eğitim ile şekillendirecek olan öğrencilerimizin, bedelini ödeyerek bu sektörden hizmet bekleyen velilerimizin ve tabi ki daha güçlü ve huzurlu olma hedefinde olan ülkemizin de çıkarınadır. 

Elbette özel sektördeki eğitim camiasının büyümesi ve kurumların artması bizim de iş alanımızın artması demektir. Ancak bu büyüme öğretmenlerin hak ve itibar kaybına neden olacak şekilde olagelmektedir. Haklarını alamayan ve itibarsızlaştırılmış bir öğretmen, öğrencilerine ne verebilecektir? Pandemi gerekçe gösterilerek özel sektörde bazı kurumlar “eğitim kurumları batacak” söylemi üzerinden, öğretmen mağduriyetlerini meşrulaştırmaya çalışmaktadır. 625 sayılı kanunda özel öğretim kurumları çalışma izni alabilmek için ekonomik teminat göstermek zorunda idi. Ancak sonraki düzenleme ile bu şart kaldırıldı. Bugün geldiğimiz noktada diyoruz ki “Bu teminatı göstermeyen, öğretmen ve personelinin maaşını veremeyecek durumda olan bir kurum gerçekten çalışmaya devam etmeli mi, etse de eğitime ne katabilir?” Batan kurumların öğretmen, veli ve öğrenci üzerinde yarattığı mağduriyetler kamuoyunun ve devlet yetkililerinin bilgisi dahilindedir. Bunun yanında eğitim sektründe yüz yüze eğitim veriyormuş gibi öğretmenin tüm haklarını veren az da olsa eğitim kurumu bulunmaktadır.

Sektörümüzde pandemi koşulları nedeniyle yaşadığımız zorlukların farkındayız ve elbette bu konuda özverili davranmaktan çekinmeyeceğiz. Ancak bununla beraber yaşanan hak gasplarının pandemi üzerinden meşrulaştırılmasını ne hukuk ne de toplum vicdanı artık kaldırmamaktadır. Zaten çok yetersiz olan haklarımızın yasa dışı bir şekilde gerile(til)mesini kabul etmiyor; başta, Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkililerini şikâyet veya ihbar beklemeksizin sürece öğretmenler lehine müdahale etmeye davet ediyor; yapılacak sık denetimlerle en azından mevcut yasa dışılığın önüne geçilmesini bekliyoruz.
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.