Reyhan Akant'ta resim sanki bir başka resim

Reyhan Akant'ta resim sanki bir başka resim

Reyhan Akant Retro isimli resim sergisi Nişantaşı'nda açılıyor.

Sanat her şeyden önce aşktır, tutkudur… O aşk da Reyhan Akant’ta fazlasıyla mevcuttur.

Bir sanatçı düşünün ki entelektüel kimliği en azından sanatı kadar ağır bassın. İşte Reyhan Akant… O bir vagabond değil elbet, ama şimdi İstanbul’da ise asıl evi Güney Fransa’da. Kendi de soyu sopu gibi hariciye kökenli; eğitimi de o nedenle çoğunlukla nice dışarılarda yaşayarak gerçekleşmiş… Dolayısıyla bir anlamda varoluşunda sanat var diyebiliriz.        

Peki, ne mi yapıyor sanatçımız? Elbet resim, ama bir şeyler anlatan, bizleri doyuran, yücelten, zenginleştiren bir resim yapıyor. Sanki onun fırça ve paletinde geçmiş çağların nice bir mitolojinin, nice bir efsanelerin, hatta dinler tarihinin yansımaları var ve günümüze öyle veya böyle uygulanmaları var. Belli bir akımın tutsağı değil o. Tutkusunu, sanatçı çağının çocuğudur özdeyişinden yalnızca özgürlük öğesi olarak algılıyor. Ve âdeta romantik dönemin bir büyük ustasının “ sanatta güzellik idealize edilen gerçektir ” prensibine uygunluğunu da izler gibiyizdir onun o dolu dolu çalışmalarında.                             

Ayrıca pastel çalışmalarını da izliyoruz yer yer, çok daha içtenlikli, çok daha çoğunluğa seslenir gibi… Renkleri de tıpkı yağlıboyalarındaki ustalıklı anlatımı hatırlatır gibisinden…  

Şimdiye dek hep olumlu baktık Reyhan Akant resmine; yok mu eleştirilecek yönleri diye sorabilirsiniz pekâlâ… Olmaz mı? Elbet! En fazla da bir anlamda kendini frenliyememesi diyebilirim. Öylesine çok şeyleri nefes alırcasına anlatmaya çalışıyor ki… Herhalde onu da ruhsal gençliğine vermemiz gerekir. Öyle ya, birkaç kez değinmiştim, insanoğlu nasıl yaşlandıkça yaşamından kimi ayrıntıları ayıklarsa sanatçı da resminden kimi teferruatı dışlamaya başlar. Dediğim gibi Reyhan Akant  hâlâ o genç ruhunun etkilerini hissettirmekten uzaklaşamıyor. 

Başka, başka kusur diyemeyeceğim elbet, ama başka fazlalıkları yok mu?.. Var elbette, hatta en başta sayılması gereken… O da resmini kendi entelektüel birikimine göre inşa etmesi diyebilirim… Yalın, ortalama düzeyde   izleyici için o anlattıkları kimi kez fazlaca ilgi dışı kalıyor olabilir.

Fakat tüm bu sıraladıklarımın ötesinde Reyhan Akant, o başına buyruk sanatçı kimliğiyle “işte ben buyum” diyor göğsünü gere gere… Eksik olan ise çağımızın bir anlamda tanıtım çağı olduğunun bilincine gecikerek varmış olmasıdır diyebilirim. Yurt dışında bilinir olmak, nice bir sergilerle tanınmak hem iyi hem hoştur ama ana yurdunda da var olmak herhalde vazgeçilemez bir ayrıcalık olsa gerektir… Ve bu yeni İstanbul sergisi inanıyorum ki bu açığı da bir anlamda kapatabilecektir.     

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.