Şebnem Bursalı ve kapı ardındaki umut!
Arif Çayan yazdı; Şebnem Bursalı ve kapı ardındaki umut!
Bazı haberler vardır; rakamdan, protokolden, resmî dilden ibaret değildir. İnsan kalbine dokunur. İzmir’de Karabağlar’da bir ev… Elektriği olmayan, jeneratörle ayakta durmaya çalışan bir hayat. Kalp krizi geçirmiş bir baba, sağlık sorunlarıyla mücadele eden iki çocuk, çaresiz bir anne… Ve sessizce büyüyen bir yoksulluk.
İşte böyle bir anda, bir ihbar düşüyor gündeme. Ve o ihbar, Şebnem Bursalı’ya ulaşıyor.
Sonrası hızlı. Ama asıl önemlisi samimi.
Telefonlar açılıyor, kapılar çalınıyor. Aynı gün sosyal hizmet ekipleri o evde. Sadece bir dosya değil bu; bir ailenin hayatı, çocukların yarını. Devlet, soğuk bir mekanizma olmaktan çıkıp şefkatli bir el gibi uzanıyor o kapıdan içeri.
Bazen siyaset çok konuşulur. Çok tartışılır. Ama bazı anlar vardır ki siyaset susar, insanlık konuşur. Bu da onlardan biri.
“Kimseyi geride bırakmamak” kolay söylenen bir cümle değildir. Hele ki uygulamada… Ama o evde yapılan sosyal inceleme, tutulan notlar, verilen sözler gösterdi ki bu söz, bir slogandan ibaret değil.
O jeneratör sesi…
Bir evde elektrik yokken dönen o motorun sesi aslında bir ülkenin vicdanına sesleniyor. “Beni görün” diyor. “Beni duyun.”
Ve duyuluyor.
Bu şehir çok şey gördü. Ama bugün, bir annenin gözlerindeki umudun yeniden yeşermesi, bir babanın “yalnız değiliz” hissi, çocukların yarınlara biraz daha güvenle bakabilmesi… İşte bütün mesele bu.
Devlet bazen bir bina değildir.
Bazen bir telefon, bazen bir kapı zili, bazen de “Yanınızdayız” diyen bir sestir.
Karabağlar’daki o evde bugün yalnızlık biraz azaldıysa, karanlık biraz aydınlandıysa, bilin ki bu; duyarlılığın, vicdanın ve insanlığın kazancıdır.
Ve evet…
Kimse geride kalmamalı.
Çünkü bir kişi bile geride kalırsa, aslında hepimiz biraz geride kalırız.






Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.