ACİL DOKTORU GÜNAH KEÇİSİ Mİ?

Dr. Taner Akman

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu yazıyı hiç kimseyi suçlamak ya da aklamak amacıyla yazmadım. Muslera bile gol yiyebiliyorken doktorlar da elbet hata yapabilirler. Kim suçlu kim suçsuz kararı yargı verir. Ama basın, acil doktoruna öyle bir linç kampanyası düzenledi ki olayın göz ardı edilen yanlarını da gözler önüne sererek  farklı bakış açıları da olduğunu göstermek istedim.Şimdi konumuza gelelim;

İTO Başkanı İbrahim Çağlar'ın kalp krizi geçirip vefat etmesi sonrasında herkes Acil Servis doktoruna yüklendi ve midede şişkinlik ve gaz şikayetiyle gelen hasta EKG çekilmiş normal çıkınca gaz giderici verilmiş şikayetim geçti diyerek eve gitmek istediği için de gönderilmiş. Gönderilmeyip 15 dk arayla en az 3 EKG çekilip 4 saat arayla 3 kez de kan tahlili (troponin-I) yapılmalıydı şeklinde basın yayın organlarında yorumlar ve tartışmalar sürüyor. (Mustafa Koç'un kalp krizinden ölümünde bu basın neredeydi konusuna girmeyerek tartışmanın siyasi boyutundan uzak duruyorum)

Basın ve yayın organlarındaki tartışmalar ve acil doktorunu linç kampanyası sürerken, olaya konu olan hastaneler zincirinin medikal direktörü Prof.Dr.Gazi Yiğitbaşı'nın yaptığı açıklama sonrası olayın seyri değişti. Hastaneler zincirinin Koşuyolu hastanesi'nde EKG çekiip gaz giderici verilip reçetesi de yazılarak evine yollandığını herkes yazdı çizdi. Sonrasını Prof.Yiğitbaşı şu şekilde anlatmış; Eşi eczaneden ilaçları alırken İbrahim bey arabada fenalaşıyor. Eşi İbrahim beyi yeniden Koşuyolu'ndaki hastaneye geri getiriyor. Ani kalp ve solunum durması tanısıyla acil kod verilerek kendisine hızla kalp masajı yapılıyor suni solunum uygulanıyor. (CPR) Kalp atımı doğal ritmine dönüyor tansiyon ve solunum normalleşiyor. Ara ara kalp ritmi bozukluğu ve yeni atak riski nedeniyle de hastanın aynı hastaneler zincirine ait Bağcılar'daki merkez hastanesine sevki kararlaştırılıyor ve anjiografi koroner yoğun bakım kalp-akciğer makinasına sahip ileri bir merkez olan bu hastaneye ambulans hastayı 3 hekim eşliğinde Avrasya tünelinden 12 dakika gibi kısa bir sürede getiriyor. Hastayı acil servis yoğun bakım ve kardiyoloji ekipleri karşılıyor.

İbrahim Çağlar hemen koroner anjiografi birimine alınıyor.  Sadece kalbi besleyen ana damarın tam tıkalı olduğu ve diğer damarların normal olduğu görülüyor. Tam tıkalı olan ana damara başarıyla stent işlemi uygulanıyor.Birkaç dakika içinde tansiyon ve kalp ritmi normale dönüyor ve hasta yoğun bakıma alınıyor. Kalbin kasılma gücünün iyi olduğu ve hasarın minimum düzeyde kaldığı anlaşılıyor (EF)

Hasta uyanmaya başlıyor ama beyin hasarını engellemek için uyutuluyor ve soğutma işlemi uygulanıyor.

Tüm bunlar Prof.Gazi Yiğitbaşı'nın anlatımı...

Şimdi hasta yaşıyor mu yaşıyor.Kalp krizini atlattı mı atlattı. EF'si iyi mi iyi. 3 saat bu şekilde iyi geçiyor...

Bir ara verip biraz yorumlayalım.

Hastayı Koşuyolu'nda ilk gören doktoru hastanın ölümüne sebep oldu diyerek medya linç etti. İlk anda eve göndererek yanlış veya doğru yaptı tartışılır ama ölümüne sebep olduğu söylenemez zira hastayı eşi geri getirdiğinde hayata döndürüyor duran kalbini hemen yeniden çalıştırıyor ve daha gelişmiş bir merkeze 3 doktorlu ambulans ile 12 dakika gibi kısa bir sürede ulaştırıp anjio yapılabilmesini sağlıyor. Başka bir hastanede olmuş olsa aynı zincirin diğer hastanesine sevk etmek kadar seri bir sevk asla ve katiyyen mümkün olmazdı. Neden derseniz doktor sevke karar verince gecenin 02'sinde koroner anjio yapma imkanı olan hastaneleri gerekirse tek tek arayacak oradaki doktorlarla birebir görüşecek ve birinden onay alabilirse o onay aldığı hastaneye hastayı gönderecek. Ben bulamadım siz bulun derseniz 112 de bu işi üstleniyor ve sevk için size müsait ve uygun hastane arıyor. Ama mesela İzmir'deki hastaneler dolu, size Manisa'daki hastanede imkan bulduk bile diyebiliyor. Neticede doktor acildeki diğer hastaları bir kenara bırakıp yarım saatten fazla telefon trafiği sonrası ancak sevk edeceği bir hastane ayarlayabilmiş olur. O hastane de genelde uzakta olur. Gündüz ise trafiği de hesaplayın, resmen can pazarı... Bu olayda ise hasta da doktor da şanslı zira sevk kararından 12 dakika sonra hasta sevk edilen Bağcılar merkez hastanede... 3 doktorlu ambulans olayına da değinmek istiyorum zira artık 112'lerin de özellerin de ambulanslarında hiç doktor bulunmuyor. Ambulanslarda artık genelde Acil Tıp teknisyenleri ve Paramedikler görev yapıyor. Gecenin 02'sinde hastanedeki işini gücünü bırakıp ambulansla göreve gidecek 3 doktoru hemen bulmuş olmak da bu hastaneye özgü büyük bir başarı olmuş ki normalde ütopik kabul edilebilecek bir durum.

Neyse bunu da geçtik benim asıl merak ettiğim kalbi besleyen ana damarın tamamı tıkalı iken bunun neresine ve nasıl stent koyabilmişler? %100 tıkalı ana koroner damara stent mi konur yoksa hastaya acilen by-pass mı yapılır? Elbette bunu  Kardiyoloji uzmanı arkadaşlar bilirler ve bu sorumuzu cevaplayıp merakımızı giderirler.

Biz Prof.Dr.Gazi Yiğitbaşı'nın anlatımına devam edelim;

Yoğun bakıma alındıktan 3 saat sonra ani şekilde şiddetli ritm bozukluğu (fibrilasyon)  ve peşinden kalp durması gelişmesi üzerine hasta kalp-akciğer makinesine (ECMO) bağlanıypr. Yapılan uzun süreli canlandırma uygulamaları(CPR) ve ECMO cihazı desteğine rağmen ibrahim Çağlar maalesef saat 06.00'ya doğru kaybediliyor.

Basit bir matematik hesabı yapalım.

02.20'de merkez hastaneye giriş yapmış 3 saat yoğun bakımda kalmış 06.00'ya doğru kaybedilmiş hastanın anjiosuyla yeniden canlandırma (CPR) çabaları için geriye kaldı 40 dakika. Normalde yoğun bakımda CPR başlanmışsa en az 45 dakika yeniden canlandırma(CPR)  yapılmadan hastaya eks demiyoruz. Bir anjio eğer özellik arz etmiyorsa minimum 10 dakika sürer. (Bu hastanın özellik arz edip etmediği yorumunu Kardiyoloji uzmanlarına bırakalım) Hadi anjionun 10 dakikada yapıldığını ve 5 dakikada da hastanın yoğun bakıma götürüldüğünü varsayalım. E 40 dakikanın içinden bu 15 dakikayı düşersek geriye CPR için 25 dakika kalıyor. En iyimser tahminle yeniden canlandırma 25 dakika sürmüş. (Vefat 06.oo demiyor 06'ya doğru diyor ve aslında oradan da bir miktar süre düşmek lazım ya neyse) Neticede taş çatlasa 25 dakika, hocanın yeniden canlandırma dediği CPR yapılmış görünüyor.

Özetle; basın sürekli ilk doktora ve ilk hastaneye  yükleniyor ama hasta ikinci hastanede ve bypass yerine anjioyla stent takılması sonrasında yoğun bakımda 3 saatlik bakım sonrasında ( bu arada yoğun bakımda neler yapıldı o da ayrı bir tartışma konusu olur) 2.kez kalp krizi geçirmesi ve 20-25 dakika süren bir CPR  sonrasında vefat ediyor ama ikinci hastanedeki bu aşamaların hiçbir anı tartışmalara konu dahi edilmiyor ve protokollere uygun hareket edildi mi diye sorulmuyor. Ayrıca hastanın iyiyim eve gitmek istiyorum demiş olması  da hiç önemli değil ki kimse hastanın çıkarken onay  imzası alındı mı diye bile sormuyor... Bulunmuş bir günah keçisi doktor, vay efendim gaz şikayeti ile gelene bile neden 1 EKG çekmiş de normal çıkmış olmasına rağmen en az 3 EKG çekmemiş  en az 3 kez 4 er saat arayla kanda troponin bakmamış bu sürede de gözlem altında tutmamış? Acillerde her gelen gaz şikayetini doktorların bu şekilde 12 saat gözlem odasında hasta yatağında hele ki monitöre bağlı halde tuttuklarını farzedersek Türkiye'deki acillerde o kadar yatak mevcut olmadığından hastaları koridorlara dizi dizi yatırmak gerekir ki, bu da konunun doktorları iki arada bir derede bırakan paradoksal yönü... Gazım var diyenlerin 12 saat evinden işinden ayrı kaldığı ve troponinler de normal çıkarsa giderken boşu boşuna doktor beni saatlerce oyaladı işimden gücümden etti diyerek ana avrat söverek de acilin olmazsa olmazı ve konunun tuzu biberi...

Neticede acilde nöbetçi doktorsan ne yaparsan yap hep haksızsın hep suçlusun...

Hiç kimsenin ne doktor ne de hasta olarak acile yolunun düşmemesi dileğiyle...

 

Dr.Taner Akman

drtaner@gmail.com

www.facebook.com/drtanerakman

@drtanerakman

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.