Anne, ışığı kapatma…

Babacan PESENKURDU

Kapatma ışığı.

Bilirsin korkmam asla karanlıktan ama sen yine de kapatma.

Varsın birkaç kilovat da benim için yüklensin bu ay ki elektrik faturamıza.

Sen ışığı kapatma anne.

Bilirim çocukluğumun tembelliğinde ki ‘’hocam elektriklerimiz kesildi, çalışmadım’’ bahanesini ve de Canan Öğretmenimin, aslında hiçbir öğrencisi için yutmadığı bu yalana cevaben ve hepimize aynı ses tonunda ki sevecenlik ile söylediği ‘’bu akşam çalış, yarın mutlaka soracağım’’ ödevlerini.

Sen ışığı kapatma anne.

Bilirim İzmirlilerin o güzel Türkçemize kattığı ‘’asfalya’’ sözünü. Hani babamın kızınca sık sık kullandığı ve seksenli yılların Türkiye’sinde ki elektrik ustalarının, bir sevgiliyi pamuklara sarıp sarmalar gibi sarıp sarmaladıkları sigortalara, İzmirlice dedikleri asfalyayı. Hani sık sık atan, hani sık sık geceye karışan aydınlıkların katilini. Ve de babamın atan tepesini tasının sebebi asfalyayı, sen ışıkları kapatma anne.

Bilirim uykumun en tatlı yerinin hırsızını…

O hırsız ki bir insan gözünün kendi çocuğundan sonra görüp görebileceği en tatlı his olan, uyuklamaya verdiği ‘’şekerleme’’ adını. Öyle televizyon karşısında, elini başına yastık yaptığı, dirseğini dayadığı koltuk kenarında ki, o epi topu üç beş dakikayı. Sen ışıkları kapatma anne.

Geçen bir şiirimde yazmıştım. Öyle uzun uzadıya bir şiirdi.

Herkes okudu, kimi sevdi, kimi anladı.

Ama sanırım, benim içim kanadı.

Koca şiirimde bir tek mısra takıldı kaldı aklımda.

Herkes okudu, kimi sevdi, kimi anladı.

Ama sanırım, benim içim kanadı.

‘’Zaman geçmişi güzelleştiriyor galiba’’

Anne…

Benim içim kanadı.

Anne…

Sen ışıkları kapatma.

Bilirsin, öyle ne geceden korkarım ben, ne de o gece karanlığının içinde yaşayan canavarlardan…

Tek başıma halt ederim onların alayını da, sen ışıkları, yine de kapatma..

‘’Zaman geçmişi güzelleştiriyor anne…’’

Hani benim bebekliğim gibi, hani iki yaşıma kadar emdiğim sütün gibi.

‘’Tay tay kuzuma,taayy tayy’’deyip de, divan kenalarından, senin sevginin verdiği cesaret ile ellerimi çekip, sanki bir koşuda sana varacakmış gibi, hızla attığım ilk adımlarım gibi.

Altımdan bezi kesip, ilk çişimi tuvalete yapabilmem gibi.

İlk ’’ann-ne’’ demem gibi.

İlk kavgam, ilk dayak yemem tut da, attığım dayaklara kadar.

İlk karneye, ilk arkadaşa, ilk aşka…

Vesaire, vesaire, vesaire işte.

‘’Zaman geçmişi güzelleştiriyor anne…’’

Tüm barajlar, tüm trafolar, tüm florasanlar, ampuller..

Aslında hepsi hikâye.

Benim ışığım sensin anne.

Senin gülen yüzün, okşayan ellerin, o canım gözlerin.

Anne, sen ışığımı kapatma…

Rabbim tüm annelerimizi korusun sevgili dostlar, kalın sağlıcakla…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.