AŞIKLIK GELENEĞİNDE DEVRİN PÎRİ

Hakan Dalay

Değerli Okurlar;

Geçtiğimiz haftalarda, yoğun gündem maddeleri nedeniyle ülkemizin son derece önemli bir şahsiyeti olan; ‘Âşık Veysel’in 21 Mart târihindeki vefâtının sene-i devrîyesini, birkaç satırla dâhi olsa anmak üzere ele almadığımı, atladığımı fark ettim ve gerçekten de oldukça müteessîr oldum. Bu nedenle, fırsat bulmayı başardığım bu haftaki köşemin tamâmını kendisine ayırmayı uygun gördüm…

 

‘Halk Ozanlığı’ Gelenek Zincirinin XX. Asırdaki En Güçlü Halkası

 

‘Âşık Veysel Şatıroğlu’, 25 Ekim 1884 târihinde Sivas’ta dünyâya geldi. ‘Avşar’ Boyu’nun ‘Şatırlı’ Obası’na mensup olan Âşık Veysel, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük halk ozanlarındandır. Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyâya gelen Âşık Veysel’in; annesi ‘Gülizar’, babası ise ‘Karaca’ lâkaplı ‘Ahmet’ adında bir çiftçiydi. Âilesinin kendisinden önce doğan iki kızını kaybetmesine sebep olan ‘çiçek hastalığı’, Âşık Veysel’i de vurdu ve henüz yedi yaşında sol gözünü kaybetti. Sol gözünün ardından, geçirdiği bir kazâ sonucu sağ gözünü de kaybeden Veysel, babasının hediye ettiği bir bağlama sâyesinde; henüz genç yaşlarında müzikle tanıştı.

 

Kendi anlatımına göre: ‘Çiçeğe yatmadan evvel, anam güzel bir entârî dikmişti. Onu giyerek, beni çok seven Muhsîne kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün, çamurlu bir gündü; eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde, ‘çiçek beyi’ çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün, bugündür dünyâ başıma zindân.’

Babasının yakın arkadaşı olan Âşık Âlâ tarafından eğitilen Âşık Veysel, bu eğitim esnâsında; ‘Pîr Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli’ gibi büyük halk ozanlarının eserlerini öğrendi. Veysel Şatıroğlu, I. Dünyâ Savaşı başladıktan sonra etrafındaki herkesin cepheye gitmesiyle iyice yalnız kalmıştı. Bu dönemde, dertleştiği tek dostu ‘sazıydı’. Kendisini iyice müziğe veren Âşık Veysel, savaş sona erdikten sonra, ‘Esmâ’ isimli biriyle evlendirildi. Bu evlilikten iki çocuğu oldu. Oğlunu, eşi yanındayken; kızını da eşi onu terk ettikten sonra kaybetti.

‘Folk edebiyatının’, hak ettiği değere gelmesi ve folk eserlerinin kaybolmaması için uğraşan ‘Ahmet Kutsi Tecer’, Âşık Veysel’in eserlerini kaleme alan ilk kişidir. Tecer tarafından aldığı dâvetiye ile ‘Köy Enstitüleri’nde saz hocası olarak çalışmaya başlayan Âşık Veysel, ‘Ârîfiye, Çifteler, Kastamonu ve Akpınar’da eğitim verdi. 1965 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, ‘müziğe katkılardan dolayı’ kendisine maaş bağlandı.

‘Mustafa Kemâl Atatürk’e olan sevgisini, her zaman dile getiren Âşık Veysel; kendisini görmek için bin bir türlü zahmete katlanıp Ankara’ya gitse de, Mustafa Kemâl’i görmesine izin verilmemiştir. Bunun sebebi hakkında türlü rivâyetler bulunmaktadır. En yaygın görüşe göre; ‘elbiselerinin köylü tarzında bulunması ve şık olmaması’ yüzünden, mâiyeti tarafından Mustafa Kemâl Atatürk’ü görmesine izin verilmemiş ve bundan kendisinin haberi dâhi olmamıştır.  

Âşık Veysel, 21 Mart 1973 târihinde, doğduğu köy olan ‘Şarkışla - Sivas’ta hayâtını kaybetti.

 

Hâtırâsı Dilden Dile Yaşamaya Devâm Ediyor

 

‘Âşık’ geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel’in deyişleri, 1970’li yıllarda; ‘Seldâ Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyrâ, Fikret Kızılok, Esin Afşar’ gibi bâzı müzisyenler tarafından düzenlenerek, yaygınlaştı. Şarkışla’da, hâlen her yıl adına şenlikler yapılmaktadır.

Eserlerinde, Türkçesi yalındır. Dili, ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk, şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyâsete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri; ‘Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970)’ isimli kitaplarında toplanmış ve 1973 yılında, akciğer kanseri sonucunda hayâta gözlerini yummuştur. Evi, müze şeklinde düzenlenerek, ziyâretçilere açılmıştır. Ölümünden sonra, ‘Bütün Şiirleri (1984)’ adıyla eserleri tekrar yayınlanmıştır.

 

Âşık Veysel’in Unutulmaz Eserleri

 

Anlatamam Derdimi

Arasam Seni Gül İlen

Atatürk’e Ağıt

Beni Hor Görme

Beş Günlük Dünyâ

Bir Kökte Uzamış

Birlik Destânı

Çiçekler

Cümle Âlem Senindir

Derdimi Dökersem Derin Dereye

Dost Çevirmiş Yüzünü Benden

Dost Yolunda

Dostlar Beni Hatırlasın

Dün Gece Yar Eşiğinde

Dünyâya Gelmemde Maksat

Esti Bahar Yeli

Gel Ey Âşık

Gonca Gülün Kokusuna

Gönül Sana Nasihâtim

Gözyaşı Armağan

Güzelliğin On Para Etmez

Kahpe Felek

Kara Toprak

Kızılırmak Seni Seni

Küçük Dünyâm

Murat

Ne Ötersin Dertli Dertli

Necip

Sazım

Seherin Vaktinde

Sekizinci Ayın Yirmi İkisi

Sen Varsın

Şu Geniş Dünyâya

Uzun İnce Bir Yoldayım

Yaz Gelsin

Yıldız (Sivas Ellerinde)

        

Esen kalın…

 

SEFA YAPICIOĞLU