Cilt, sadece estetik bir unsur değil; aynı zamanda vücudun sağlık göstergelerinden biridir. Renginden dokusuna, canlılığından nem dengesine kadar birçok cilt özelliği, beslenme alışkanlıklarımızla doğrudan ilişkilidir. Bir diyetisyen olarak sıkça gözlemlediğim şey şu: cildimiz, aslında tabağımızın bir yansımasıdır.
Antioksidanlar açısından zengin besinler cilt hücrelerini serbest radikallerin zararlı etkilerinden korur.
Havuç, kırmızı biber, portakal ve yeşil yapraklı sebzeler, kolajen üretimini destekleyerek cildin elastikiyetini artırır. Omega-3 yağ asitleri (örneğin somon, ceviz, chia tohumu) cildin nem dengesini korur ve inflamasyonu azaltarak akne gibi sorunları yatıştırabilir. Bununla birlikte, fazla şeker tüketimi glikasyon adı verilen bir süreci tetikleyerek kolajen liflerine zarar verir ve yaşlanma belirtilerini hızlandırabilir. Rafine karbonhidratlar ve doymuş yağlar da ciltte yağlanma ve sivilce oluşumunu artırabilir.
Aynı şekilde yetersiz su tüketimi, kuruluk, matlık ve çizgilerin derinleşmesine neden olur. Unutulmaması gereken şey şu: Cilt sağlığı sadece dıştan uygulanan serumlar, kremler ya da maskelerle değil; içten gelen doğru ve dengeli beslenme ile korunur. Günde 2-3 litre su içmek, işlenmiş gıdalardan uzak durmak, bol lifli ve renkli besinler tercih etmek; cilt sağlığına yapılan en etkili yatırımlardandır.