Siyaset, çoğu zaman rakamlarla, bütçelerle, tartışmalarla ve sert polemiklerle anılır. Oysa siyasetin kalbinde insan vardır; yorgunlukları, sorumlulukları, bitmeyen telefonları ve çoğu zaman kimsenin görmediği bir omuz yükü… AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, tam da bu görünmeyen tarafıyla anlatılması gereken bir isim.
Belki makam odasında çekilen bir karede yansımaz; ama bir şehrin beklentisi, binlerce insanın umudu ve memleket sevgisinin büyüttüğü o ağır sorumluluk, her gün yeniden omzuna yüklenir. Siyaset sahnesinin ışıkları bazen parlar, bazen söner ama bir ilin yükünü taşımak hiç sönmez. Sadece artar, derinleşir.
SESSİZCE TAŞINAN SORUMLULUK
Bilal Saygılı’nın hikâyesinde gürültü yoktur. Bağıran siyasi cümleler, gündem yaratmak için kurulmuş sözler, kapı kapı dolaşan polemikler değildir onu tanımlayan. Daha çok, “Bu şehre dair ne yapabiliriz?” sorusunu günün her saatinde omuzlayabilmesi…
Bazen bir esnafın kapısında duyduğu dert, bazen bir annenin gözyaşında saklı isyan, bazen de gençlerin geleceğe dair kaygıları… Hepsi onun çalışma masasına bir rapor olarak değil, bir insan hikâyesi olarak düşer.
Belki de onu diğerlerinden ayıran tam olarak budur: İzmir’i sadece siyasi haritada bir renk olarak değil, sokak sokak dokunulması gereken bir emanet olarak görmesi.
İZMİR’E DUYULAN SEVDANIN SESSİZLİĞİ
Bilal Saygılı, çoğu zaman sert siyasi rüzgârların estiği bir şehirde, sakin bir duruşla yol aldı. İzmir gibi farklı seslerin, renklerin, kimliklerin iç içe olduğu bir kentte siyaset yapmak, çoğu zaman fırtınanın içinde yürümeye benzer. Herkes konuşur; ama herkes sabırla dinlemez.
O İSE DİNLEMEYİ SEÇTİ.
Her kesime aynı mesafede, aynı saygıyla… Çünkü İzmir’in dokusunun ancak böyle anlaşılabileceğini iyi biliyor. Kentin öfkesi de coşkusu da bir bütün. Bu bütünlüğü siyasi çatışmaların ötesinde anlamaya çalışmak, bugün siyasette çok az kişinin taşıdığı bir erdem.
GECENİN EN SESSİZ SAATİNDE BAŞLAYAN MESAİ
Bazı isimlerin mesaisi mesai saatlerinde başlar; bazı isimlerin ise hiç bitmez.
Söylenmez, gösterilmez ama bilinir: Gecenin bir yarısı gelen bir mesaj, sabahın erken saatlerinde kapıda bekleyen bir randevu, bir ilçede yaşanan bir sıkıntı, bir gencin iş talebi, bir yaşlının beklentisi…
Bir ilin başkanı olmak, çoğu zaman ailesine bile vakit ayıramamak demektir. Ve bu kaybı sessizce göğüslemek, siyasetin en görünmeyen bedelidir.
BİR YOL, BİR DURUŞ, BİR SORUMLULUK
Bilal Saygılı’nın siyasetteki duruşu, çok konuşanlardan değil, çok çalışanlardan yana. Eleştirinin olduğu yerde sabırla bekleyen, öfkenin yükseldiği anda sakin kalan, gürültünün arasında bile şehrin kalp atışını duymaya çalışan bir tavır…
Belki de İzmir’in bu kadar sert siyasi ikliminde ihtiyaç duyduğu şey de tam olarak bu: Gürültüden uzak ama ısrarla çalışan bir yaklaşım.
Bu köşe yazısı, bir siyasetçinin propaganda metni değil; bir insanın “görünmeyen yüzüne” tutulmuş bir aynadır. Çünkü İzmir’i yönetmek, sadece miting meydanlarına çıkmakla değil; her sabah o kentin yükünü yeniden sırtlamayı bilmektir.
Bilal Saygılı’nın yolculuğu da işte böyle bir yolculuk… Sessiz, yorucu, ağır ama iz bırakan bir yolculuk.
Bir şehrin kaderini değiştirmek bazen büyük sözlerle değil, büyük sorumluluklarla başlar.