DEVA Partili Kaya Ösen'den CHP'ye eleştiri!

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, açıklamalarda bulundu.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, “Nasıl Türkiye’de AK Parti yorgunluğu varsa İzmir’de de Cumhuriyet Halk Partisi yorgunluğu var. Çok uzun yıllardır CHP İzmir’de iktidarda, çok uzun süre iktidarda olduğunuzda da bunun getirdiği bir hantallık söz konusu. İzmirliyle bir araya geldiğimizde bu konuyla ilgili şikâyetlerini duyuyoruz. DEVA herkes için umut, Türkiye, İzmir ve herkes için bir umut taşıyor” açıklamasını yaptı. Kaya Ösen, iktidar olduklarında gençlere yönelik yapılacak yatırımları da aktardı. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının siyasetteki oranına da değinen Kaya Ösen, “İzmir’de kadın il ve ilçe başkanının olmasını çok pozitif karşılıyor. İzmir’de her girdiğimiz yerde artı ile başlıyoruz. Keşke diğer siyasi partiler de bunun farkında varsa ve siyasette kadına daha çok yer vermeye başlasalar. Baktığımız zaman diğer siyasi partilerin birçoğu çok eski partiler, uzun yıllardır varlığını sürdürmüş ve kurumsal yapısı artık oluşmuş. Bu partilerde ön plana çıkacak 5-10 kadın yok mu? Bulamıyorlarsa bu partinin kendisini sorgulaması gerekiyor” diye konuştu.

HALK BİR AVUÇ SENGİNİN SERVETİ İÇİN ÇALIŞIYOR

-İktidar olmak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Ali Babacan önderliğinde ekonomi ile ilgili adımlarınız ne olacak?

İktidarın açıkladığı Türkiye ekonomisinin büyüme rakamları var; ama baktığımız zaman bunun sokağa yansımadığını görüyoruz. TÜİK'in açıkladığı resmî enflasyon verilerine göre tüketici fiyatlarının (TÜFE) yüzde 19, yurtiçi üretici fiyatlarının (Yİ-ÜFE) ise yüzde 45,52'ye ulaştığını görüyoruz. Yani enflasyonda yıllık yüzde 29 seviyesinde bir yıllık artış var. Çarşıya, pazara çıktığımızda bunun yüzde 100’lere yaklaşan bir oranda olduğunu görüyoruz. İktidarın açıkladığı büyüme rakamlarının halkta bir karşılığı yok. İnsanlar çok ciddi olarak bir geçim sıkıntısı yaşıyor. Günlük hayatta hiç beklemediğimiz yerlerde çok acı hikâyeler duymaya başladık. Türkiye’de normalde Pazar sonlarında sebze toplayan, çöpten yemek alan insanlar çok yaygın değildi. Bu 20 yıllık iktidarın sonunda bunu da yaşıyoruz. Emekliye, memura verilen zamlar kesinlikle yeterli değil. Bu da Türk halkının büyük bir kısmının yoksulluk ve açlık sınırında yaşadığını gösteriyor. İşin ekonomik olarak daralma kısmı var; ama en büyük özellik gelir adaletsizliğindeki artış. Türkiye’deki bir kısım insan çok zengin ve gittikçe zenginleşiyor, büyük bir kısmı ise yoksulluğa mahkûm. Aslında halk bir avuç kadar zenginin serveti için çalışıyor. Bu gelir adaletsizliği orta ve uzun vadede Türkiye’de çok ciddi sorunlar yaratacak, sosyal patlamalara neden olacak. Türkiye halkına baktığımızda bir dayanışma ruhu da var. Bir süre sonra insanlar bir bunu destekleyerek bir yere kadar gider. Bu gelir adaletsizliği, enflasyon ve faiz ekonomisinin çok ciddi bir sosyal patlamaya neden olacağı görülüyor. En kısa sürede liyakatli ve işin ehli kadroların gelmesi gerektiğini düşünüyoruz.

EKONOMİ, GÜVENİN OLMADIĞI YERDE OLMAZ

-Sizin de dediğiniz gibi Türkiye’de gelir adaletsizliği had safhada. Ya insanlar çok yoksul ya da çok zenginler. DEVA olarak iktidar olursanız buna nasıl bir çözüm üreteceksiniz?

Eskiden rahmetli Özal orta direği yok etti diye şikâyet ederlerdi. Şu andaki günleri gördüğümüzde o zamanı mumla arar olduk. Orta vadeli plan açıldı, 2024 yılında fert başı gelir 10 bin 500 Dolar civarına yükselmesi ön görülüyor. Aslında Türkiye bu seviyeyi 2012 yılında aşmıştı. Biz aslında geçmişe yönelik başarıları önümüzdeki dönem için hedef görüyoruz. Bu geldiğimiz noktayı açıklıyor. Bunlar imkânsız şeyler değil, daha önce Türkiye 2001 krizinden sonra da bu tarz şeyler yaşadı. Her şeyden önce güven, demokrasi ve güven ortamıyla bunlar başarılır. Ekonomi, güvenin olmadığı yerde olmaz. Türkiye şu anda kendi ülkesine yatırım yapmıyor. Kiralık kasaların tutulmasında çok ciddi bir artış var. Bunun nedeni insanlar artık parasını yatırıma ya da iş kurmaya harcamıyor, kasalara koyuyor. Bunun en büyük nedeni ülkeye ve ekonomiye duyulan güvensizlik. Bunun düzeltilmesinin birinci şartı güven ortamının oluşması. Genel başkanımıza bunu sorduklarında dediği şey ‘Önce hapisteki bütün gazetecileri ve fikir suçlularını serbest bırakacağız.’ diyor. Çünkü özgürlük ve demokrasinin olmadığı bir yerde ekonominin yeşermesi imkânsız. Önce güven ve demokrasi ortamı daha sonra işinin ehli, liyakatli kadrolar. Kimse akrabası olduğu için değil gerçekten işi bildiği için, bağımsız organların başında bağımsız insanlar olduğunda ekonomi düzelir. Şu anda kimse TÜİK verilerine güvenmiyor; ama eğer onun bağımsız olduğu bilinirse oradan çıkan rakama da güvenilir. İnsanlar yatırım hayali kurar ve iş yeri açarak insanlara istihdam sağlar.

DEVA’DA OLMA NEDENİM KADINLARA VERİLEN ÖNEM

-İzmir’deki tek kadın il başkanısınız, DEVA’nın İzmir’deki birçok ilçe örgütlerine kadın ilçe başkanları liderlik ediyor. Diğer il başkanlarının size karşı yaklaşımı nasıl? Bir tartışma esnasında üsluplarını doğru buluyor musunuz?

Çok doğru bir şey söylüyorsunuz. İzmir gibi toplumsal cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu kentlerden biridir. Bu şehirde bile kadınların hala yönetimde sesinin az olması çok acı bir şey. Ben şu an İzmir’deki tek kadın il başkanıyım ve uzun zaman sonra gelmiş kadın il başkanıyım. Arkadaşlara en son ne zaman geldiğini sorduğumuzda hatırlayamıyorlar, çok uzun zaman önce gelmiş. İzmir kadınların eşitliği konusunda bu kadar iddiası varken bu konuda geri kalmasına üzülüyorum. Bunu siyasi partilerin değerlendirmesi gerekiyor. Özellikle garanti gördükleri ‘Koltuk koysak seçiliriz.’ dedikleri ilçelerde bile kadınların ön planda olmamasının manidar olduğunu düşünüyorum. Evet, bazı yerlerde gerçekten kadının yönetici olması çok zor ve halk tarafından kabul edilmeyen yerler de var çünkü toplumdaki her kesim cinsiyet eşitliliğine aynı çerçevede bakmıyor, bu bir gerçek. Bazı yerler var ki kadının aday gösterilmesi artı olarak görülüyor. Şehirlerde iktidar olan partilerin kadınlara daha çok yer vermesi gerekli. Ben üslup olarak bir sıkıntı yaşamıyorum, sonuçta İzmirliler kadının ön planda olmasına alışkın ve hoşgörülü bakıyorlar. Hatta halkımız kadın il ve ilçe başkanının olmasını çok pozitif karşılıyor. İzmir’de her girdiğimiz yerde artı ile başlıyoruz. Keşke diğer siyasi partiler de bunun farkında varsa ve siyasette kadına daha çok yer vermeye başlasalar. Baktığımız zaman diğer siyasi partilerin birçoğu çok eski partiler, uzun yıllardır varlığını sürdürmüş ve kurumsal yapısı artık oluşmuş. Bu partilerde ön plana çıkacak 5-10 kadın yok mu? Bulamıyorlarsa bu partinin kendisini sorgulaması gerekiyor. Benim DEVA’da siyaset yapmaya karar verme sebeplerimden birisi buydu, kadınlara verilen değer ve önem.

KADINLAR SİYASETTE DAHA PRENSİPLİ OLMASI GEREKİYOR

-Türkiye’de maalesef kadınların siyasetteki oranı çok düşük, sizin de ifade ettiğiniz gibi uzun zaman sonra gelmiş kadın il başkanısınız. Kadınların siyasette daha aktif rol oynaması için çalışmalarınız olacak mı? DEVA olarak kadının siyasetteki rolüne ilişkin nasıl bir politika izliyorsunuz?

Yüzde 35’lik bir kota var, bu kota her yerde aynı oranda. Biz bu kotayı sonuna kadar zorluyoruz. Hatta teşkilatlanmamızın normalden uzun sürme nedeni de bu. Kotaları genel merkez dâhil her yerde zorluyoruz. Aynı şekilde yüzde 20 genç kotasını da doldurmadan hiçbir ilçeyi onaylamıyoruz. Açıkçası burada niyet çok önemli çünkü bazı şartların zorlanması kadınların ve gençlerin siyasete çekilmesi gerekiyor. Onları çekmek her zaman kolay olmuyor. Benim bugüne kadar ilçe başkanlığı teklif ettiğin hiçbir erkek reddetmedi; ama kadınların yüzde 80’i reddediyor. Kadınların çok farklı kaygıları var. Eşleri izin vermeyebiliyor, çocukların psikolojisi ve eğitiminden endişe duyabiliyorlar, yaşlı anne babası varsa onlara bakmaya çalışıyor. Siyaset onların hayatında üçüncü, dördüncü planda olabiliyor. Erkekler bu konuda daha rahat, aileleri çocukları hep kadına emanet olduğu için onlar sokakta çok daha rahat siyaset yapabiliyor. Bunların değişmesi gerekiyor, kadınların bu konuda daha iddialı ve prensipli olması gerekiyor. Ben erkeklere iş düştüğüne inanıyorum, sonuçta baba ve koca figürü kız çocukları için çok önemli. Onların eşit vatandaş olduğunu en küçük yaştan itibaren işlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Aynı şekilde kendine güvenen bir erkek de karısının, kızının ve kız kardeşinin güçlenmesinden korkmaması gerektiğini düşünüyorum.

İKTİDAR İÇİN DÖRT KOLDAN ÇALIŞIYORUZ

-DEVA kuruluşu pandemiye denk gelen bir parti. Bu sizin çalışmalarınızı engelledi mi? Olası bir seçimde İzmirli vatandaşlardan beklentileriniz neler? İzmirlilerin DEVA partisinden beklentileri var mı?

Çok zorluk yaşadık, sonuçta siyasetin yüz yüze yapılması gerekiyor. Medyada çok fazla yer almayan bir partiyseniz en büyük tanıtım mecranız teşkilatlarınız oluyor. Sosyal medyada çok aktifiz, uğraşlar sarf ediyoruz. Bize yer veren 5-6 tane kanal var, her gün genel başkan yardımcımızı ya da genel başkanımızı görmeniz mümkün. Bunların hiçbiri yeterli değil. Türkiye’de hala yüzde 35-40’lık bir kesim DEVA’yı bilmiyor. Ali Babacan’ı biliyorlar; ama partisinin DEVA olduğunu bilmiyorlar, DEVA’nın logosunu, kurumsal kimliğini bilmiyorlar. Bu şartlar altında bizin elimizdeki en büyük araç teşkilatlarımız. Çok derin bir teşkilat yapımız var, hedeflerimiz çok yüksek. Sokağa çıkamadığımızda, hafta sonları evde olduğumuzda bu iş zor oluyor. Akşam 20.30’da herkes koşa koşa evlerine dağılıyordu, İzmir’in dört bir yanında oturan arkadaşlarımız vardı. Pandemide performansımızın yüzde 50-60’ıyla çalıştığımızı düşünüyorum. Yazın çok çalıştık, şu anda çok yoğun bir tempomuz var. İlçelerimizi artık yüzde 90 oranında ayağa kalktı ve teşkilatlanma faaliyetlerini yürütüyorlar. İlçelerimize artık mali temsilcilerini atama dönemine geçtik. Bundan sonraki hedefimiz sandık yöneticilerinin atanması olacak, teşkilatlanamadığımız bazı ilçelerimiz var onlarda da teşkilatlanmaya çalışıyoruz. Dört koldan çalışıyoruz, pandemi olmasa çok daha iyi olacağını düşünüyorum.

Genel Başkanımız Ali Babacan, İzmir’i iki kere ziyaret etti. Çok farklı yerlerde gezdik. Konak’ta, Karşıyaka Çarşı, Kemeraltı bir taraftan da Ödemiş’te, Kiraz’da, Narlıdere, Balçova’da gezdik. İzmir’in farklı derinliklerinin görülebileceği yerlerden küçük bir çalışma yaptık. Bizim en büyük avantajımız her yerde çok iyi karşılanıyoruz. Bazı partiler, bazı ilçelerde iyi karşılanmaz, hoş görülmez. Bunun en büyük sebebi Genel Başkanımız Ali Babacan’ın başarılarla ve temiz siyasetle dolu siyasi kariyeri olmasıdır. Ali Babacan dendiğinde bile hayatında AK Parti’ye hiç oy vermemiş insanlar bile saygı ve hürmet ile yaklaşıyor. Bu bizim için çok iyi. Bizim en büyük siyasi sermayemiz genel başkanımızın temiz ve başarılarla dolu hikâyesi olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan İzmir’de çok iyi karşılanıyoruz. İzmir’de iktidar yorgunluğu var, nasıl Türkiye’de AK Parti yorgunluğu varsa İzmir’de de Cumhuriyet Halk Partisi yorgunluğu var. Çok uzun yıllardır CHP İzmir’de iktidarda, çok uzun süre iktidarda olduğunuzda da bunun getirdiği bir hantallık söz konusu. İzmirliyle bir araya geldiğimizde bu konuyla ilgili şikâyetlerini duyuyoruz. DEVA herkes için umut, Türkiye, İzmir ve herkes için bir umut taşıyor. Çok kutuplaşmış bir siyaset içinde yaşıyoruz. Bir CHP’li partinin performansından hiç memnun olmasa da gidip karşı cepheden tepki vermeyi düşünmüyor. AK Partili yolsuzluklardan, dengesizliklerden, totaliterliğe giden rejimden hiç memnun olmasa bile CHP’ye gidip oy vermez. DEVA, bu iki tarafın mutsuzları ve küskünleri için bir orta yol. DEVA, her görüşe saygılıdır, nereden gelirse gelsin demokrasi şemsiyesi altında bir araya gelerek kendisini ifade edebildiği, eşit vatandaş olarak yaşayabildiği bir Türkiye hayali için birleştik. Bizim teşkilatlarımızda çok farklı siyasi görüşten genel insanlar var; ama biz burada bir deney yapıyoruz. DEVA, bu kadar farklı yerlerden gelen insanları aynı şemsiye altında beraber kol kola çalışabilmemiz Türkiye için bir umut. Biz bunu başarabilirsek, Türkiye’de bunu başarır. Kutuplaşmalar, ayrıştırmalar, ötekileştirme son bulur. Bunların Türkiye’ye getirdiği toplu bir mutsuzluk ve endişe ortamı var. Anketlere baktığımızda endişeli modernler ve endişeli muhafazakârlar var, modern ve muhafazakâr olmaları fark etmeden ortak noktaları endişeli olmaları. Herkesin eşit vatandaş olduğu hayalimiz var. Hedefimiz hem yerelde hem genelde iktidar olmak.

GENÇLER ÖZGÜR BİR ŞEKİLDE YAŞAYACAK

-Demokrasi ve Atılım Partisi’nin gençlere yönelik yaptığı yatırımlardan bahsedebilir misiniz? İktidar olursanız nasıl bir gençlik görmek istiyorsunuz? Bu konudaki hedeflerini öğrenebilir miyim? Gençlerin büyük bir çoğunluğu üniversite okusa bile işsizlik ile boğuşuyor.

Bizim hayalimizdeki gençlik, bir mesleğinin olması. Üniversiteden mezun olan gençler işsizler ordusuna katılıyor. Ekonomik özgürlükleri yok. Biz gençlerimizin canı istediğinde yazın sırt çantasıyla Avrupa’yı, Asya’yı gezmesini istiyoruz. Bu özgürlük ortamı için çalışacağız. Bizim gençlere verdiğimiz en büyük vaat bu özgürlük ortamı. Tweet atarken 10-15 dakika düşünmek zorunda olmayacak, düşüncesini arzu ettiği şekilde söyleyecek. İstediği şekilde yaşama imkânı olacak, ister muhafazakâr ister modern. Kendisi için nasıl bir özel hayat istiyorsa onu yaşayacak ve asla hiçbir zaman ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeyecek. Bunun dışında eğitim sistemimizde çok büyük sorunlar var. Bizim bildiğiniz gibi en büyük vaadimiz LGS ve YKS gibi sınavların tek sınavla bitmemesi. Bir öğrencinin iki üç defa bu sınava girme hakkı olması gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde tek bir sınavla bütün hayatınızın belirlendiği bir sınav yok. Bu aslında çok zor değil, iki üç kere sınava girip en yüksek puanı kullanabilir. Türkiye’nin bunu yapacak gücü var. Bir diğer sorun meslek edinme, üniversitelerimizin birçoğu kalifiye değil. Mühendislik okuyan çocukların hocalarının yarısı yok, bir takım dersleri asistanlar veriyor ve oradan çıkan çocukların mühendis olması bekleniyor. Üniversitelerin kesinlikle içinin doldurulması gerekiyor, oradan çıkan öğrencilerin çok rahat bir şekilde iş bulması lazım. Bunun için mesleki dönüştürme sistemimiz var. Gençler, istediği seyahate gidebilmeli, istediği telefonu almalı, para biriktirip araba bile alması gerekiyor. Bunlar Türkiye’de imkânsız, bırakın genci normal yetişkinler bile araba alamıyor.

GENÇLERE BİRÇOK YATIRIM PLANIMIZ VAR

-Son olarak, DEVA’nın gençlere yapacağınız yatırımlardan biraz bahsedebilir misiniz?

Sadece kitap değil öğrencilerin tüm ihtiyaçları için velilere Eğitim Destek Banka Kartı dağıtacağız. Bunu yapay zeka kullanarak öğrencilerin ihtiyaçlarına göre belirleyeceğiz. Her eğitim-öğretim dönemi için kartlara para yükleyeceğiz. Tarım Lisesi açacağız, bu projede amacımız; toprağımızı genç nüfus ile buluşturmak, girişimci ve teknolojik çiftçi modeli yetiştirmek, yeni nesil tarım, hayvancılık ve gıda üretimi yapmak. Tarım Lisesi’nde genç çitçiler, teknik ana elemanlar, tarım teknolojilileri, geleceğin mühendisleri ve tarım girişimcileri yetişecek. Bu lisede; gıda, tarım, hayvancılık ile ilgili zirai bilgiler gibi birçok şey öğrenilecek. Genç çiftçiye birçok teşvikimiz de olacak; hazine arazisi kiralama, girişim sermayesi, düşük faizli kredi ve kredi garanti fonundan öncelikli yararlanma. Bununla birlikte yeni üniversite modelimiz de olacak. YÖK'ün yetkilerini merkeziyetçilikten uzak bir anlayışla dağıtacağız, akademik özgürlükten taviz vermeyeceğiz, öğrenci sayısı, bölüm açma ve kapama, denklik, kadro, ücret ve istihdam gibi alanlarda üniversitelere özerklik tanıyacağız, performans sistemini esas alacağız. Üniversite’nin rektörünü üniversitelerin mütevelli heyetleri belirleyecek. Mütevelli heyetlerinde akademisyenler, mezunlar, öğrenciler, kurumlar, yerel yöneticiler gibi paydaşlar üniversitenin uzun yıllara yayılan vizyonu için bir araya gelecek. Rektörler ve üst düzey yöneticiler her yıl 360 derece performans değerlendirmesine girecek. Kuracağımız üniversite modeli de; üniversitelere kendi alanlarında ihtisas kazandıracağız, araştırma üniversiteleri, tematik üniversiteler, yerel üniversiteler ve yetkinlik kazandıran üniversiteler kuracağız, üniversitelerin dijital yetkinliklerini artıracağız, üniversitelerde hayat boyu eğitime geçeceğiz, üniversiteleri ülkenin kalkınması ve toplumsal gelişme çerçevesinde teşvik edeceğiz. Pandemiden dolayı eğitim alamayan nesli ‘Kayıp Nesil’ değil, yıllara yayılan etkin bir eğitim programıyla ‘Kazanç Nesil’ yapacağız. Bunu uygularken telafi programına ek bütçe ayıracağız, telafi Bilim Kurulu kuracak, süreci bilimsel, bilinçli ve kapsamlı bir şekilde yürüteceğiz. Hiçbir öğrencimizi geride bırakmayacağız, telafi eğitiminde öğrencilere sosyal ve duygusal destek sunacağız, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacağız, Türkiye'nin her yerinde güçlü internet ağı kuracağız; öğrencilere ücretsiz internet hizmeti sunacağız. Afetlerde eğitimin kesilmemesi ve etkin yönetilmesi için AFAD Eğitim Yönetimi (AFAD-EY) birimini kuracağız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri