DÜŞMANINIZI DA DOSTUNUZ KADAR SEVİN!

Ali EYCE

İnsan düşmanını hiç sever mi demeyin?

Asıl sevilmesi gereken, sevilmesi ihmal edilmeyen dostunuz kadar olmasa da düşmanınız.

Düşünsenize, o düşmanınız olmasa akşam rahat uyduğunuza, sabah azimle kalktığınıza nasıl emin olabilirsiniz?

O düşmanınız olmasa, yaşamda sizi kaile alıp ta, size karşı mücadele eden, sizde de yaşam, çalışma ve başarı mücadelesi gücünün olmasını sağlayan kim olabilir ki?

Uzaktan uzaktan sizi takip eden, ne yaptığınıza, neden yaptığınıza bakan, bir şekilde sizi taklit edip, bir şekilde kendince daha iyisini yapmaya çalışan düşmanınıza kattığınız, düşmanınızın size kattığı enerjiye bakın!

İyi insan olmak düşmanı olmamak değil.

İyi insan olmak, en az dostun kadar düşmanının da olması demektir.

Yoksa iyi insan olmak için sizi başka hangi neden ve kişi zorlayabilir ki?

Düşmanınız yoksa ‘Ot’ misali yaşıyorsunuz demektir.

Düşmanla ilgili yazarken dedikodumu yapan birilerinin yaptıkları dedikodular kulağıma geldi.

Düşmanım olduğu için en az dostum kadar sevindim.

Dedikodu demişken, lütfen kimse üzerine alınmasın ama erkeklerin tamamı üzerine alınabilir, hayatımda erkekler kadar dedikodu yapan, dedikodu yapmayı seven, yalan yanlış her şeyi, her yerde konuşan ve aynı zamanda yalan yanlış her durumda, ortamda ve harekette bulanan bir nesil de görmedim.

Dedikoduyu kadınlar yapar düşüncesiyle kadınlara karşı çok ama çok büyük haksızlık yaptığımız kesin.

Dedikodu da kadınların eline su dökemeyecek kadar ilerlemiş hem cinslerimizin varlığını inkâr etmemek lazım.

Biz gazetecilere bazen oradan, buradan, aklıma geldiğinde, canımız yazmak istediğinde yazdığımızda ‘Ne yalakasın?’, ‘Çok fena yazmışsın’, ‘Yandaş mısın, candaş mısın?’ ‘İşiniz gücünüz yalan’, ‘Abartmayı pek seviyorsunuz’ diyenlerin ortam içi ve dışı konuştuklarına tanık olunca vallahi de billahi de yazdıklarımızdan değil, yazdıklarımız üzerinden yürütülen fikir dedikodularınızdan utanır oluyoruz.

Sadece dedikodu yapsanız yine o de bir nebze yenilir, yutulur, zamanın içinde eritilir, unutulur.

Bir de karakola düşmüş üç kişilik hırsızlık çetesinin içindeki üyelerin birbirini suçlayıp ‘O çaldı, ben hırsız değilim’ demesi gibi de komik hallere düşüyorsunuz.

Devekuşu misali kafanızı kuma gömmüşsünüz ama dümdüz çölde yaşadığınızın, başınız hariç, kıçınız dahil bütün bedeninin dışarda olduğunu unutmuş halde.

Korkmayın!

Dağ başında, ova ortasında sizi kimsenin tanımadığı, kimseyi de tanımadığınız bir köy kahvesine gidin, bol şekerli çay, maşrapadan bir bardak soğuk su için.

İyi gelir.

Geçici de olsa ‘İyi insan’ olduğunuzu hissedersiniz!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.