ELMA ŞEKERİ

Banu Pirinçcioğlu

Ben çocukken pamuk şeker satılırdı sokakta. En sevdiğim şeylerden ikincisiydi. Çünkü birincisi renkli macundu. Gazi ilkokulu kapısında tezgahı kurardı yaşlı amca. Yuvarlak bir tabla, içi renklerine göre bölmelere ayrılmış, sarı, kırmızı, yeşil rengarenk macunları yemek için kuyruğa girerdik.

Ve elma şekeri. Ve şekerli leblebi. Ve sokak turşucusu. Çocukluğumun unutamadığım tatları.

Artık çok nadir görüyorum. Pamuk şeker arabası, macun tablası birer nostalji benim için.

Görünce, ne kadar canım çekse, içim gitse de almıyorum, alamıyorum.

Çünkü artık sokaktaki herhangi bir lezzetin güvenliğine, hijyenine inanmıyorum.

Lise yıllarımda okulun yokuşuna her öğlen düzenli gelen köfte minibüsü vardı. O köfteden yemek için birbirimizin üstünden atlardık.

Bugün hala daha lezzetlisini yemediğime bahse girerim. Ama şimdi gelse aklımdan bile geçirmem.

Sokaktan yediğim midye, turşu. Yazın denize girdiğimiz yerde kavanozdan kepçeyle naylon poşete pipetle servis edilen o güzelim turşu.

Paranoyak olduysam bir sebebi var.

O kadar sahtekarlık, düzenbazlık gördük ki, artık kimseye güvenmiyoruz.

Belki otuz sene önceki macuncu da ahım şahım temiz değildi. Veya çok temizdi. Bilemeyiz.

Belki o zamanlar kimsenin aklına bu kadar sahtekarlık gelmiyordu. Cacığa salatalık yerine karpuz kapuğu doğrandığını çok sonra öğrendik biz. Tereyağını patatesle doldurduklarını bilmezdik. Aklımıza gelirmiydi? Yoğurda jelatin katmak, peyniri nişastayla doldurmak…

Bilmiyorum ne zaman bu kadar sahtekar olduk biz. Ne zaman kirlendik, bozulduk.

Eskiden gözümüz kiri pası görmezmiydi yoksa sahiden temizmiydi herşey?

Önce zihinlerimiz mi kirlendi acaba, sonra mı ellerimiz?

Sokakta ufacık çocuğun başını masumca okşayan dedeler yerini sapık zihinli dedelere ne zaman bıraktı?

Biryerlerde birşey olmuş olmalı. Atmosfere biryerden bir sızıntı oldu ve bazı şeylerin ayarları bozuldu. Başka türlüsü aklıma gelmiyor çünkü. Herşeyde aradığım mantık, burada bana yardımcı olmuyor.

Neden, neden diye düşünüp duruyorum.

Ve lütfen kimse bana, hayat şartları, ekonomi, parasızlık gibi saçma şeyler söylemesin.

Eskiden de sokakta köfte satan adamın şatosu yoktu. Turşucu rezidansta oturmuyordu. Fakir yine fakirdi. Ama zihinler temizdi ve o eller kirlenmemişti.

Sevgili çocukluğumun masum şekercisi, macuncu amcasının yerine geçen zombileri evren alıp yutsa diyorum. Ve biz kaldığımız yerden devam etsek…