EVRENİN KAMERASI

Banu Pirinçcioğlu

Kızıyorsunuz değil mi haksızlık yapıldığında?

Yapılan haksızlık küçük veya büyük fark etmiyor. Üzülüyorsunuz. Kendinize yapılmış olması gerekmiyor. Gazetede okuduğunuz haberde, eş dostun başına gelende, hatta izlediğiniz dizide filmde karşınıza çıkan her türlü haksızlık sizi deli ediyor.

Duyarlı biriyseniz eğer tahammül edemiyorsunuz.

Iş hayatında mesela, siz kararlı adımlarla yolunuzda yürürken, gelip size çelme takıp yolunuzu elinizden alana isyan ediyorsunuz. Çelmeyi takanı gören olmadıysa ispatlaması zor.

Yuva yıkan kadınlar da böyledir. Siz eşinizle mutlu yuvanız var sanırsınız ancak araya sızanı fark etmeden bir bakarsınız yuva falan kalmamış ortada.

Ve biraz daha ileri gidenler vardır. Suçlular mesela. Adaletin kalemini kırmasını bekledikleriniz.

Size ait olanı çalar, hırsızdır. Katildir, tecavüzcüdür. Şiddet eğilimini çekinmeden uygular. Kimisinin içinden canavar çıkar. Kırar, döker, parçalar.

Bazen onu da ıspatlayamazsınız. Bir suçu görür, yaşarsınız ama cezasız kalır. Sizden başka gören olmadığından, karşı taraf da suçu kabul etmediğinden suç ortada kalır. Elini kolunu sallayıp çıkar gider, siz ardından bakakalırsınız.

Üzülür, kahrolursunuz. Bilip de ıspatlayamadığınız şey yüzünden oturup ağlarsınız.

Gidenin arkasından bakarsınız. Yaptığı yanına kar kalanı uzaktan izlersiniz. Yolunda giden yaşamına hayret edersiniz. Cezasız kalan suça, adeletsiz dünyaya kızarsınız.

Oysa, bir de görünmeyen sessiz adalet vardır ki o bence hiçbir hakimin veremediği cezaları verir.

Siz adına ne derseniz deyin, tanrı, güç, evren, hayat. Bir  şekilde cezayı işleme koyan enteresan bir sistem.

Unutabilirsiniz, affedebilirsiniz. O asla unutmaz. Yaptığınızın üstüne binlerce iyilik koysanız yine de cezayı keser.

Zamanlaması enteresandır. Unuttu sanırsınız, aradan yıllar bile geçer bazen. Öyle güzel işler ki bu arada planını. Uzun bir film gibi, finaldeki tek bir sahne için onlarca sahne gösterir önce. Ve sonunda hesabı keser.

Neye inanırsanız inanın. Bu adalet hiç şaşmaz.

Mesela, bir gün bir yerde, gidip bir köşede kıstırdığınız kediyi, köpeği dövdünüz. Etraf sessizken, ortalıkta kamera yokken bir kötülük yaptınız diyelim.

Birisi sizi gördü ve gitti şikayetçi oldu. Ama işte şans eseri, etrafta kayıt yapan kamera da yoktu. Dava düştü, siz de sırtlan gülümsemenizle çıkıp gittiniz.

Bence erken sevinmeyin yine de. Lakin adaletin hiçbir kameranın kaydetmediği sınırsız kamerasına kayıt oldunuz bir kere.

Şimdi işleriniz yolunda, hayat toz pembe, herşey şahane. Ama bir gün o hayvana uyguladığınız şiddet sizi vuracak. Hiç şaşmaz. Belki bir ay sonra belki on yıl sonra. Ama o hesap verilecek. Evren adaletini nereden uygulamak isterse oradan vuracak. Bazen kendisiyle, bazen işiyle gücüyle, bazen evladıyla vurur. Ona kendisi karar verir.

Yapanın yanına kar kaldı sanıp üzülüp dert etmeyin. Haberiniz olsun olmasın, o hesap mutlaka isteniyor.

Çelmeyi takıp işini elinden aldığınız adamın da, kocasını ayarttığınız kadının da, kirpiğine zarar verdiğiniz hayvanın da hesabı soruluyor.

Biraz sabır gerekiyor sadece, o kadar.