Gidenin dönüşü: Prensipler mi koltuk mu?

Arif ÇAYAN

Bir siyasetçinin geçmişte ayrıldığı partiye geri dönmesi, eğer ilkesel bir kırılma ve toplumsal fayda amacıyla yapılmışsa anlaşılır. Ama Türkiye’de çoğu zaman bu dönüşler, ne yazık ki “prensip” değil “pozisyon” arayışının ürünü oluyor. Asuman Ali Güven’in CHP’ye dönüşü de tam olarak bu soruyu sorduruyor: Bu geri dönüş, fikirlerin mi yoksa koltuğun mu peşinde?

Memleket Partisi’ne katılıp, hatta partinin kapanma sürecinde vekâleten genel başkanlık yapan Güven, bugün “baba ocağı” dediği CHP’ye yeniden kavuştu. Peki, soralım: Baba ocağından ayrılırken gerekçeler neydi? Bugün o gerekçeler ortadan mı kalktı, yoksa Türkiye siyasetinde alışık olduğumuz o meşhur “mevsimlik ittifak” takvimi mi devreye girdi?

Siyasette samimiyet, seçmenin en çok ihtiyaç duyduğu değer. Ama bir bakıyorsunuz, dün ağır eleştiriler yöneltenler, bugün aynı kürsüde el ele, kol kola… Dün “farklı bir yol” diyenler, bugün “biz zaten aynı yoldaydık” pozlarında… Bu kadar kolay mı?

Seçmen, kendi geçim derdinde boğuşurken, siyasetteki bu hızlı dönüşler sadece güveni aşındırıyor. Bir parti kurmak, o parti için umut satmak, sonra da o partiyi kapatıp başka bir eve taşınmak… Bu döngü, vatandaşın sandığa olan inancını törpülüyor.

Elbette, siyasette yollar ayrılabilir, birleşebilir. Ama mesele, bunun “neden” yapıldığıdır. Eğer neden koltuk garantisi, belediye listeleri ya da parti içi pazarlıklar ise, bunun adı siyaset değil, “mevki mühendisliği”dir.

Asuman Ali Güven’in dönüşü, CHP’ye güç mü katar bilinmez; ama siyasette tutarlılık arayan seçmenin zihninde yeni bir soru işareti yarattığı kesin. Çünkü bu ülkede, ilke yerine ikbalin peşinden koşan her adım, toplumsal güvenin biraz daha yitip gitmesine neden oluyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.