Güneş ışığına boyanmış bir sanat yüreği; "Gamze Boynueğri"

Söyleşi: Aziz Karataş

Aziz Karataş-BİZE KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Kırıkkale doğdum. Bütün evrelerimi memleketim Kırşehir’de geçirdim ara ara tayin göçleri hariç Kırşehir’de büyüdüm diyebilirim. Gazeteci Yazarım 7 seneden bu yana. Kırşehir basınında yer alan her türlü basın sektöründe yer aldım. En son Ankara’da bulunan bir protokol gazetesinin kısa süreli temsilciliğini sürdürdüm. Akabinde 2 senedir roman yazarlığı ile ilgileniyorum ayrıca şair ve bestekârım.

Aziz Karataş-YAZMAYA NE ZAMAN BAŞLADINIZ? İLK YAZIN ANINIZI PAYLAŞIR MISINIZ?

İlköğretim yıllarında yazmaya merak sardım. O yıllardan bu yıllara uzanan büyük çalışmalar ve emekler söz konusudur. Elbette belki bazı yazarlar ilk eserlerini unutmuş olabilirler düşüncesine kapılarak kısaca arşivimden kopya çekerek söyleyeyim size. “Neden Okumak” isimli Kırşehir’in yerel bir Gazetesinde ilk köşe yazımı kaleme almıştım.

Aziz Karataş-AYNI ZAMANDA BİR ŞAİRSİNİZ. SİZCE ŞİİR NE DEMEK?

Öncelikle benim hayatımda şiirin ve müziğin çok önemli bir yeri var. Elbette şair ve yazar olmanın altında yatan büyük etkenler de buna dâhil. Bana göre benim en büyük gerekçemde “AŞK”tır. Duygusuz, hissiyatsız ve aşktan mahrum kalan hiçbir insanoğlu yazılan ne bir şiirden anlar nede bir içli ve sebepsiz yere gözyaşı döken kadın duygusunun inceliğinden anlar. Yani bendeki duygu hissiyatlarını değil tahmin etmek, tahammül edeceğinizi bile tavsiye etmem. Bu duygu hissiyatlarının derinine giren içinden çıkabilmiş değildir zaten aksine etkisinde kalıp içinde kaybolmuştur. Kısaca şiir demek Aşk demektir. Aşk demek şiir demektir benim için.   

Aziz Karataş-HANGİ TÜRŞİİRLER YAZIYORSUNUZ?

İlköğretim yıllarımdan bu yana olması gereken düzende ölçülü, aruz ve kafiye içeren şiirler yazmaktayım. Tabii bu son dönemlerde artan serbestlikle bizlerde kalıbın biraz dışına çıkmış bulunuyoruz. Diğer duygu türü ise beni kısıtlamıyor. Sabah ki ilk ruh halimde nasıl giyinmek istiyorsam yazdığım şiirlerdeki duygu yoğunluğuna da bu eşdeğer. Aşksa o an aşktır, hüzünse hüzündür. 

Aziz Karataş-YAZARLARIN TOPLUMDA Kİ GÖREVLERİ NELERDİR?

Bence olması gereken her sivil toplum örgütü veya öğretmenlerin öğrenciye olan görevi misali insanları bağdaştırmalı, kaynaştırmalı, yapıcı olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti topraklarında asırlar öncesi olsun, isterse asırlar sonrası her türlü Edebi dili, Sanatı, Kültürü ve temeli yaş sınırı bulunmamaksızın aşılaması, bilinçlendirilmesi gerekir. Toprak mı istiyorsunuz okuyunuz. Bayrak mı istiyorsunuz okuyunuz. Ezan mı istiyorsunuz okuyunuz. Bizim Türk milleti Müslüman bir topluluk olarak en büyük eksiliğimiz okumamaktan yana geliyor. Belirli bir süreç sonrası bağnazlık söz konusu olursa en hassas noktamız dinimizle bizi vurmaya çalışırlarsa yine buda okumamaktan yana kaybetmek olur. Bizim bu noktada yazarlar olarak üstümüze düşen en büyük görev bilinçlendirme noktamız kitap okunması yönündedir. Kültürel çatışmalar başta olmak üzere aile çatışmaların birçoğu bundan kaynaklanıyor. Kültürsüzlükten, eğitimsizlikten. Daha sonra ise ekonomik çatışma vs. ama unutulmaması gerekir ki okunarak her konuda gerçekleşecek bir bilinçlenme her türlü çatışma noktasının bir dönüm noktası olacaktır. Farklı bir bakış açısıyla yine sanatı, sanatçıyı, âlimi, irfanı, ilimi, Dervişi, Mevlana’yı, Şemsi Tebriz-i, Piri Reisi, Ozanları, Bektaşiliğin ne anlama geldiğini bilmeyen veya Edebiyatın, Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşındaki o dizleri ne duygu yoğunluğu ile yazıldığını bir nevi aslında Türkçenin önemini vurgulayarak anlatmamız gerek. Öyle ki aynı topraklar içerisinde, aynı dili konuştuğumdan şüphe ettiğim insan topluluğu bulunmakta.

Aziz Karataş- SİZ NE TÜR ROMANLAR YAZIYORSUNUZ?

Benim için roman türünün önemi yok. Aynı zamanda yeri ve zamanı da yok. Her türlü farklı olaydan aklınızın ve hayallerinizin tahammülsüz kalacağı türde içinde birçok konu ve entrikaları aynı çatı altında oluşturabilecek roman eseri yazabilirim. Ama ilk iki eserimde de Edebiyatta olduğu gibi benim hayatımda da önemlilik arz eden Tasavvufi türü konu edinmeyi tercih ettim. Çünkü benim için İlahi aşkı insanlara dünyevice bir üslupla sunmak haz veriyor. Ahir dünyadan bihaber yaşayanlara bir cümle dahi olsun farklı bilgiler sunarak hayatlarında güzel değişiklikler yaptıklarını bilmek, görmek beni eşsiz mutluluk ve huzurun kıyısına çekiyor. Sadece son süreçte kaleme almak istediğim harika bir üçüncü eserim olacak “Duruşu Yaralı Adam” isimli bir eser. Bu eserde Tasavvufi dışına çıkarak sadece beşeri aşkı ele almış olacağım. Onun haricinde Tasavvufi türe kaldığımız yerden diğer çıkartmayı planladığım bir takım diğer eserlerimde devam etmiş olacağım.

Aziz Karataş-BİRAZ KİTAPLARINIZDAN BAHSEDELİM… BİZE KİTAPLARINIZIN İÇERİĞİNİ ANLATIRMISINIZ?

Elbette, zevkle… İki adet eserimde Tasavvufi türde kaleme almış olduğum eserlerdir. İlk göz bebeğim olan Sükût eserim deneme türünde olan bir eserdir. İçerisinde dramatik bir aşk hikâyesinden kopup gelen ve Tevafuk diye sürekli hitap edilen bir şâhısa birkaç sayfadan oluşan özlem mektubu yer almakta. Akabinde şiirler ve kısa manalı sözlerle sadece mum ışığında hazırlamış olduğum bir eserdir. İkinci eserim Vasiyet ise Sükût eserimle bağlantılı halde devam eden roman eserimdir. Etkilenmiş olduğum birkaç olay sonrası hayatımda ne takım değişiklikler yaptığımı anlattığım ve anneme 6 sayfa’dan oluşan manevi bir Vasiyet mektubu bulunmaktadır kitabın son sayfalarında. Kitap ismi de kitabın son sayfasında bulunan Vasiyet mektubundan gelmektedir. Ulya ve Özkan isimli iki kavuşamayan çiftin aşk hikâyesini de konu edinmiştir. Birbirinden farklı bir nevi birazda romanın özetlerini geçen yine içerisinde kısa manalı sözler bulunmaktadır. Ulya isimli genç kızın beşeri aşktan kopuşu ve İlahi aşka yönelişi kitabı tam anlamıyla özünü anlatan bir kitaptır.

Aziz Karataş-KİTAPLARINIZA İLGİ NASIL OLDU. BEKLENEN İLGİYİ BULABİLDİNİZ Mİ?

Tabii ki bu konuda şahane olumlu dönüşler oldu diyemiyorum maalesef. Nede olsa sizlerinde bu konularla uzaktan yakından ilişkiniz var. Sizlerde biliyorsunuz ki bu işin zihniyetini ve işleyişini Yayınevi konusu önderliğinde ilerletebiliyoruz. Eserlerimiz ve yazarlar için yayınevi büyük bir önemlilik arz ediyor. Yayınevi organı, hukuki açıdan olsun, ekonomik açıdan olsun, ticaret ve pazarlama odaklı olsun diğer bir medya ayağıyla tanıtım-reklam işleyişiyle olsun hepsiyle dört dörtlük olmasa da en azında dört üçlük veya dört ikilik seviyede olması gerekiyor. Ne yazık ki artık yazarlar emeğinin karşılığını almak için en azından ticari odaklı bakmaya meyilli olma düşüncesi içerisine girince, ticaretin en ana kolunun içine düştüğünün hiçbir yazar farkında olmuyor veya herhangi artı bir getirisi olmadığını fark edince farkına varıyor. Buda artık yazarların yayınevlerine karşı olan memnuniyetsizliklerini, güvensizliklerini ortaya koyuyor. Ben ne yazık ki bu ve buna benzer olumsuz etkenlerden dolayı beklenen talebi değil ama kendi çevremde, birazda Gazeteci yazar olmamın verdiği avantajı dezavantaja çevirerek beklenen ilgiyi bir kısımda olsa buldum diyebilirim. Ama bu konuyla ilgili yayınevi çalışmalarım daha profesyonel bir noktada olsaydı eğer inanıyorum ki getirisi daha çok iyi olan bir çalışmaya imzamızı atacaktık.

Aziz Karataş-İMZA GÜNLERİ VE ETKİNLİKLER DÜZENLİYORMUSUNUZ?

Biraz önce dediğim yayınevi konusuyla aynı bazda değerlendirmeye alıyorum bu sorunuzu çünkü kayda değer bir soru. Kendi çalışmalarım, koşuşturmalarımla ve gelen teklifler doğrultusunda evet, elimizden geldiği düzeyde okuyucularımızla bir araya gelmeye çalışıyoruz imkânlar dâhilinde. Onun haricinde biraz önce dediğim gibi yayınevi sıkıntınız ve probleminiz olursa Türkiye genelinde düzenlenen ne imza günlerine, söyleşilere davet edilirsiniz nede yayınevinizde yazarlık bir sıfatınız ve değeriniz olur.

Aziz Karataş-OKUYUCULARINIZ KİTAPLARINIZI NEREDEN BULABİLİRLER?

Kitap yurdu başta olmak üzere D&R, gitti gidiyor, n-11.com ve değişken kitapevlerinden bulabilirler yani birçok internet adresinde kitabımız mevcuttur. Satışları yapılmaktadır.

Aziz Karataş- BUNDAN SONRA Kİ HEDEFLERİNİZ NELER?

Çok değer verdiğim yazardaş bir arkadaşımla ortak bir kitap çalışmamız olacak. Problem odaklı ilişkiler üzerine çözüm üretme bazlı bir çalışma. Erkeklerin problemlerine farklı bir bakış açısıyla ışık tutup, ele alacağız. Kadınlar problemlerine ise bendenizin ve yapmış olduğum anket çalışmaları ve kadınlığın vermiş olduğu ruhsal hissiyatlar çerçevesinde ufuk ipuçlarıyla, oluşacak olan tüyo, dipnot ve tavsiyelerin yer alacağı bir kişisel kitap çalışmam olacak. Olmazsa olmazım üçüncü eserim “Duruşu Yaralı Adam” çalışmama başlayacağım plan dışı bir gelişme olmazsa eğer. Ara ara fırsat buldukça yine tamamlamaya çalıştığım El-Azim kitabım bulunmakta. Bu kitabımızda da yine Tasavvufi bir üslupta deneme türünde olan, herkesin kitabın içerisinde yer alacak olan, okudukça kendi hayatlarında bir şeyler bulacaklarına inandığım manalı sözler ve metin kitabım üzerinde sıkı çalışmalarımı gerçekleştirdiğim bir eserim. Akabinde Gazeteci Yazarlığın ve şairliğin dışında bestekârlıkta yapmaktayım. Birçok bestem mevcut sözlü ve müzik olaraktan, ara ara yine yeni besteler yapmaya devam ediyorum. Çocukluk yıllarımdan dile gelmiş olan bir alışkanlık, bir tutku, bir yaşam felsefesi, benim en büyük psikoterapim müzik diyebilirim. 2017 Mart ayında da güzel bir singl düşüncem var tek parçadan oluşacak şekilde. Kısaca kendi parçalarımı artık seslendirmek istiyorum. Çünkü müziğin benim hayatımda önemli bir yeri ve değeri var herkesin hayatında olduğu gibi. Şarkı söylemeyi de ayrıca zaten çocukluğumdan bu yana oldum olası seviyorum. Şu anlık hedeflerim bu yönde ilerliyor.

Aziz Karataş- AİLENİZ, SİZİN ŞAİR/YAZAR OLMA YOLCULUĞUNUZDA YER ALDI MI? ONLARIN BU KONUDA SİZE YANSIYAN FİKİRLERENİ ÖĞRENEBİLİR MİYİZ?

Benim tarafımdan bu yolculuğun güzel başladığını açıkçası söyleyemem. Sizler açısından nasıldır bilemiyorum ama benim tarafımda bu yolculuk biraz hüzünlü başladı. Çıkarmış olduğum ilk eserimi ani bir kararla çıkardım ve ailemi bu çalışmadan haberdar etmedim. Daha sonraları bilgileri oldu ve Ankara ATO’da gerçekleşen imza günüme ailemle aramda geçen tatsız tartışmalar yüzünden gözü yaşlı bir halde katılmak durumunda kaldım. Benim ilk imza günüm olması dolayısıyla çok özel ve önemlilik arz ediyordu ama ailem tarafında bahsi konusu bile dile gelmedi ve önemsenmedi bu taraftan bende bir takım buruk izler bıraktığını söyleyebilirim. Yani ilk kitabı çıkardığımda kitabı çıkarmamdan ötürü ailem tarafından destek görmemen bende hep bir buruk uhde olarak kalmıştır. Çünkü inanabiliyor musunuz? Üç aylık maaşımın hiçbir kuruşuna dokunmadan direk yayınevine ödememi yaparak, kendi kitabımı kendi imkânlarım çerçevesinde büyük zorluklar altında çıkardım. Ve sonuç olarak da ailemin, özelliklede babamın büyük tepkisiyle karşılaştım.

Aziz Karataş-ŞAİR/YAZAR OLMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?

Çocukluk yıllarımdan bu yana yazmaya ve okumaya olan bir merakım var zaten. İlkokul yıllarında da Türkçe öğretmenim bu farkındalığı fark etmesiyle aslında, benim yazarlık ve şairliğe olan aday süreçliğimde böylece başlamış oldu. Tabii ben o süreçlerde her şeyden bihaberim. Türkçe öğretmenimin sürekli şiir yarışmalarına katılmam için beni teşvik ve tehdit etmesi. Düzenlenen program ve müsabakalarda yer alarak şiir okumam bu işin fitilini ateşlemesine yeterli oldu. Akabinde belirli süreçler sonrası olumlu tepkilerin geri dönüşleri oldu. Güzel derecelerde yer aldım hem şahsım hem ailem hem de öğretmenimin onure olması beni daha da bu işin üzerine gitmem gerektiğini gösterdi. Yazdıkça da aslında temelin altında yatan altyapının yeterli seviyede ve düzeyde olduğunu fark ettim. Yazdıkça yazasım geldi, ekledikçe üzerine daha da farklı şekiller aldı. Çevremde yazığım şiirleri, makaleleri okuduğum arkadaşlarımdan güzel tebrikler aldım. Belirli bir süreç sonrasında ise ajandalar oluşturmaya başladım. Duygu hissiyatları daha da alevlendikçe ve yaşadığınız olaylar, senaryolar daha da pekiştikçe kısaca üzerine tuz biber gibi serpilince, geliştikçe iki adet nur topu gibi eserlerimizle çok şükür şuan bulunduğumuz konuma geldik diyebilirim.

Aziz Karataş-SİZİ YAZMAYA ÖZENDİREN ŞEYLER NEDİR?

Özenmekten ziyade benim ilerleyişim biraz öncede belirttiğim gibi, Türkçe öğretmenimin teşvik ve tehditlerinin neticesi sonucu hasadını vermiş olduğu meyvelerdir diyebilirim.

Aziz Karataş-KONULARINIZI NASIL SEÇİYORSUNUZ? KONU SEÇİMİ TESADÜFİ Mİ OLUYOR YA DA HAYATTA KARŞILAŞTIĞINIZ BAZI OLAYLARDAN MI ETKİLENİP YAZIYORSUNUZ?

Yaşanmışlıklar tabii ki beni bir noktada yazmaya sevk eden etkenler arasında olduğunu ifade edebilirim. Elbette çevrenizde gelişen birçok çeşitlilikle yaşanmış olaylara da bu esnada şahit oluyorsunuz. Sizi etkisi altına alan bir takım hayatın çevrenizdekilere sunumda bulunurken sizi de es geçmeden bu esnada nasbinizi almanız ve içerisinden çıkılamayacak yerlere sürüklüyor olması muhteşem bir duygu. Özellikle güzel dönüşleri olan eserler yazmaya da ayrıca sevk edebiliyor. Asıl olarak tarafım tarafından da olması gerekenin yaşanmışların yazılması yönünde olduğu da büyük bir gerçektir. Çünkü bize ve okuyuculara lazım olan hayat hikâyeleri yaşanmışlıkların kaleme alınışıdır. Yaşanmışlar her zaman okuyucunun dikkatini çekmeyi başaran, odaklayan ve sürükleyici olduğu zamanda da onun etkisi altına girerek okuyucunun hayatında değişiklikler yapması gerektiğine inandığım, fayda sağlayabilen yazılı bir materyaldir benim gözümde, benim değerimde. Diğer bir deyimim ile hayatımda tesadüflere yer yoktur tevafuklar ise her çerçevesiyle hayatımın her köşesindedir.

Aziz Karataş-KİMSENİN OKUMAYACAĞINI BİLSENİZ BİLE YAZAR MIYDINIZ?

Bu elbette kişiden kişiye, yazardan yazara değişkenlik gösteren bir gen problemdir. Onun için istisnalar kaideyi bozmaz. Herkes istediği eseri istediği süreçle takip etmek, yayımlamak, takip etmek ve önermek özgürlüğüne sahiptir. Benim hiçbir zaman böylesi akıl dışı düşüncelerimde olmadı çok şükür. Kolay kolay mantıklı gerekçeleri barındırmayan olumsuz faktörler yer edinmedikçe de hayatımda böyle bir sürecin içerinde olmam diye de düşünüyorum. Zaten farkına varırsanız Tasavvufi zor bir Edebi türdür ve bende bu türü haddimi bilerek yüzeysel ele alıyorum. Belirli bir kitleye hitap ediyorum. Ulaşabildiklerim kadarınca ulaşıyorum Tasavvufi okuyucularıma. Herkes böylesi bir eser okuma istediğine bürünmeyebilir, bürünmek zorunda da değil. Yine her zaman olduğu gibi saygı duyar bana ihtiyacı olan insanlara yardımcı olmakla, keşmekeş sorularına açıklık getirmeye yönelerek kaldığım yerden devam ederim. Ama eserlerim okunmuyor diye de yazarlığı bırakmam. Kısaca “Sen yazmazsan, ben yazmazsam, biz yazmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”…

Aziz Karataş-İLK KİTABINIZI ÇIKARTMAYI NE ZAMAN VE NASIL DÜŞÜNDÜNÜZ? BUNU GERÇEKLEŞTİRMEK SİZİN HAYALİNİZ MİYDİ?

Eserlerim yayım ve yayın hayatına girdikten sonra birçok basında bu konuyla ilgili haberler de ve birçok gazete röportajlarında yer aldı. Ani bir kararla gerçekleşti. Yaşadığım bir olay sonrası beni yazmaya iten sebepler oldu. Servis camında namaz kılan bayan silueti gibi veya akşam ezanı esnasında rast gele çektiğim bulut fotoğrafında cami minaresinin oluşumuna şahit olmam gibi olaylar vs. Bunların hepsi benim yaşama bakışımı etkiledi. Hayatımda bir takım değişiklikler yaptım ve manevi yaşayışa daha fazla yöneldim. Dünyanın gelip geçici bir saltanat olduğu ve bir rüyadan uyanırcasına gözlerinizin önünden gelip geçmesini düşününce ya da çok sevdiğiniz bir insanı kaybettiğinizde sizi bu dünyaya bağlayan aslında hiçbir şeyin olmadığını, elde edilen maddi gelirlerin ise sadece geri dönüş vaktine kadar kendi yağımızda kavrulmamız gerektiğinin apaçık bir belirtisidir. Dolayısıyla benim hayatımda gelişen şeyler tamamen plan dışı bir kader ve Tevafuktan başka bir şey değildir.

Aziz Karataş-KİTABINIZI YAZMAYA BAŞLARKEN KURGUYU ÖNCEDEN Mİ BELİRLERSİNİZ? YOKSA BÜTÜN OLAY ÖRGÜSÜ SİZ YAZDIKÇA MI GELİŞİR?

Benim hiçbir uzaktan yakından alakam yoktur. Hepsi Tevafukun ilerleyişi ile alakalıdır. (Espiriyel bir dille) benim hayatımda yaşanacaklar yaşanır, akabinde kendimi hazır hissettiğim ve hem halimin yoğun olduğu vakitte yaşadıklarımı yazmam sonucu eserlerimi ortaya hazır hale getiririm.

Aziz Karataş-BİR YAZAR OLARAK OKUDUĞUNUZ VE BEĞENDİĞİNİZ YAZARLAR KİMLERDİR?

Aslında bu yazarlık noktasında da bir nevi hakkını yememek gerekir. Kırşehirli hemşerimiz ve aynı zamanda da değerli yazarımız Sinan Yağmur Hoca benim keyifle okuduğum bir yazar vitrinidir. Akabinde Elif Şafak, Ayşe Kulin, Özdemir Asaf, Halit Ertuğrul, Kahraman Tazeoğlu, vs… Severek ve beğenerek okuduğumu söyleyebilirim.

Aziz Karataş-İNSANLARIN ÇOĞU ‘HAYATIMI YAZSAM ROMAN OLUR’ DER. SİZCE HERKES KİTAP YAZABİLİR Mİ? YAZMAK BİR YETENEK MİDİR?

Buna şöyle bir bakış açısı getirmek istiyorum. Çünkü şahsımın da birçok bu veya buna benzer örneklemelerle karşılaştığını ifade edebilirim. Yalın bir dille ifade etmek gerekirse evet, aslında herkesin hayatı birer roman ve hatta gişe rekorları kırabilecek film senaryolarında hayatlar olduğunu ifade edebilirim. Herkes bu sözü söylemesine söyler “Hayatımı yazsam roman olur” der demesine ama anlat dediklerinizde de anlatılması mümkün olmayan olayları ketumlukla anlatırlar size. Bir kısmını saklarlar o bile sizin, devamının nasıl biteceğini merak uyandıran senaryo arasında yer almasına yeter. Benim çok sevdiğim bir arkadaşımdan hayat felsefeme yer edinmiş olduğum çok güzel bir sözüm vardır. “Derdini duydum, derdimden utandım” der. İşte bu söz dolayısıyla hayatı roman olanlarda vardır hayatı film senaryosu olanda.

Aziz Karataş-YAZMA RİTÜELİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ? ÖRNEĞİN HANGİ ORTAMDA, HANGİ MATERYALLERLE, HANGİ MÜZİKLE, NASIL BİR COĞRAFYADA YAZMAYI TERCİH EDİYORSUNUZ?

Az insan, çok huzur felsefesini barındıranlardanım bende. Doğanın, coğrafyanın her manzarası güzel ve eşsizdir. Sadece fazlasından çok gereksiz insan topluluğunun vermiş olduğu kirlilikten yakınıyorum. Karadeniz hastası bir insanım yeşili çok seviyorum. Peri bacaların akşam vakti verdiği hüznü ve sabah güneş doğuşunu seviyorum. Yağmur kokusunda pencere kenarında sıcak bitki çaylarım eşliğinde yazmayı tercih ediyorum. Bunların hepsi olmasa bile sakin, küçük şirin bir kasabada ya da bir köy evinde yazmayı tercih ediyorum. Genellikle slow parçalar benim duygu dilime tercüman oluyor diyebilirim. Sözsüz fon müziklerini yine bu aşamada tercih ediyorum. Klarnet, ney, keman, ya da kabak kemane gibi yazmaya başladığım süreçlerde çok fazla Edebi dil hâkimiyeti bir metin türü yoksa sözlüğe gerek duymadan, senaryo akışına devam ediyorum. Çok önem arz eden kelime anlamlarında ve yazılışında tereddütte kalmışsam da mutlaka imla kılavuzu ve sözlükten ya da benzeri materyallerden mutlaka destek alıyorum.

Aziz Karataş-YAZMAK SİZİN İÇİN HAYAT BOYU SÜRECEK BİR SERÜVEN Mİ YOKSA YAZMAYI BIRAKMAYI DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ BİR ZAMAN VAR MI?

Hayır, serüvenden ziyade yazmak benim için hep senaryolarla kısıtlı oldu. Ömrümün yettiği süre zarfınca imkânlar dâhilinde de yazmaya yine devam edeceğim.

Aziz Karataş- ZAMANI GEÇMİŞE ALMA İMKÂNINIZ OLSA TEKRARDAN YAZAR OLMAK İSTER MİYDİNİZ? NEDEN?

Evet, kesinlikle isterdim. Çünkü ben her zaman şunun savunuculuğunu yaptım bütün söyleşilerimde de buna yer verdim. Herkes istediği bütün alışagelmiş meslekleri olabilir. Hepsine de saygı duyuyorum ama yazar olma imkânları yüzde bir’dir. Yazarlık sonradan kazanılan bir statü’dür herhangi bir okulu yoktur, diploması yoktur. Yeteneğe dayalı insanların ruh okuyucu mesleğidir. Bizzat ruh tedavisini kalemiyle tedavi eder.

Aziz Karataş-EDEBİYAT DÜNYASINDA BİR ŞEYLERİ DEĞİŞTİRME ŞANSINIZ OLSA NELERİ DEĞİŞTİRİRDİNİZ?

Hiç böylesi bir düşünce içerisine girmedim. Bununla da alakalı eksik bir taraf görmedim. Eksik bulma arayışı içerisinde de olmadım zaten. Benim tek bir problemim vardı o da Edebiyatın engin deryalığına tam anlamıyla erişememiş olmamdı.

Aziz Karataş-EĞER YAZAR OLMASAYDINIZ HANGİ İŞLE MEŞKUL OLMAK İSTERDİNİZ?

Çocukluktan bu yana büyük bir tutkuydu benim için ya Askeri kolluk kuvvetinde yer alırdım ya da Adaletin belirli mercilerinde bulunurdum.

Aziz Karataş-TÜRKİYE DE KİTAP YAYINLATMAK ZOR MUDUR?

Yazarla, yazarcıklar bir sürü misali sözüm birçok meclis dışarı karıştırılınca ne yazık ki emeğinize yapılan saygısızlıkları görmekten bunu kavrayabiliyorsunuz.

Aziz Karataş- SON OLARAK, YAZAR/ŞAİR OLMAK İSTEYENLERE TAVSİYELERİNİZ NELERDİR?

Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmayacak her türlü kitapları okusunlar, yazarları takip etsinler. Malum bizim Türk milletinin zihniyeti her konu hakkında muhakkak mercimek kadar da olsa bir bilgisi vardır ama bu iş sosyal medya’dan Ahmet’in, Mehmet’in sayfasından bilgi alma işine benzemez. Her konuda bir bilgileri olsun ama tam anlamıyla olsun. Allah aşkına her bir kayda değer konudan 200 sayfalık birer kitap bitirseler o vakit görürler ülkenin hali hangi seviyeye yükseliyor. 2023’e gelmeden aya olan komşuluk muhabbetlerimiz çoktan başlamış olur. (Şaka, şaka) Ayrıca bu röportaj için çok teşekkürlerimi sunuyorum. Bir nevi benim için bir sohbet havasında geçti çok keyif aldım. Emeği geçen tüm ekip arkadaşlarına da teşekkürlerimi sunuyor, başarılarını temenni ediyorum her birinin. Bendeniz Gazeteci Yazar Gamze Boynueğri’yi takipte kalsınlar ve mutlaka imkânları varsa “Sükût” ve “Vasiyet” eserlerini temin edip okusunlar. Umarım bir kısım kitle tarafından bu röportajımız da okunur ümidiyle kucak dolusu saygı ve sevgiler sunuyorum Egelilere…

Çok keyifli bir söyleşiydi. Bizimle paylaştığınız bu altın değerindeki bilgilerden ötürü siz değerli sanat yüreğine teşekkürlerimizi iletir, gelecek çalışmalarınızda BAŞARILAR Dileriz…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri