Güven istiyorsan, dürüst ol!

Feryal Vural

Dürüstlük ve güven.. Birbirinden ayrı tutulamayacak iki güzel özellik. Aslında almak ve vermekle ilgili. Karşınızdakine dürüst davrandığınız zaman güven kazanırsınız. Dürüst olduğunuzu söyleyip, farklı yalanlarla kendinizi kabul ettirmeye çalışırsanız, elbette sonunda karşınızdaki kişi veya kişiler bunu eninde sonunda anlar ve güvenilmez bir insan olursunuz gözlerinde. 

Bir ilişkinin başlarında insanlar ne kadar farklıdır. Hep kötülük görmüşlerdir. Aldatılmışlardır. Kendileri ise hep sevgiyi arayan, iyi insanlar olmuşlardır. Oysa ki bu da karşı tarafı elde edinceye kadar söylenen yalanlar dizisidir.

Bir de gerçekten söylediği yalanlara inanan, sözde dürüstler var bu arada. Egoları öyle tavan yapmış ki davranışlarının yanlış olduğunu bile kabul edemeyen dürüstler.

Güven kazanmak ne kadar zorsa, güven kaybetmek de o kadar kolaydır. Alışveriş yaptığınız manavın aldığınız ürünü size 1 kg yerine 800 gr verdiğini öğreniyorsunuz mesela.

Ya da çok sevdiğiniz arkadaşınızın sizin arkadaşınızla görüştüğünü farkediyorsunuz sizden gizli.

Ya da sizi sevdiğini sandığınız birinin, sizin arkanızdan başkalarına sizi kötülemesini düşünün.

Sınavda sizin İngilizce’de kopya verip yüksek not almasını sağladığınız arkadaşınız Matematik sınavında sizi hiç tanımıyor sanki.

Yaşadığımız sürece bu gibi örneklerle o kadar karşılaşıyoruz ki, devamlı güven kaybediyoruz. 1 depo benzin alıyoruz arabaya, kullandıkça azalıyor ve yerine koymuyoruz ve sonunda bitiyor. Güven de böyle, belli limitlerimiz var ve kullanıldıkça o limitler gitgide azalıyor ve artık kimseye güven duyamıyorsunuz.

Dürüstlük iki yüzlü olmamaktır.

Doğruları çarptırmamak, yalan söylememektir.

Samimi olmak, zaaflarını kabul etmektir.

Verdiği sözü tutup, yapamayacağı vaatlerde bulunmamaktır.

Başkalarına destek ve yardımcı olmaktır.

Küçük şeyleri önemsemek, ayrıntıları görebilmektir.

Dürüstlük size güven duyulması için sahip olduğunuz en önemli özelliğinizdir.

Hani şu baba oğul hikayesinde olduğu gibi...

Ölüm döşeğindeki baba, oğlundan boş bir duvara dürüst davranmadığı her kişi için bir çivi çakmasını ister. Oğlu gider, boş bir duvara her dürüst davranmadığı kişi için birer çivi çakar, duvar dolar ve babasına gelir. Babası şimdi de çivileri duvardan sökmesini ister. Genç adam, gidip çivileri söker ve babasına çivileri söktüğünü haber verir. Babası o esnada bir şey farkedip farketmediğini sorunca, oğlu hayır der. Babası da bir düşünmesini, bulduğunda kendisine söylemesini ister. Genç adam sonunda bir şey farkedip babasına geldiğinde, babası ölmüştür. Ama ona bir not bırakmıştır. Boş duvar tertemizdir. Üzerine çakılıp çıkarılan her çivi bir iz bırakır. İnsanların hayatlarına bıraktığımız izler gibi...

Acıtır, incitir, yaralar. Güven duygusunu yok eder. Ve hiç bir şey başlangıçtaki gibi kalmaz. Şu söze benzetiyorum bu hikayedeki durumu...

"Seni affedecek kadar olgunum ama tekrar güvenecek kadar aptal değilim." Üzerinde ne kadar delik olursa olsun, duvar yine duvar. Ama üzerinde bir daha çivi çakılacak yeri yok.

Bu arada , bugün dünya öpücük günüymüş. Öyleyse insanlara karşı dürüst olun, güvenilir olun, sevin, sevilin, sayın, sarılın, öpün....

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.