HAYAT YORGUNUYUZ

Nilgün Akyüz

Yorucu bir günün ardından varırsınız evinize, uzatırsınız ayaklarınızı, tam rahatlayacakken üşüşüverir beyninize düşünceler. Nerden çıkmıştır şimdi bunlar tam da dinlenme saatinde? Ne acıdır ki ta derinlerden çıkıp geliverirler konukluğumuza.
Evet sevgili dostlar, düşünecek çok şey var güzel ülkemizde. Bütün gün kendimizce çözümler üretip tartışıyoruz belki de. Anacak akşam oldu mu işte o zaman bizim kendimizle ilgili düşünme saatimiz başlıyor. Nereden geldik nereye gidiyoruz daha da nereye gideceğiz? Bu sorgulamalar hiç bitmeyecek hayatımızda. Bazen çok çoğalıp bizi esir alacak bazen de yüzeyde bizi rahatsız etmeye devam edecek. Şimdi diyorsunuz ki, ne yapalım. Ne yapalım sevgili dostlar. Oturup bir kenara hayatın geçmesini mi bekleyelim?
Hayatımız öyle ya da böyle geçecek. En azından daha doyumlu geçmesi için ne yapabileceğimizi konuşalım. Bize ne, iyi gelir?
Boşa geçirilmiş bir yaşam yaşanmamış demektir, der pek çok psikoloji kitabı. Burada boşa geçirmekle neyi anlatmak istediğimizi iyi anlamalıyız belki. Hayat koşturması içinde olmak yaşamı boşa geçirmek midir? Sanırım burada söylenmek istenen, hayat amaçlarımız. Bir hayat amacımız varsa onun peşinden gitmek bizi boşa geçirilmemiş bir hayata bağlıyor. Hatta çoğu zaman gerçekleştiremesek bile.
Hayat amacımız, mutlaka insanlığa mı hizmet etmeli? Yani ulvi bir amaç mı bizi boşa geçirilmemiş bir yaşama bağlıyor? Ben hiç sanmıyorum. Bence bir hayat amacımız olacaksa bize sunulmuş bir hayatı en iyi şekilde yaşayarak hayatın hakkını vermek en iyi karşılık olacaktır.
Herkesin hayatı iyi yaşama algısı farklıdır. Kimisi bunu çok para kazanarak gerçekleştirir kimi de toplumsal birtakım durumların içinde yer alarak. Şu, daha iyidir diyemeyiz ancak birkaç kriter belirleyebiliriz diye düşünüyorum.
Ben kendi adıma önce insana, sonra doğaya ve bütün canlılara duyarlı olmayı ilk sıraya koyabilirim. Çünkü bir hayat hakkı söz konusuysa bu, bütün evren için geçerlidir. Tek yaşayan canlılar olmadığımıza göre hayat amacımızın kucaklayıcı olması gerektiğini düşünüyorum. Saygının ve duyarlılığın da barındığı bir hayat amacı sanırım çok doyumlu olacaktır. Hani dedik ya bize ne iyi gelir diye, evrensel bir bakış açısıyla yoğrulmuş duyarlı bir yaşam bakışı.
İlk insan doğanın bilinmezleri içinde korkuyla yaşarken mağaralara resim çizmeyi hiç ihmal etmedi. Ya da ilk satırları zihnine yerleştirirken ezgileri mırıldanmayı. Onların farkında olamadan bulduğu şey, yaşamın sanatla çok daha çekilebilir hale geldiğiydi. Ufka bakıp bulutlardan şekil çıkarırken bir sonraki avının iyi geçmesi için dans etmeyi hiç ihmal etmedi.
Bugün sanat bizim hayatımızın neresinde? İlle de çok paralar verip pahalı etkinliklere katılmak zorunda değiliz. İstersek sokakta oynayan çocukların ritminden bile keyif alabiliriz. Güzel bir müzik parçasının ruhumuza etkilerini düşünün. Bir kedinin mırıltısını dinleyin, ruhunuza ne kadar iyi geleceğini fark edin. Dağları seyredin, imkanınız varsa bir deniz ya da göl kenarında oturun suya kulak verin. Belki bunlar küçük dokunuşlar ancak hayat da küçük dokunuşlardan ibaret değil mi?
Bu kadar karmaşa içinde bunları nasıl yapacağınızı düşünüyor olabilirsiniz. Ancak hayat, her türlü zorluğuna rağmen bizden onun hakkını vermemizi bekliyor. Çünkü aldığımız nefes çok değerli. Yaşımız kaç olursa olsun dolu bir hayatı hepimiz hak ediyoruz. Her şeye rağmen.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.